-
تا چو فرصت یافت سر آرد برون ** زین چنین مکری شود مارش زبون
- Fırsatını bulunca başını çıkarır… Bu hileyle yılanı bile zebun eder.
-
گرنه نفس از اندرون راهت زدی ** رهزنان را بر تو دستی کی بدی
- Nefis senin iç âleminde yolunu kesmeseydi bu yol kesiciler, sana el atabilirler miydi?
-
زان عوان مقتضی که شهوتست ** دل اسیر حرص و آز و آفتست
- Seni kötü şeylere sevk eden şehvetten, o gizli memur yüzünden gönül, hırsa tamaha, afete esir olmuştur.
-
زان عوان سر شدی دزد و تباه ** تا عوانان را به قهر تست راه 4065
- O gizli memur yüzünden hırsız oldun, kendini berbat ettin de nihayet bu görünen memurlar, seni kahretmek için yol buldular.
-
در خبر بشنو تو این پند نکو ** بیم جنبیکم لکم اعدی عدو
- Hadisteki şu güzel öğüdü duy; Düşmanlarınızın en kuvvetlisi, içinizdedir!
-
طمطراق این عدو مشنو گریز ** کو چو ابلیسست در لج و ستیز
- Bu düşmanın palavrasını dinleme kaç ondan… Çünkü o da inatta İblis’e benzer.
-
بر تو او از بهر دنیا و نبرد ** آن عذاب سرمدی را سهل کرد
- Dünya sevgisi, dünya geçimine savaşma yüzünden sana o ebedî azabı ehemmiyetsiz gösterir.
-
چه عجب گر مرگ را آسان کند ** او ز سحر خویش صد چندان کند
- Ölümü bile ehemmiyetsiz bir hale getirirse bunda şaşılacak ne var ki? O, sihriyle bunun gibi yüzlerce iş yapar!
-
سحر کاهی را به صنعت که کند ** باز کوهی را چو کاهی میتند 4070
- Sihir, bazen sanatla samanı dağ gösterir, bazen dağı saman!
-
زشتها را نغز گرداند به فن ** نغزها را زشت گرداند به ظن
- Gözbağcılıkla çirkinleri güzelleştirir, güzelleri, çirkin bir şekle sokar.
-
کار سحر اینست کو دم میزند ** هر نفس قلب حقایق میکند
- Sihrin hali budur; afsunlar, üfürür, her an hakikatleri başka bir şekle çevirir.
-
آدمی را خر نماید ساعتی ** آدمی سازد خری را وآیتی
- Bir an gelir, insanı eşek gösterir… Bir an gelir eşeği şaşılacak bir adam şekline bürür!
-
این چنین ساحر درون تست و سر ** ان فی الوسواس سحرا مستتر
- İşte senin içinde böyle bir sihirbaz gizlidir. Vesveselerde daimî bir sihir kudreti vardır!
-
اندر آن عالم که هست این سحرها ** ساحران هستند جادوییگشا 4075
- Fakat bu sihirlerin hüküm sürdüğü âlemde öyle sihirbazlar da var ki sihirlerin hükmünü gideriverirler.
-
اندر آن صحرا که رست این زهر تر ** نیز روییدست تریاق ای پسر
- Bu kuvvetli zehrin bittiği ovada tiryak da bitmiştir ey oğul!
-
گویدت تریاق از من جو سپر ** که ز زهرم من به تو نزدیکتر
- Tiryak, sana “Gel, beni kendine siper et… Ben, sana zehirden daha yakınım.
-
گفت او سحرست و ویرانی تو ** گفت من سحرست و دفع سحر او
- Onun sözü sihirdir, seni yıkar harap eder… Benim sözüm de sihir ama onun sihrini defeder” der!
-
مکرر کردن عاذلان پند را بر آن مهمان آن مسجد مهمان کش
- Konuk öldüren mescide konuklamak isteyeni menetmeye kalkışanların tekrar ona öğüt vermeleri
-
گفت پیغامبر که ان فی البیان ** سحرا و حق گفت آن خوش پهلوان
- O güzel yiğit, o Peygamber; “Sözde sihir hassası var” dedi, doğru da söyledi.
-
هین مکن جلدی برو ای بوالکرم ** مسجد و ما را مکن زین متهم 4080
- Ey kerem sahibi kendine gel, yiğitlik taslama, mescidimizi de töhmet altında bırakma, bizi de!
-
که بگوید دشمنی از دشمنی ** آتشی در ما زند فردا دنی
- Bir düşman düşmanlığından bir söz söyler… Bir alçak, yarın bize bir ateştir salar…
-
که بتاسانید او را ظالمی ** بر بهانهی مسجد او بد سالمی
- Onu zalimin birisi boğdu, mescidi de kurtulmak için bahane etti.
-
تا بهانهی قتل بر مسجد نهد ** چونک بدنامست مسجد او جهد
- Mescidin adı çıkmış zaten. O da konuk, mescitte konukladı da öldü derler, ben de kurtulurum dedi, diyebilir.
-
تهمتی بر ما منه ای سختجان ** که نهایم آمن ز مکر دشمنان
- Ey canı pek adam, bizi töhmet altında bırakma… Zaten düşmanların hilelerinden emin değiliz.
-
هین برو جلدی مکن سودا مپز ** که نتان پیمود کیوان را بگز 4085
- Hadi yürü, yiğitliğini bırak, bu ham sevdayı pişirmeye kalkışma. Zuhal yıldızı arşınla ölçülemez!
-
چون تو بسیاران بلافیده ز بخت ** ریش خود بر کنده یک یک لخت لخت
- Senin gibi çokları bahttan, talihten dem vurdular ama sonunda birer birer, tutam tutam sakallarını yoldular!