بر ملولان این مکرر کردنست ** نزد من عمر مکرر بردنست
Bu sözlerim, insanlara bir tekrarlamadır, ama bence tekrarlanan, tazelenip uzayan bir ömürdür.
شمع از برق مکرر بر شود ** خاک از تاب مکرر زر شود
Mum, birbiri üstüne çıkan kıvılcımlarla yanar, alevlenir. Toprak, birbiri üstüne vuran ziyalarla altın haline gelir, parlar.
گر هزاران طالباند و یک ملول ** از رسالت باز میماند رسول
Binlerce istekli olsa da bir de usanan kişi bulunsa elçi, elçilik yapmak istemez, gönlü soğur.
این رسولان ضمیر رازگو ** مستمع خواهند اسرافیلخو3605
Bu sır söyleyen gönül elçileri, İsrafil huylu dinleyici isterler.
نخوتی دارند و کبری چون شهان ** چاکری خواهند از اهل جهان
Padişahlar gibi azamet sahibidir bunlar. Cihan halkından kulluk isterler.
تا ادبهاشان بجاگه ناوری ** از رسالتشان چگونه بر خوری
Huzurlarında edebe riayet etmedikçe elçiliklerinden nasıl faydalanabilirsin?
کی رسانند آن امانت را بتو ** تا نباشی پیششان راکع دوتو
Önlerinde iki büklüm eğilmedikçe o emaneti sana verirler mi hiç?
هر ادبشان کی همیآید پسند ** کامدند ایشان ز ایوان بلند
Onlarca öyle her edep, her terbiye de beğenilmez. Çünkü onlar, ulu bir tapıdan gelmişlerdir.
نه گدایانند کز هر خدمتی ** از تو دارند ای مزور منتی3610
Onlar yoksul değiller ki ettiğin hizmetlere karşı teşekkür etsinler, minnet altında kalsınlar a müzevir!
لیک با بیرغبتیها ای ضمیر ** صدقهی سلطان بیفشان وا مگیر
Fakat ey gönül, bunca rağbetsizliğie rağmen sen yine padişahın sadakasını saç, esirgeme!
اسپ خود را ای رسول آسمان ** در ملولان منگر و اندر جهان
Ey gökyüzünün elçisi, sen usananlara bakma, atını sıçratadur, oynatadur!
فرخ آن ترکی که استیزه نهد ** اسپش اندر خندق آتش جهد
Ne mutludur ki o Türk ki savaşa girişir, dayanır da atını ateşler dolu hendeğe bile sürer, ateşler dolu hendekten bile sıçratır…
گرم گرداند فرس را آنچنان ** که کند آهنگ اوج آسمان
Atını öyle sürer, öyle şahlandırır ki gökyüzüne çıkmaya kalkışır.
چشم را از غیر و غیرت دوخته ** همچو آتش خشک و تر را سوخته3615
Ne kimseyi görür, ne kimsenin hasedine bakar. Her şeyden gözünü yummuştur; ateş gibi kuruyu da yakmıştır, yaşı da.
گر پشیمانی برو عیبی کند ** آتش اول در پشیمانی زند
Yaptığı işten bir pişmanlık duyar ve bu pişmanlık ona bir ayıp olursa o, önce pişmanlığa ateş salar, yakıp yandırır.
خود پشیمانی نروید از عدم ** چون ببیند گرمی صاحبقدم
Zaten adam, bir işte ayak diredi mi hiç yoktan pişmanlık meydana gelmez ki!
شناختن هر حیوانی بوی عدو خود را و حذر کردن و بطالت و خسارت آنکس کی عدو کسی بود کی ازو حذر ممکن نیست و فرار ممکن نی و مقابله ممکن نی
Her hayvanın, düşmanının kokusunu duyup çekinmesi, kendisinden çekinilmeye, kaçmaya, karşı koymaya imkân bulunmayan birisiyle düşmanlığa kalkışan adamın ziyankârlığı
اسپ داند بانگ و بوی شیر را ** گر چه حیوانست الا نادرا
At, aslanın sesini de tanır, kokusunu da duyar. Hayvandır ama düşmanını bilmemesi, duymaması pek nadirdir.
بل عدو خویش را هر جانور ** خود بداند از نشان و از اثر
Hatta zaten yalnız at değil, her hayvan, düşmanını, nişanından, eserinden tanır, bilir.
روز خفاشک نیارد بر پرید ** شب برون آمد چو دزدان و چرید3620
Yarasacık gündüz uçamaz, hırsızlar gibi geceleyin çıkar, yayılır.
از همه محرومتر خفاش بود ** که عدو آفتاب فاش بود
Hayvanlardan hepsinden daha mahrum hayvan yarasadır. Meydanda ki güneşin düşmanıdır o.
نه تواند در مصافش زخم خورد ** نه بنفرین تاندش مهجور کرد
Fakat ne ben senin düşmanınım diye güneşe karşı koyabilir, ne nefretiyle onu uzaklaştırabilir!
آفتابی که بگرداند قفاش ** از برای غصه و قهر خفاش
Güneş, yarasanın derdine, kahrına bakıp yüzünü döndürse, gizlense bu,
غایت لطف و کمال او بود ** گرنه خفاشش کجا مانع شود
Güneşin son derece lütfuna, güneşin en üstün bir kemale sahip bulunuşuna delâlet eder. Yoksa hiç yarasa güneşe mâni olabilir mi?
دشمنی گیری بحد خویش گیر ** تا بود ممکن که گردانی اسیر3625
Düşmanlığa kalkışacaksan düşmanlık edebileceğin birisiyle savaş ki onu esir edebilmek mümkün olsun.
قطره با قلزم چو استیزه کند ** ابلهست او ریش خود بر میکند
Karta, denizle nasıl savaşa girişebilir? Girişirse aptaldır, kendi saçını, sakalını yolar.