-
کی رسدتان این مثلها ساختن ** سوی آن درگاه پاک انداختن 2785
- Bu misalleri düzüp koşmak, o tertemiz tapıya affetmeye kalkışmak sizin haddiniz mi,
-
آن مثل آوردن آن حضرتست ** که بعلم سر و جهر او آیتست
- Misal getirmek, Allah’ın, bir de onun gizli ve aşikâr bilgisine bir delil olan kişinin hakkıdır.
-
تو چه دانی سر چیزی تا تو کل ** یا به زلفی یا به رخ آری مثل
- Sen herhangi bir şeyin sırrını ne bilirin? Kafan kel iken saça, yüze ait nasıl misal getirebilirsin?
-
موسیی آن را عصا دید و نبود ** اژدها بد سر او لب میگشود
- Musa bile sopayı, alelâde bir sopa gördü ama değildi ki… o, bir ejderhaydı; sırrı, dudağını açtı da hakikatini söyledi.
-
چون چنان شاهی نداند سر چوب ** تو چه دانی سر این دام و حبوب
- Öyle bir padişah bile bir sopanın sırrını bilemezse sen, bu tuzakla tanelerin sırrını ne bileceksin?
-
چون غلط شد چشم موسی در مثل ** چون کند موشی فضولی مدخل 2790
- Musa’nın gözü bile misal hususunda yanılırsa bir fare nasıl olur da hakikate ulaşmaya yol bulur.
-
آن مثالت را چو اژدرها کند ** تا به پاسخ جزو جزوت بر کند
- O misal bir ejderha kesilir de cevabıyla seni paramparça eder!
-
این مثال آورد ابلیس لعین ** تا که شد ملعون حق تا یوم دین
- İblis de bu misali getirdi de kıyamete kadar melun oldu.
-
این مثال آورد قارون از لجاج ** تا فرو شد در زمین با تخت و تاج
- Karun da inat etti, bu misali getirdi de tacıyla, tahtıyla yere geçti.
-
این مثالت را چو زاغ و بوم دان ** که ازیشان پست شد صد خاندان
- Sen bu getirdiğin misali kuzgun ve baykuş bil… Onların yüzünden yüzlerce ev bark yıkıldı, yerle yeksan oldu!
-
مثلها زدن قوم نوح باستهزا در زمان کشتی ساختن
- Nuh, gemi yaparken kavminin misaller getirerek alay etmesi
-
نوح اندر بادیه کشتی بساخت ** صد مثلگو از پی تسخیر بتاخت 2795
- Nuh ovada gemi yaparken yüzlerce kişi başına üşüşüp misal getirerek alaya kalkıştılar.
-
در بیابانی که چاه آب نیست ** میکند کشتی چه نادان و ابلهیست
- “Kuyu bile bulunmayan bir ovada gemi yapıyor, bu ne bilgisiz aptal!” dediler.
-
آن یکی میگفت ای کشتی بتاز ** و آن یکی میگفت پرش هم بساز
- Biri diyordu ki. “Gemi, hadi yürü koş!” Öbürü diyordu ki: “Bu gemiye bir de kanat tak!”
-
او همیگفت این به فرمان خداست ** این بچربکها نخواهد گشت کاست
- Nuh da “Ben, bunu Allah emriyle yapıyorum, bu alaylarla işime kesat gelmez” demekteydi.
-
حکایت آن دزد کی پرسیدند چه میکنی نیمشب در بن این دیوار گفت دهل میزنم
- Bir hırsıza "Gece yarısı bu duvar dibinde ne yapıyorsun?" demeleri, hırsızın "davul çalıyorum" demesi
-
این مثل بشنو که شب دزدی عنید ** در بن دیوار حفره میبرید
- Şu hikâyeyi dinle de bak! Hırsızlığa alışmış herifin biri bir gece bir duvarın dibini delmekteydi.
-
نیمبیداری که او رنجور بود ** طقطق آهستهاش را میشنود 2800
- Hasta ev sahibi, gece yarısı yavaş, yavaş bir tak taktır duydu.
-
رفت بر بام و فرو آویخت سر ** گفت او را در چه کاری ای پدر
- Dama çıkıp aşağıya eğildi, hırsızı görüp “Baba, ne yapıyorsun?
-
خیر باشد نیمشب چه میکنی ** تو کیی گفتا دهلزن ای سنی
- Hayırdır, inşallah… Gece yarısı ne ediyorsun, kim sen” dedi. Hırsız “Davulcuyum azizim” diye cevap verdi.
-
در چه کاری گفت میکوبم دهل ** گفت کو بانگ دهل ای بوسبل
- Adam “Peki, burada ne yapıyorsun?” deyince hırsız “Davul çalıyorum” dedi. Ev sahibi dedi ki: “Be adam, davul sesi hani?”
-
گفت فردا بشنوی این بانگ را ** نعره یا حسرتا وا ویلتا
- Hırsız “Dur hele, sesini yarın duyarsın eyvahlar olsun! Dediğin zaman kulağına dank eder!”
-
آن دروغست و کژ و بر ساخته ** سر آن کژ را تو هم نشناخته 2805
- Kelîle’ de ki o hikâye de yalan, saçma, düzme… Fakat o saçma hikâyenin ne demek olduğunu, o hikâyenin maksadının anlamadın ki!
-
جواب آن مثل کی منکران گفتند از رسالت خرگوش پیغام به پیل از ماه آسمان
- Münkirlerin söyledikleri tavşanın aya elçilik ederek file haber getirmesi hikâyesinin hakikati
-
سر آن خرگوش دان دیو فضول ** که به پیش نفس تو آمد رسول
- A herzevekil, o tavşanın hakikati şeytan’dır. Senin nefsine elçi olarak geldi de,
-
تا که نفس گول را محروم کرد ** ز آب حیوانی که از وی خضر خورد
- Ahmak nefsini, Hızır’ın içtiği Âbıhayattan mahrum eti.
-
بازگونه کردهای معنیش را ** کفر گفتی مستعد شو نیش را
- Sen onun manasını ters anladın. Küfür söyledin, azabına hazırlan!
-
اضطراب ماه گفتی در زلال ** که بترسانید پیلان را شغال
- Arı duru suda ayın hareketini, bununla tavşanın filleri korkuttuğunu anlattın.