دستهای مصطفی بر رو نهاد ** بوسههای عاشقانه بس بداد
Şimdi öyle durma; davranıver bakalım, çevik bir halde yola düş! “
مصطفی دست مبارک بر رخش ** آن زمان مالید و کرد او فرخش
Mübarek eliyle kölenin yüzünü sıvazladı, onu kutlu bir hale getirdi.
شد سپید آن زنگی و زادهی حبش ** همچو بدر و روز روشن شد شبش
O kölenin, o Habeş oğlunun yüzü bembeyaz oldu; gecesi, ayın on dördü gibi aydınlandı, gündüz gibi nurlandı!
یوسفی شد در جمال و در دلال ** گفتش اکنون رو بده وا گوی حال
Güzellikte, işvede bir Yusuf kesildi. Peygamber ona “Hadi şimdi git de hali anlat “ dedi.
او همیشد بی سر و بی پای مست ** پای مینشناخت در رفتن ز دست3175
Köle elsiz, ayaksız sarhoş bir halde geldi, elden çıktı, ayağını tanımaz oldu!
پس بیامد با دو مشک پر روان ** سوی خواجه از نواحی کاروان
Kervan halkından ayrıldı, suyla dolu iki kırbasını aldı, yola düştü.
دیدن خواجه غلام خود را سپید و ناشناختن کی اوست و گفتن کی غلام مرا تو کشتهای خونت گرفت و خدا ترا به دست من انداخت
Efendinin, kölesini bembeyaz görüp tanımaması, “Benim kölemi öldürdün, seni kan tuttu, Allah seni benim elime düşürdü” demesi
خواجه از دورش بدید و خیره ماند ** از تحیر اهل آن ده را بخواند
Efendi, köleyi uzaktan görüp şaşırdı. Şaşkınlıkla o köy halkını çağırdı.
راویهی ما اشتر ما هست این ** پس کجا شد بندهی زنگیجبین
“Bu kırba bizim kırbamız, deve de bizim devemiz. Fakat Zenci köle ne oldu ki?
این یکی بدریست میآید ز دور ** میزند بر نور روز از روش نور
Bu uzaktan gelen, ay’ın on dördü gibi bir delikanlı… Yüzünün nuru, balkıyıp durmakta… Gündüzü bile nursuz bırakmakta.
کو غلام ما مگر سرگشته شد ** یا بدو گرگی رسید و کشته شد3180
Kölemiz nerede? Acaba birisi mi öldürdü, yoksa kurt mu paraladı da öldü?” demeye başladı.
چون بیامد پیش گفتش کیستی ** از یمن زادی و یا ترکیستی
Köle yanına gelince “Sen kimsin?” Yemenli misin, Türk müsün?
گو غلامم را چه کردی راست گو ** گر بکشتی وا نما حیلت مجو
Söyle, doğru söyle… Kölemi ne yaptın? Öldürdüysen gizleme, hileye sapma!” dedi.
گفت اگر کشتم بتو چون آمدم ** چون به پای خود درین خون آمدم
Köle dedi ki: “Öldürmüş olsam yanına nasıl gelirim,
کو غلام من بگفت اینک منم ** کرد دست فضل یزدان روشنم
Kendi ayağımla kanımı döktürmeye gelir miyim hiç?
هی چه میگویی غلام من کجاست ** هین نخواهی رست از من جز براست3185
Bey, “Hey ne söylüyorsun, kölem nerede benim? Doğruyu söylemekten başka çare yok, kurtulamazsın elimden “ dedi.
گفت اسرار ترا با آن غلام ** جمله وا گویم یکایک من تمام
Köle dedi ki: “Köleyle arandaki sırları birer birer tamamıyla söyleyeyim…
زان زمانی که خریدی تو مرا ** تا به اکنون باز گویم ماجرا
Beni satın aldığın zamandan şimdiye kadar ne gelmiş geçmişse anlatayım da,
تا بدانی که همانم در وجود ** گرچه از شبدیز من صبحی گشود
Kapkara vücudumdan bir sabah açılmış olmakla beraber senin kölen olduğumu anla!”
رنگ دیگر شد ولیکن جان پاک ** فارغ از رنگست و از ارکان و خاک
Kölenin rengi değişti ama tertemiz ruhun rengi yoktur ki… Ruhun ne rengi vardır, ne unsurlara bağlıdır, ne toprağa mensuptur!
تنشناسان زود ما را گم کنند ** آبنوشان ترک مشک و خم کنند3190
Yalnız teni tanıyanlar, bizi çabucak kaybederler… Su içenler, tulumu da bırakırlar, küpü de!
جانشناسان از عددها فارغاند ** غرقهی دریای بیچونند و چند
Fakat canı tanıyanların sayılarla işleri yoktur. Onlar, keyfiyetsiz ve kemiyetsiz olan denize gark olmuşlardır!
جان شو و از راه جان جان را شناس ** یار بینش شو نه فرزند قیاس
Can ol da can yoluyla canı tanı! Görüş dostu ol, kıyas oğlanı değil!
چون ملک با عقل یک سررشتهاند ** بهر حکمت را دو صورت گشتهاند
Melekle akıl, aynı yaradılıştadır hikmeti var da iki suret oldu.
آن ملک چون مرغ بال و پر گرفت ** وین خرد بگذاشت پر و فر گرفت
Melek, kuş gibi kanatlı olmuş; akıl, kanadı bırakmış, nura bürünmüştür.
لاجرم هر دو مناصر آمدند ** هر دو خوش رو پشت همدیگر شدند3195
Hulâsa ikisini de manası aynı olduğundan, ikisinin de hakikati bir olduğundan o iki güzel, birbirlerine arka olmuşlar, birbirlerine yardımcı kesilmişlerdir.