-
تا که خود را در دهم در جوش من ** تا رهی یابم در آن آغوش من 4200
- Bu suretle de kendimi kaynamaya, vereyim de onun kucağına ulaşayım, ona kavuşmaya bir yol bulayım!
-
زانک انسان در غنا طاغی شود ** همچو پیل خواببین یاغی شود
- Çünkü insan, zenginlikte azgın olur. Rüyasında Hindistan’ı gören fil gibi azar, kudurur.
-
پیل چون در خواب بیند هند را ** پیلبان را نشنود آرد دغا
- Fil, rüyada Hindistan’ı gördü mü filciyi dinlemez, azgın bir hale gelir.
-
عذر گفتن کدبانو با نخود و حکمت در جوش داشتن کدبانو نخود را
- Hanımın nohuda özürler getirmesi ve nohudu kaynatmasındaki hikmet
-
آن ستی گوید ورا که پیش ازین ** من چو تو بودم ز اجزای زمین
- Hanım, nohuda der ki: “Ben de bundan önce senin gibi yeryüzü cüz’ülerindenim.
-
چون بنوشیدم جهاد آذری ** پس پذیرا گشتم و اندر خوری
- Ateş gibi mücadeleyi içercesine tadınca makbul oldum.
-
مدتی جوشیدهام اندر زمن ** مدتی دیگر درون دیگ تن 4205
- Bir müddet yeryüzünde kaynadım, bir müddet de ten tenceresinin içinde.
-
زین دو جوشش قوت حسها شدم ** روح گشتم پس ترا استا شدم
- Bu iki kaynayışla duygulara kuvvet oldum, ruh kesildim de sonra seni pişiriyorum.
-
در جمادی گفتمی زان میدوی ** تا شوی علم و صفات معنوی
- Cematken, bu sıfattan koşar, geçersen bilgi olur, manevi sıfatlar haline gelirsin, derdim.
-
چون شدم من روح پس بار دگر ** جوش دیگر کن ز حیوانی گذر
- Ruh sahibi oldum ama bu sefer de diyorum ki: Bir kere daha coş, kayna da bu canlı suretten de geç!
-
از خدا میخواه تا زین نکتهها ** در نلغزی و رسی در منتها
- Allah’tan inayet iste… Bu ince bahislerde ayağın sürçmesin, mananın künhüne, işin ta sonuna eriş!
-
زانک از قرآن بسی گمره شدند ** زان رسن قومی درون چه شدند 4210
- Çünkü çok kişiler Kur’an’ı anlayamadılar da yol azıttılar… Bazı kişilerse o ipe sarıldılar ama kuyunun dibine gittiler.
-
مر رسن را نیست جرمی ای عنود ** چون ترا سودای سربالا نبود
- A inatçı, yücelere çıkmak sevdasında değilsen ipin ne suçu var?
-
باقی قصهی مهمان آن مسجد مهمان کش و ثبات و صدق او
- Konuk öldüren mescide konuklayan adam hikâyesinin sonu ve o konuğun niyetindeki doğruluk
-
آن غریب شهر سربالا طلب ** گفت میخسپم درین مسجد بشب
- O himmeti yüce garip dedi ki: “Ben, bu mescitte kalacak, bu mescitte uyuyacağım.
-
مسجدا گر کربلای من شوی ** کعبهی حاجتروای من شوی
- Ey mescit, bana Kerbelâ olsan yine aldırış etmem. Sen beni muradıma eriştiren bir Kâbe olacaksın!
-
هین مرا بگذار ای بگزیده دار ** تا رسنبازی کنم منصوروار
- Ey seçilmiş ev, aman beni kurtar da Mansur gibi ipimle oynayayım.
-
گر شدیت اندر نصیحت جبرئیل ** مینخواهد غوث در آتش خلیل 4215
- Size gelince: Öğüt vermede Cebrail bile olsanız Halil, ateş içinde medet istemez ki.
-
جبرئیلا رو که من افروخته ** بهترم چون عود و عنبر سوخته
- Ey Cebrail, git… Ben tutuşmuş yanmaktayım; amber ve öd ağacı gibi yanmakta, bana daha hoş geliyor.
-
جبرئیلا گر چه یاری میکنی ** چون برادر پاس داری میکنی
- Ey Cebrail, sen bana yardım ediyorsun, kardeş gibi beni görüp gözetiyorsun ama
-
ای برادر من بر آذر چابکم ** من نه آن جانم که گردم بیش و کم
- Ben ateşe atılmada pek çeviğim… Yanmakla azalacak, yanmakla çoğalacak, yaşayacak can değilim ki!
-
جان حیوانی فزاید از علف ** آتشی بود و چو هیزم شد تلف
- Ot yemekle artan, gelişen can hayvan canıdır… O can, ateşe mensuptur, odun gibi de telef olur gider.
-
گر نگشتی هیزم او مثمر بدی ** تا ابد معمور و هم عامر بدی 4220
- Odun olmasaydı meyve verir, ebediyen mamur bir halde kalır, her şeyi de mahmurlaştırırdı.
-
باد سوزانت این آتش بدان ** پرتو آتش بود نه عین آن
- Bu ateş, bil ki yakıcı bir yelden ibarettir… Asıl ateşin ışığıdır, kendisi değil!
-
عین آتش در اثیر آمد یقین ** پرتو و سایهی ویست اندر زمین
- Asıl ateş, esîrdedir. Yeryüzündeki onun ışığı, onun gölgesidir.
-
لاجرم پرتو نپاید ز اضطراب ** سوی معدن باز میگردد شتاب
- Hulâsa ışık ve gölge, daima oynar durur, baki kalmaz… Yine koşa koşa madenine gider, aslına kavuşur.
-
قامت تو بر قرار آمد بساز ** سایهات کوته دمی یکدم دراز
- Boyun daima olduğu gibidir de gölgesi bir an kısalır bir an uzar.