English    Türkçe    فارسی   

3
313-337

  • تا گلستانشان سوی تو بشکفد ** میوه‌های پخته بر خود وا کفد
  • De sana onların gül bahçeleri açılsın, sana olgun meyveler saçılsın.
  • هم بر آن در گرد کم از سگ مباش ** با سگ کهف ار شدستی خواجه‌تاش
  • O kapıda dön, dolaş Eshabı Kehf’in köpeğiyle kapı yoldaşıysan köpekten aşağı olma.
  • چون سگان هم مر سگان را ناصح‌اند ** که دل اندر خانه‌ی اول ببند 315
  • Köpekler bile, gönlünü ilk eve bağla diye köpeklere nasihat ederler.
  • آن در اول که خوردی استخوان ** سخت گیر و حق گزار آن را ممان
  • Kemik yediğin ilk kapıya sıkı bağlan, hak gözetmeyi terk etme derler.
  • می‌گزندش تا ز ادب آنجا رود ** وز مقام اولین مفلح شود
  • Edeplensin de oraya gitsin, kurtuluşu o ilk kapıda bulsun diye onu ısırırlar.
  • می‌گزندش کای سگ طاغی برو ** با ولی نعمتت یاغی مشو
  • Isırırken şöyle derler "A azgın köpek, velinimetine isyan etme.
  • بر همان در همچو حلقه بسته باش ** پاسبان و چابک و برجسته باش
  • Halka gibi o kapıya bağlan. O kapıda bekçilik et, o kapıda çevik davran, o kapıda sıçra.
  • صورت نقض وفای ما مباش ** بی‌وفایی را مکن بیهوده فاش 320
  • Vefasızlığını apaçık gösterme, beyhude yere vefasızlığı fâş etme.
  • مر سگان را چون وفا آمد شعار ** رو سگان را ننگ و بدنامی میار
  • Köpeklerin âdeti vefakârlıktır. Yürü be, bari köpeklerin adını kötüye çıkarma."
  • بی‌وفایی چون سگان را عار بود ** بی‌وفایی چون روا داری نمود
  • Ulu Allah bile vefakârlıkla öğündü de “ Bizden gayrı ahdine kim vefa eder ki?” dedi.
  • حق تعالی فخر آورد از وفا ** گفت من اوفی بعهد غیرنا
  • Hakları reddettikten, saymadıktan sonra isteğin kadar vefakâr ol. Bil ki bu vefa, vefasızlığın ta kendisidir.
  • بی‌وفایی دان وفا با رد حق ** بر حقوق حق ندارد کس سبق
  • Çünkü hiç kimse Allah hakkından daha ziyade hak sahibi değildir ki.
  • حق مادر بعد از آن شد کان کریم ** کرد او را از جنین تو غریم 325
  • Ana hakkı bile Allah hakkından sonra gelir. Çünkü Allah, anayı senin ana karnındaki şekline borçlu etmiştir.
  • صورتی کردت درون جسم او ** داد در حملش ورا آرام و خو
  • Allah, seni onun cisminde bir surete bürümüş, gebelik halinde ona seninle istirahat ve huzur vermiş, onu sana alıştırmış.
  • همچو جزو متصل دید او ترا ** متصل را کرد تدبیرش جدا
  • O da seni kendisinin bir cüz’ü görmüştür. Allah’ın tedbiri anaya ilişik olan o cüz’ü ayırmıştır.
  • حق هزاران صنعت و فن ساختست ** تا که مادر بر تو مهر انداختست
  • Allah, binlerce sanat ve fen düzdü de ana, sana sevgi bağladı, şefkat gösterdi.
  • پس حق حق سابق از مادر بود ** هر که آن حق را نداند خر بود
  • Şu halde Allah hakkı, ana hakkından öncedir, Allah hakkını bilmeyen eşektir.
  • آنک مادر آفرید و ضرع و شیر ** با پدر کردش قرین آن خود مگیر 330
  • Anayı, ananın memesini, sütünü yaratan, onu babayla çift eden O’dur, O’na serkeş olma.
  • ای خداوند ای قدیم احسان تو ** آنک دانم وانک نه هم آن تو
  • Ey Allah, ey ihsanı kadîm olan, bildiğim de senindir, bilmediğim de.
  • تو بفرمودی که حق را یاد کن ** زانک حق من نمی‌گردد کهن
  • Sen, Allah’ı an, çünkü benim hakkım hiç eskimez.
  • یاد کن لطفی که کردم آن صبوح ** با شما از حفظ در کشتی نوح
  • O sabah çağında, sizin Nuh’un gemisinde koruduğumuzu, bu suretle lütuflarda bulunduğumu an.
  • پیله بابایانتان را آن زمان ** دادم از طوفان و از موجش امان
  • O zaman sizin aslınızı, atalarınızı tufandan, tufan dalgasından korudum, onlara aman verdim.
  • آب آتش خو زمین بگرفته بود ** موج او مر اوج که را می‌ربود 335
  • Ateş huylu su, yeryüzünü kaplamıştı. Dalgası, dağların tepelerine kadar çıkıyordu.
  • حفظ کردم من نکردم ردتان ** در وجود جد جد جدتان
  • Sizi reddetmedim, atanızın atasının atasının varlığında sizi korudum.
  • چون شدی سر پشت پایت چون زنم ** کارگاه خویش ضایع چون کنم
  • Mademki baş oldun, sana nasıl ayağımla vururum, kendi iş yurdumu nasıl ziyan ederim?