-
پس خروسش گفت تن زن غم مخور ** که خدا بدهد عوض زینت دگر
- Bu sözü duyan horoz, “Merak etme, Allah sana buna karşılık başka şeyler verir.
-
اسپ این خواجه سقط خواهد شدن ** روز فردا سیر خور کم کن حزن
- Bu ev sahibinin atı sakatlanacak, yarın sabah, adamakıllı doyacaksın, kederlenme.
-
مر سگان را عید باشد مرگ اسپ ** روزی وافر بود بی جهد و کسپ
- Atın ölümü, köpeklere bir bayram olacak… Çalışıp çabalamadan bir hayli rızık dökülüp kalacak“ dedi.
-
اسپ را بفروخت چون بشنید مرد ** پیش سگ شد آن خروسش رویزرد
- Adam, bu sözü duyunca derhal atı sattı. Horozun dediği çıkmadı, köpeğe karşı mahcup vaziyette kaldı.
-
روز دیگر همچنان نان را ربود ** آن خروس و سگ برو لب بر گشود 3315
- Ertesi günü yine horoz, ekmeği kapınca köpek ağzını açtı, dedi ki:
-
کای خروس عشوهده چند این دروغ ** ظالمی و کاذبی و بی فروغ
- “A düzenbaz horoz… Bu yalan niceye bir? Niceye bir bu zulümkârlık, bu yalancılık, bu kara yüreklilik?
-
اسپ کش گفتی سقط گردد کجاست ** کور اخترگوی و محرومی ز راست
- Hani at sakatlanacak dediydin, nerde? Sen, düzenci körün birisin, sözünde hiçbir doğru yok!”
-
گفت او را آن خروس با خبر ** که سقط شد اسپ او جای دگر
- Her şeyden haberi olan horoz, köpeğe “Atı sakatlandı, sakatlandı ama başka yerde.
-
اسپ را بفروخت و جست او از زیان ** آن زیان انداخت او بر دیگران
- Atını satıp ziyandan kurtuldu. Uğrayacağı ziyanı, başkalarına yükletti.
-
لیک فردا استرش گردد سقط ** مر سگان را باشد آن نعمت فقط 3320
- Fakat yarın katırı sakatlanacak, o nimet, ancak köpeklere nasip olacak” dedi
-
زود استر را فروشید آن حریص ** یافت از غم وز زیان آن دم محیص
- O haris adam, hemencecik katırı da sattı, dertten de kurtuldu, ziyandan da.
-
روز ثالث گفت سگ با آن خروس ** ای امیر کاذبان با طبل و کوس
- Üçüncü günü köpek, horoza dedi ki: “Ey beyliği davulla dümbelekle ilân edilen yalancılar beyi, hani, nerede vaadin?”
-
گفت او بفروخت استر را شتاب ** گفت فردایش غلام آید مصاب
- Horoz, “Acele katırı da sattı. Fakat yarın kölesi ölecek.
-
چون غلام او بمیرد نانها ** بر سگ و خواهنده ریزند اقربا
- Ölünce de akrabası, yoksullara köpeklere ekmekler dağıtacaklar” dedi.
-
این شنید و آن غلامش را فروخت ** رست از خسران و رخ را بر فروخت 3325
- Adam, bunu duyunca köleyi de satıp ziyandan kurtuldu, yüzü parladı, neşelendi.
-
شکرها میکرد و شادیها که من ** رستم از سه واقعه اندر زمن
- Şükürler etmekte, âlemde üç ziyandan da kurtuldum.
-
تا زبان مرغ و سگ آموختم ** دیدهی س القضا را دوختم
- Kümes hayvanlarıyla köpeklerin dillerini öğrendim de kötü takdirlerden kendimi kurtardım demekteydi.
-
روز دیگر آن سگ محروم گفت ** کای خروس ژاژخا کو طاق و جفت
- Ekmekten mahrum kalan köpek, üçüncü gün “Ey tek, çift atıp duran herzevekil ve yalancı horoz!
-
خجل گشتن خروس پیش سگ به سبب دروغ شدن در آن سه وعده
- Köpeğe vaat ettiği üç şeyde de yalanı çıkmış olan horozun utanması
-
چند چند آخر دروغ و مکر تو ** خود نپرد جز دروغ از وکر تو
- Yalanın, düzenin niceye bir sürecek? Sen yalandan başka bir söz söylemez misin?” dedi.
-
گفت حاشا از من و از جنس من ** که بگردیم از دروغی ممتحن 3330
- Horoz dedi ki: “Haşa… Ne ben yalan söylerim, ne benim cinsimden olan öbür horozlar. Biz yalandan yunmuş, arınmışız!
-
ما خروسان چون مذن راستگوی ** هم رقیب آفتاب و وقتجوی
- Biz horozlar, müezzinler gibi doğru söyler, güneşi gözetler, vakit geldi mi ki diye bekler dururuz!
-
پاسبان آفتابیم از درون ** گر کنی بالای ما طشتی نگون
- Bizi bir leğen altına kapatsalar yine içten içe güneşi gözler, onun nerede olduğunu anlarız.
-
پاسبان آفتابند اولیا ** در بشر واقف ز اسرار خدا
- Velîler, güneşin bekçileridir. İnsanlar içinde Allah sırlarını bilir, anlar onlar.
-
اصل ما را حق پی بانگ نماز ** داد هدیه آدمی را در جهاز
- Allah, bizi namaz vaktini bildirmek üzere Âdemoğluna hediye etmiştir.
-
گر بناهنگام سهویمان رود ** در اذان آن مقتل ما میشود 3335
- İçimizden biri yanılır da vakitsiz öterse o ötüşü ölümüne sebep olur.