او ز تو آهن همیخاید ز خشم ** او همیجوید ترا با بیست چشم3815
Sadr-ı Cihan, sana kızgın… Âdeta demir çiğnemede, dişlerini gıcırdatıp durmada. Seni yirmi gözle bekliyor.
میکند او تیز از بهر تو کارد ** او سگ قحطست و تو انبان آرد
Senin için bıçak bileyip duruyor. O âdeta kırlıkta kalmış bir köpek, sense unla dolu dağarcıksın!
چون رهیدی و خدایت راه داد ** سوی زندان میروی چونت فتاد
Allah, bir fırsat verdi, kurtuldun… Sonra da zindana gidiyorsun ha… Ne oldu sana?
بر تو گر دهگون موکل آمدی ** عقل بایستی کز ایشان کم زدی
Sana on çeşit memur dikseler bile onlardan kaçıp gizlenmen lazım; akıl, bunu emreder.
چون موکل نیست بر تو هیچکس ** از چه بسته گشت بر تو پیش و پس
Hâlbuki senin başında tek bir memur bile yok. Neden böyle önden, arttan yolun bağlandı?”
عشق پنهان کرده بود او را اسیر ** آن موکل را نمیدید آن نذیر3820
Gizli aşk, onu esir etmişti. O öğütçü, o korkutucu o gizli memuru görmüyordu ki!
هر موکل را موکل مختفیست ** ورنه او در بند سگ طبعی ز چیست
Her memurun başında gizli bir memur var. Böyle değil de o memur, neden köpeğe benzeyen tabiatına esir. Neden onun bağlarıyla bağlı?
خشم شاه عشق بر جانش نشست ** بر عوانی و سیهروییش بست
Padişahın kızgınlığı ruhuna tesir etmiş, onu memurluğa, kara yüzlülüğe bağlamış.
میزند او را که هین او رابزن ** زان عوانان نهان افغان من
Hadi vur şu adamı diye onu dövüp duruyor! Benim feryadım, işte o gizli memurlardan!
هرکه بینی در زیانی میرود ** گرچه تنها با عوانی میرود
Kimi ziyanda görürsen bil ki görünüşte yapayalnız bile olsa hakikatte o ziyana bir memurla sürüklenir, gider.
گر ازو واقف بدی افغان زدی ** پیش آن سلطان سلطانان شدی3825
Bu hali bilseydin feryat eder, o padişahlar padişahına sığınırdın.
ریختی بر سر به پیش شاه خاک ** تا امان دیدی ز دیو سهمناک
Padişahın huzurunda başına topraklar saçar da o korkunç Şeytan’dan kurtulurdun.
میر دیدی خویش را ای کم ز مور ** زان ندیدی آن موکل را تو کور
A karıncadan daha aşağı, daha kuvvetsiz ve ehemmiyetsiz adam, kendini bey görüyorsun ha… sen körsün de ondan başına dikilmiş olan o memuru görmüyorsun.
غره گشتی زین دروغین پر و بال ** پر و بالی کو کشد سوی وبال
Bu yalancı kanatlarla gururlandın ha... Adamı suça, ziyankârlığa çeken kol kanat, ama da kol kanattır ya!
پر سبک دارد ره بالا کند ** چون گلآلو شد گرانیها کند
Kanat dediğin adamı yücelere çeker… Topraklara bulandı mı da ağırlaşır, adam uçamaz gayrı!
لاابالی گفتن عاشق ناصح و عاذل را از سر عشق
Âşığın, aşk sırrını anlamayan öğütçüye ulu orta cevabı
گفت ای ناصح خمش کن چند چند ** پند کم ده زانک بس سختست بند3830
Âşık dedi ki: “Ey öğütçü, sus… Niceye bir öğüt vereceksin, niceye bir? Vazgeç bu öğütten; bağ, pek kuvvetli.
سختتر شد بند من از پند تو ** عشق را نشناخت دانشمند تو
Senin öğüdünden daha da kuvvetlendi. Senin âlimin aşk nedir, tanımadı ki!
آن طرف که عشق میافزود درد ** بوحنیفه و شافعی درسی نکرد
Bir yerde aşk fazlalaştı, derdi arttırdı mı orada ne Ebû Hanîfe bir ders verebilir, ne Şâfiî!”