گوید او چون زفت بیند خویش را ** در کدامین خانه گنجم ای کیا
Kendisini koskocaman görür de “İyi ama ben hangi eve sığarım ki?” der.
زفت گردد پا کشد در سایهای ** کاهلی سیری غری خودرایهای 2890
İrileşir, ayağını çeker… Tembel tembel, karnı tok sırtı pek, kendisine güvenmiş bir halde bir gölgeye çekilir.
گویدش دل خانهای ساز ای عمو ** گوید او در خانه کی گنجم بگو
Gönlü “Bir ev kur” derse de o, “Söyle be yahu, ben nasıl olur da bir eve sığarım ki?” diye cevap verir.
استخوان حرص تو در وقت درد ** درهم آید خرد گردد در نورد
Sen de bir belâya, bir musibete düştün mü büzülürsün, hırs kemiklerin bitişir; küçülür, kalırsın.
گویی از توبه بسازم خانهای ** در زمستان باشدم استانهای
“Tövbeden bir ev kurayım, kışın o evceğizde barınayım” dersin.
چون بشد درد و شدت آن حرص زفت ** همچو سگ سودای خانه از تو رفت
Fakat dertten kurtuldun da hırsın büyüdü mü köpek gibi ev sevdası geçer gider.
شکر نعمت خوشتر از نعمت بود ** شکرباره کی سوی نعمت رود 2895
Nimete şükretmek, nimetten daha hoştur. Şükreden kişi, hiç şükretmeyi bırakır da nimet sevdasına düşer mi?
شکر جان نعمت و نعمت چو پوست ** ز آنک شکر آرد ترا تا کوی دوست
Şükür, nimetin canıdır, nimetse deriye benzer. Çünkü seni sevgiliye kadar ulaştıran şükürdür.
نعمت آرد غفلت و شکر انتباه ** صید نعمت کن بدام شکر شاه
Nimet, insana gaflet verir, şükürse uyandırır. Padişahın şükür tuzağıyla nimet avlamaya gör!
نعمت شکرت کند پرچشم و میر ** تا کنی صد نعمت ایثار فقیر
Şükür nimeti, gözünü doyurur, seni bey yapar. Bu suretle de yoksullara yüzlerce nimet bağışlarsın.
سیر نوشی از طعام و نقل حق ** تا رود از تو شکمخواری و دق
Allah yemeğinden ye, doy da senden oburluk, tamah ve şuna buna ihtiyacını arz etme illeti geçsin.
منع کردن انبیا را از نصیحت کردن و حجت آوردن جبریانه
Münkirlerin, Peygamberleri nasihatten menetmeleri ve Cebriler gibi delil getirmeleri
قوم گفتند ای نصوحان بس بود ** اینچ گفتید ار درین ده کس بود 2900
Onlar dediler ki: “A öğütçüler, iyi söylüyorsunuz ama bu köyde adam olsa!
قفل بر دلهای ما بنهاد حق ** کس نداند برد بر خالق سبق
Allah, bizim gönlümüzü kilitledi, kimse Allah’tan ileri geçemez ki.
نقش ما این کرد آن تصویرگر ** این نخواهد شد بگفت و گو دگر
Her şeyi düzüp koşan Allah, bizi de böyle düzdü koştu. Kimse bu dedikoduyla kaderimizi değiştiremez.
سنگ را صد سال گویی لعل شو ** کهنه را صد سال گویی باش نو
Taşa istersen tam yüzyıl boyuna lâl olsana de… Eskiye tam yüzyıl yenilen diye söyle dur.
خاک را گویی صفات آب گیر ** آب را گویی عسل شو یا که شیر
Toprağa yüzyıl su gibi arı duru ol desen, suya bal ol, süt kesil desen ne fayda!
خالق افلاک او و افلاکیان ** خالق آب و تراب و خاکیان 2905
Gökleri ve göklerdeki şeyleri yaratan… Suyu, toprağı ve topraktakileri halk eden Allah,
آسمان را داد دوران و صفا ** آب و گل را تیره رویی و نما
Göğe dönmeyi takdir etmiş, onu saf bir hale getirtmiş… Suyla toprağa da bulanıklık vermiştir.
کی تواند آسمان دردی گزید ** کی تواند آب و گل صفوت خرید
Gayri nasıl olur da gökyüzü bulanır, suyla balçık durulur?
قسمتی کردست هر یک را رهی ** کی کهی گردد بجهدی چون کهی
Allah, hepsine bir şey takdir etmiştir. Bir dağ, çalışmakla saman çöpü olur mu hiç?
جواب انبیا علیهم السلام مر جبریان را
Cebrîlerin Peygamberlerin cevabı
انبیا گفتند کاری آفرید ** وصفهایی که نتان زان سر کشید
Peygamberler dediler ki: “Evet… Allah, çekinip kurtulmaya imkan bulunmayan sıfatlar yaratmıştır.
و آفرید او وصفهای عارضی ** که کسی مبغوض میگردد رضی 2910
Fakat arızi sıfatlar da yarattı ki onları terk etmek mümkündür; herkesin nefretini kazanan kişi, o sıfatları terk eder, huylarından vazgeçerse herkesin sevgisini kazanır, herkes ondan razı olur.
سنگ را گویی که زر شو بیهدهست ** مس را گویی که زر شو راه هست
Taşa altın ol demek beyhudedir ama bakıra altın ol dersen yeri var; bakır pekâlâ altın olabilir.
ریگ را گویی که گل شو عاجزست ** خاک را گویی که گل شو جایزست
Kuma toprak ol dersen âcizdir, toprak olamaz. Fakat toprağa balçık ol desen bu söz yerindedir, toprak, balçık olabilir.
رنجها دادست کان را چاره نیست ** آن بمثل لنگی و فطس و عمیست
Allah, insana topallık, yassı, burunluluk, körlük gibi çaresiz illetler vermiştir ama,