-
راضیم کز من بماند نیم جان ** که ز کون استری بینم جهان
- “Yarı canlı bir halde dünyayı bir katır götünden görmeye bile razıyım, tek ölmeyeyim” dedi.
-
گربه میبیند بگرد خود قطار ** مرغش آیس گشته بودست از مطار
- Kafes etrafında kedilerin toplanmış olduğunu görmüş, bir kuşa benzeyen ruhu, uçmaktan meyus olmuştu.
-
یا عدم دیدست غیر این جهان ** در عدم نادیده او حشری نهان
- Yahut da bu cihandan başka her şeyi yok görmüş, yokluktaki haşri görmemişti.
-
چون جنین کش میکشد بیرون کرم ** میگریزد او سپس سوی شکم
- Ana karnındaki çocuk gibi hani. Allah’ın keremi, onu rahimden dışarı çeker de o yine rahme doğru kaçar durur.
-
لطف رویش سوی مصدر میکند ** او مقر در پشت مادر میکند 3965
- Allah’ın lütfu, onun yüzünü bu âleme çıkacağı tarafa döndürür, o yine büzülüp ana karnına sokulur.
-
که اگر بیرون فتم زین شهر و کام ** ای عجب بینم بدیده این مقام
- Bu şehirden, bu yurttan dışarı çıkarsam acaba bir daha burasını görebilir miyim?
-
یا دری بودی در آن شهر وخم ** که نظاره کردمی اندر رحم
- Rahimde bir kapı olsaydı da o havası ufunetli şehir görünseydi.
-
یا چو چشمهی سوزنی راهم بدی ** که ز بیرونم رحم دیده شدی
- Yahut da bir iğne yordamı kadar delik bulunsaydı da dışarısını bir görseydim der!
-
آن جنین هم غافلست از عالمی ** همچو جالینوس او نامحرمی
- Ana karnındaki çocuk da rahmin dışında bir âlem olduğundan gafildir, o da Calinus gibi nâmahremdir.
-
اونداند کن رطوباتی که هست ** آن مدد از عالم بیرونیست 3970
- Bilmez ki rahimdeki yaşlıklarda dışarıdaki âlemin feyziyledir.
-
آنچنانک چار عنصر در جهان ** صد مدد آرد ز شهر لامکان
- Dünyadaki dört unsur da kendilerine Lâmekân âleminden yüzlerce yardım geldiğini bilmezler.
-
آب و دانه در قفص گر یافتست ** آن ز باغ و عرصهای درتافتست
- Kuş, kafeste su ve tane buluyor ama su da kafesin dışındaki bağdan, bahçeden gelmede, tane de!
-
جانهای انبیا بینند باغ ** زین قفص در وقت نقلان و فراغ
- Peygamberlerin canları bu âlemden göçer, bu âlemden kurtulurken o bağı, o bahçeyi görür de
-
پس ز جالینوس و عالم فارغند ** همچو ماه اندر فلکها بازغند
- Bu yüzden onlar, Calinus’a da aldırış etmezler, âleme de… Ay gibi göklerde doğar, göklere ışık saçarlar.
-
ور ز جالینوس این گفت افتراست ** پس جوابم بهر جالینوس نیست 3975
- Eğer bu söz, Calinus’a iftira ise cevabım Calinus’a değil…
-
این جواب آنکس آمد کین بگفت ** که نبودستش دل پر نور جفت
- Bunu söylemiş olan kişiye. Çünkü bunu söyleyen nurlarla dolu gönle eş olmamıştır.
-
مرغ جانش موش شد سوراخجو ** چون شنید از گربگان او عرجوا
- Can kuşu, kedilerden “ Hele durun bakalım” sesini duyunca delik arayan fareye dönmüştür.
-
زان سبب جانش وطن دید و قرار ** اندرین سوراخ دنیا موشوار
- O yüzden canı, fare gibi bu dünya deliğini vatan tutmuş, yurt edinmiştir.
-
هم درین سوراخ بنایی گرفت ** درخور سوراخ دانایی گرفت
- Bu delikte yapılar yapmaya girişmiş, bu deliğe lâyık bilgilere sahip olmuştur.
-
پیشههایی که مرورا در مزید ** کاندرین سوراخ کار آید گزید 3980
- Ona bu delikte yarayacak onu burada yüceltecek sanatları seçti de diğerlerini bıraktı.
-
زانک دل بر کند از بیرون شدن ** بسته شد راه رهیدن از بدن
- Çünkü dışarı çıkmadan ümidini kesti, bedenden kurtulma yolu kapandı.
-
عنکبوت ار طبع عنقا داشتی ** از لعابی خیمه کی افراشتی
- Örümcekte Anka tabiatı olsaydı tükürüğüyle çadır kurar mıydı hiç?
-
گربه کرده چنگ خود اندر قفص ** نام چنگش درد و سرسام و مغص
- Kedi pençesini kafese de atar. Pençesinin adı derttir, elemdir, ıstıraptır.
-
گربه مرگست و مرض چنگال او ** میزند بر مرغ و پر و بال او
- Kedi ölümdür, pençesi de hastalık, kuşu da, kuşun kanadını da pençeler.
-
گوشه گوشه میجهد سوی دوا ** مرگ چون قاضیست و رنجوری گوا 3985
- Kuş, bucak bucak ilâç bulmaya koşar. Ölüm kadıya benzer, hastalık şahide.