- 
		   گر چنان گند آزتان ننگیختی ** جرعهای بر گورتان حق ریختی   4290
- Hırsınız, hasediniz bu kötü kokuyu salmasaydı Allah, sizin mezarlarınıza da bundan bir katrecik saçardı.
- 
		    نه بگیرم گفت و پند آن حکیم ** دل نگردانم بهر طعنی سقیم
- O, Hakîm’in sözünü, o Hakîm’in öğüdünü tutmaz mıyım hiç? Her kötü ve yanlış kınama yüzünden gönlümü bozmam, işimden, sözümden kalmam.
- 
		  مثل زدن در رمیدن کرهی اسپ از آب خوردن به سبب شخولیدن سایسان
- Seyislerin ıslık çalmaları yüzünden tayın ürküp su içmemesi
- 
		    آنک فرمودست او اندر خطاب ** کره و مادر همیخوردند آب
- Hakîm-i Gaznevî, buyurmuştur ki: tayla anası su içerlerken,
- 
		    میشخولیدند هر دم آن نفر ** بهر اسپان که هلا هین آب خور
- Seyisler, atlar gelsinler, su içsinler diye ıslık çalıyorlardı.
- 
		    آن شخولیدن به کره میرسید ** سر همی بر داشت و از خور میرمید
- Tay ıslık sesini duyunca başını kaldırdı, ürküp su içmekten vazgeçti.
- 
		   مادرش پرسید کای کره چرا ** میرمی هر ساعتی زین استقا   4295
- Anası “Yavrucuğum, neye ürküyor su içmiyorsun?” diye sordu.
- 
		    گفت کره میشخولند این گروه ** ز اتفاق بانگشان دارم شکوه
- Tay dedi ki: “Bunlar ıslık çalıyorlar. Hep birden ıslık çalmalarından korktum.
- 
		    پس دلم میلرزد از جا میرود ** ز اتفاق نعره خوفم میرسد
- Yüreğim titredi, yerinden oynadı. Hep birden ıslık çalıp bağırmaları beni korkuttu.”
- 
		    گفت مادر تا جهان بودست ازین ** کارافزایان بدند اندر زمین
- Anası “Dünya kurulalı abes işler de bulunanlar vardır… Bu dünya böyle kurulmuş, böyle gider!
- 
		    هین تو کار خویش کن ای ارجمند ** زود کایشان ریش خود بر میکنند
- Benim akıllı yavrucuğum, sen işine bak… Onların kendi saçlarını, sakallarını yolmaları yakındır!” dedi.
- 
		   وقت تنگ و میرود آب فراخ ** پیش از آن کز هجر گردی شاخ شاخ   4300
- Vakit var, tertemiz ve gür su da akıp gidiyor. Sudan ayrılırsın, ayrılık seni şahrem şahrem eder… Bundan önce davran da,
- 
		    شهره کاریزیست پر آب حیات ** آب کش تا بر دمد از تو نبات
- Âbıhayat’la dolu olan ırmaktan su içmeye bak… İç de senden nebatlar bitsin!
- 
		    آب خضر از جوی نطق اولیا ** میخوریم ای تشنهی غافل بیا
- Ey gafil susuz, biz velilerin sözlerinden Hızır’ın Âbıhayat’ını içmekteyiz, gel!
- 
		    گر نبینی آب کورانه بفن ** سوی جو آور سبو در جوی زن
- Bu gür suyu görmüyorsan bari körler gibi gel de testini suya daldır.
- 
		    چون شنیدی کاندرین جو آب هست ** کور را تقلید باید کار بست
- Bu ırmakta su var, bunu duydun ya… Köre, taklitle iş yapmak gerek!
- 
		   جو فرو بر مشک آباندیش را ** تا گران بینی تو مشک خویش را   4305
- Suyu sayıklayıp duran testini ırmağa daldır… Daldırınca ağırlaştığını anlarsın…
- 
		    چون گران دیدی شوی تو مستدل ** رست از تقلید خشک آنگاه دل
- Anlarsın da su olduğuna inanırsın, gönlün o zaman bu kuru taklitten kurtulur.
- 
		    گر نبیند کور آب جو عیان ** لیک داند چون سبو بیند گران
- Kör, ırmak suyunu açıkça göremez ama testinin ağırlaştığını anlayınca su olduğunu bilir.
- 
		    که ز جو اندر سبو آبی برفت ** کین سبک بود و گران شد ز آب و زفت
- Çünkü testi önce hafifti, ırmağa daldırılınca ağırlaştı, içi hayli suyla doldu.
- 
		    زانک هر بادی مرا در میربود ** باد مینربایدم ثقلم فزود
- Evvelce her yel beni kapıp beni götürürdü, fakat şimdi ağırlaştım” beni yel kapamaz artık.
- 
		   مر سفیهان را رباید هر هوا ** زانک نبودشان گرانی قوی   4310
- Akılsız kişileri her türlü yel kapıp gider. Çünkü onların kuvvetleri sağlam değildir.
- 
		    کشتی بیلنگر آمد مرد شر ** که ز باد کژ نیابد او حذر
- Kötü ve hayırsız adam, lengersiz gemidir; ne demir atmıştır, ne bir yere bağlıdır; deli rüzgârlardan kurtulamaz ki.
- 
		    لنگر عقلست عاقل را امان ** لنگری در یوزه کن از عاقلان
- Akıllıya emniyet ve huzur veren akıl lengeridir… Akıllılardan bir lenger dilen!
- 
		    او مددهای خرد چون در ربود ** از خزینه در آن دریای جود
- İnsan, o cömertlik denizinin inci hazinesinden akıl, fikir kazanırsa
- 
		    زین چنین امداد دل پر فن شود ** بجهد از دل چشم هم روشن شود
- Bunların yardımıyla gönlü marifetler elde eder, gönüllükten çıkar, yücelir… Gözleri de nurlanır.