-
اتفاقی نیست این ما بارها ** دیدهایم و جمله اصحاب نهی 3940
- Bu bir tesadüf değil. Bunu biz de nice defalar gördük, akıllı bilgiler kişiler de.
-
هر که آن مسجد شبی مسکن شدش ** نیمشب مرگ هلاهل آمدش
- Kim bu mescitte konakladıysa gece yarısı müthiş bir zehirle zehirlendi gitti.
-
از یکی ما تابه صد این دیدهایم ** نه به تقلید از کسی بشنیدهایم
- Bir kişiden yüz kişiye kadar nice ölenleri gördük. Birisinden duyup da rivayet etmiyoruz.
-
گفت الدین نصیحه آن رسول ** آن نصیحت در لغت ضد غلول
- Peygamber “Din nasihattir” dedi. Nasihat, lûgatte hıyanetin zıddıdır.
-
این نصیحت راستی در دوستی ** در غلولی خاین و سگپوستی
- Bu nasihatte dostlukta doğruluktan ibarettir. Doğru söylemez, aldatırsan, hainsin, köpek postuna bürünmüşsün, köpeksin!
-
بی خیانت این نصیحت از وداد ** مینماییمت مگرد از عقل و داد 3945
- Sana bu nasihati muhabbetimizden veriyoruz. Sakın akıldan, insaftan ayrılma! dedi.
-
جواب گفتن عاشق عاذلان را
- Âşığın, kendisini menedenlere cevabı
-
گفت او ای ناصحان من بی ندم ** از جهان زندگی سیر آمدم
- Âşık dedi ki: “Ey öğüt verenler, ben yaptığım dan nâdim değilim. Hayata doydum.
-
منبلیام زخم جو و زخمخواه ** عافیت کم جوی از منبل براه
- Ben yaralanmayı isteyen, arayan bir tembelim. Tembelden yola gitmeyi umma!
-
منبلی نی کو بود خود برگجو ** منبلیام لاابالی مرگجو
- Ama yiyecek, içecek tembeli değilim ben… Hiçbir şeye aldırış etmeyen, ölümünü arayan bir tembelim!
-
منبلی نی کو به کف پول آورد ** منبلی چستی کزین پل بگذرد
- Âleme el avuç açan, kendisine para pul toplayan tembel değilim, bu köprüden çevikçe geçen bir tembelim.
-
آن نه کو بر هر دکانی بر زند ** بل جهد از کون و کانی بر زند 3950
- Her dükkâna başvuran, halini söyleyen tembel değilim. Varlıktan sıçrayıp kurtulan ve bir madene ulaşan tembelim.
-
مرگ شیرین گشت و نقلم زین سرا ** چون قفص هشتن پریدن مرغ را
- Kuşa, kafesi bırakıp uçmak nasıl hoş, tatlı gelirse bana da ölmek ve bu yurttan göçmek öyle hoş, öyle tatlı geliyor.
-
آن قفص که هست عین باغ در ** مرغ میبیند گلستان و شجر
- Bahçeye konan kafesteki kuş, gülleri, ağaçları görür.
-
جوق مرغان از برون گرد قفص ** خوش همیخوانند ز آزادی قصص
- Dışarıda, kafesin çevresinde ötüşen kuşlar, hürriyete ait güzel, güzel hikâyeler söylerler.
-
مرغ را اندر قفص زان سبزهزار ** نه خورش ماندست و نه صبر و قرار
- Kafesteki kuş, onları duyar, o yeşilliği görürde ne iştahı kalır, ne sabrı, ne kararı!
-
سر ز هر سوراخ بیرون میکند ** تا بود کین بند از پا برکند 3955
- Başını kafesin her deliğinden çıkarır durur. Ayağındaki bağdan kurtulmak ister.
-
چون دل و جانش چنین بیرون بود ** آن قفص را در گشایی چون بود
- O kuşun gönlü de dışarıdadır, canı da… Böyleyken kafesi açıversen ne yapar?
-
نه چنان مرغ قفص در اندهان ** گرد بر گردش به حلقه گربگان
- O kuş, kafese kapanmış kafesin etrafında da kediler birkaç halka olmuş kuşa benzemez ki.
-
کی بود او را درین خوف و حزن ** آرزوی از قفص بیرون شدن
- Bu çeşit kuş korkuya, vehme düşer, hiç kafesten çıkmayı ister mi o?
-
او همیخواهد کزین ناخوش حصص ** صد قفص باشد بگرد این قفص
- Hatta o kötülükler yüzünden kafesin etrafında daha yüz tane kafes olmasını ister.
-
عشق جالینوس برین حیات دنیا بود کی هنر او همینجا بکار میآید هنری نورزیده است کی در آن بازار بکار آید آنجا خود را به عوام یکسان میبیند
- Calinus bu dünya yaşayışına âşıktı, çünkü hüneri, ancak burada geçerdi, o pazarda bir işe yaramazdı. O yüzden kendisini o âlemde halkla bir görürdü
-
آنچنانک گفت جالینوس راد ** از هوای این جهان و از مراد 3960
- Bu şuna benzer: Akıl ve hikmette üstün olan Calinus da bu dünyanın havasına kapılmış, dünya muradına gönül vermiş olduğundan,
-
راضیم کز من بماند نیم جان ** که ز کون استری بینم جهان
- “Yarı canlı bir halde dünyayı bir katır götünden görmeye bile razıyım, tek ölmeyeyim” dedi.
-
گربه میبیند بگرد خود قطار ** مرغش آیس گشته بودست از مطار
- Kafes etrafında kedilerin toplanmış olduğunu görmüş, bir kuşa benzeyen ruhu, uçmaktan meyus olmuştu.
-
یا عدم دیدست غیر این جهان ** در عدم نادیده او حشری نهان
- Yahut da bu cihandan başka her şeyi yok görmüş, yokluktaki haşri görmemişti.
-
چون جنین کش میکشد بیرون کرم ** میگریزد او سپس سوی شکم
- Ana karnındaki çocuk gibi hani. Allah’ın keremi, onu rahimden dışarı çeker de o yine rahme doğru kaçar durur.