-
ژغژغ آن عقل و مغزت را برد ** صد هزاران عقل را یک نشمرد
- Onun gürültüsü aklını alır, beynini altüst eder. Yüz binlerce aklı bile bir pula saymaz.
-
یار تو خرجین تست و کیسهات ** گر تو رامینی مجو جز ویسهات
- Dostun, kesendir, hurcundur, Ramin’sen Vise’den başkasını arama.
-
ویسه و معشوق تو هم ذات تست ** وین برونیها همه آفات تست
- Vise de sensin, mâşukun da sen. Bu zâhiri şeylerin hepsi sana âfettir.
-
حزم آن باشد که چون دعوت کنند ** تو نگویی مست و خواهان منند 230
- İhtiyat ona derler ki seni davet ettiler mi bunlar, benim sarhoşum bunlar benim dostum, beni seviyorlar, beni istiyorlar demeyesin.
-
دعوت ایشان صفیر مرغ دان ** که کند صیاد در مکمن نهان
- Davetlerini, kuşlara çalınan ıslık bil. Avcı, pusuda gizlidir de kuş gibi örter durur.
-
مرغ مرده پیش بنهاده که این ** میکند این بانگ و آواز و حنین
- Önüne de seslenen, öten, çığıran budur zannını vermek için bir ölü kuş koymuş.
-
مرغ پندارد که جنس اوست او ** جمع آید بر دردشان پوست او
- Kuşlar… Onu kendi cinsinden sanıp toplanırlar. O da onların derilerini yüzer.
-
جز مگر مرغی که حزمش داد حق ** تا نگردد گیج آن دانه و ملق
- Ancak Allah hangi kuşa ihtiyat ve tedbir duygusu vermişse o kuş o taneye, o tuzağa aldanıp gelmez.
-
هست بی حزمی پشیمانی یقین ** بشنو این افسانه را در شرح این 235
- İhtiyatsızlık, tedbirsizlik, pişmanlıktan ibarettir. Bunu anlatan şu hikâyeyi de dinle.
-
فریفتن روستایی شهری را و بدعوت خواندن بلابه و الحاح بسیار
- Köylünün şehirliyi aldatıp yalancıktan ve birçok ısrarla köye çağırması
-
ای برادر بود اندر ما مضی ** شهریی با روستایی آشنا
- Kardeş, eskiden bir şehirliye köylünün tanışıklığı vardı.
-
روستایی چون سوی شهر آمدی ** خرگه اندر کوی آن شهری زدی
- Köylü, şehre geldikçe şehirlinin mahallesine çadır kurar, evine kurulup otururdu.
-
دو مه و سه ماه مهمانش بدی ** بر دکان او و بر خوانش بدی
- İki ay, üç ay ona konuk olur, dükkânına geçer oturur, sofrasına çökerdi.
-
هر حوایج را که بودش آن زمان ** راست کردی مرد شهری رایگان
- Şehirli, köylünün ne ihtiyacı varsa bedavaya yerine getirir, düzer koşardı.
-
رو به شهری کرد و گفت ای خواجه تو ** هیچ مینایی سوی ده فرجهجو 240
- Köylü bir gün yüzünü şehirliye döndü de dedi ki: “A efendim, sen hiç köye gelmez, hiç seyre seyrana çıkmaz mısın?
-
الله الله جمله فرزندان بیار ** کین زمان گلشنست و نوبهار
- Allah aşkına olsun bütün oğullarını getir. Şimdi tam gül mevsimi, ilkbahar.
-
یا بتابستان بیا وقت ثمر ** تا ببندم خدمتت را من کمر
- Yahut da yazın meyve zamanı gel de hizmetine kemer kuşanayım.
-
خیل و فرزندان و قومت را بیار ** در ده ما باش سه ماه و چهار
- Soyunu sopunu, çoluk çocuğunu, akrabalarını getir, köyümüzde üç, dört ay kal.
-
که بهاران خطهی ده خوش بود ** کشتزار و لالهی دلکش بود
- Bahar çağında köy pek hoş olur, çayırlık, çimenlik, gönle ferah veren gönül çeken lâlelik kesilir”
-
وعده دادی شهری او را دفع حال ** تا بر آمد بعد وعده هشت سال 245
- Şehirli, başından savmak için ona vaatte bulundu, vaadinin üstünden de sekiz yıl geçti.
-
او بهر سالی همیگفتی که کی ** عزم خواهی کرد کامد ماه دی
- Köylü, her yıl “Ne vakit geleceksin. Kış gelip çattı” der,
-
او بهانه ساختی کامسالمان ** از فلان خطه بیامد میهمان
- O da “Bu yıl filan yerden konuk geldi.
-
سال دیگر گر توانم وا رهید ** از مهمات آن طرف خواهم دوید
- Müsaade edin de gelecek yıl, işten, güçten kurtulursam gelirim” der,
-
گفت هستند آن عیالم منتظر ** بهر فرزندان تو ای اهل بر
- Köylü “ Ailem, ey kerem sahibi, çoluğunu, çocuğunu bekleyip duruyor” diye karşılık verirdi.
-
باز هر سالی چو لکلک آمدی ** تا مقیم قبهی شهری شدی 250
- Her yıl leylek gelince köylü de gelir, şehirlinin evine konardı.
-
خواجه هر سالی ز زر و مال خویش ** خرج او کردی گشادی بال خویش
- Şehirli, her yıl altınından, malından köylüye harceder, onun üstüne kanat gererdi.