-
پنج کرت این چنین آواز سخت ** میرسید و دل همیشد لختلخت 4325
- Bu şiddetli ses tam beş kere geldi, korkudan adamın yüreği çatlıyor, paramparça oluyordu.
-
تفسیر آیت واجلب علیهم بخیلک و رجلک
- “Onları atlı, yaya askerlerinle çağır” ayetinin tefsiri
-
تو چو عزم دین کنی با اجتهاد ** دیو بانگت بر زند اندر نهاد
- Sen de din yoluna girmeyi, o yolda çalışmayı kurarsın ama şeytan, içinden seslenir:
-
که مرو زان سو بیندیش ای غوی ** که اسیر رنج و درویشی شوی
- “A sapık, o yola gitme, eziyetlere düşer, yoksul olur, kalırsın.
-
بینوا گردی ز یاران وابری ** خوار گردی و پشیمانی خوری
- Dostlarından ayrı düşer, hor hakir bir hale gelir, pişman olursun!”
-
تو ز بیم بانگ آن دیو لعین ** وا گریزی در ضلالت از یقین
- Sen de o melun Şeytan’ın sesinden korkar, yakinden kaçar, sapıklığa düşersin.
-
که هلا فردا و پس فردا مراست ** راه دین پویم که مهلت پیش ماست 4330
- “Hele yarın, hele öbür gün din yoluna girer, koşar, yürürüm… Daha önümüzde vakit var” dersin.
-
مرگ بینی باز کو از چپ و راست ** میکشد همسایه را تا بانگ خاست
- Sağdan, soldan ölümün gelip çattığını görürsün… Komşuların ölür, evlerinden feryatlar yücelir.
-
باز عزم دین کنی از بیم جان ** مرد سازی خویشتن را یک زمان
- Derken yine can korkusuyla din yoluna girmeye niyetlenir, bir an olsun kendini adam edersin.
-
پس سلح بر بندی از علم و حکم ** که من از خوفی نیارم پای کم
- Ben korkup ayağımı geri çekmem diye ilimden, hikmetten silahlar kuşanırsın.
-
باز بانگی بر زند بر تو ز مکر ** که بترس و باز گرد از تیغ فقر
- Bu sırada şeytan yine hileye sapar, seslenir: “Bu kulluk kılıcından kork, geri dön!”
-
باز بگریزی ز راه روشنی ** آن سلاح علم و فن را بفکنی 4335
- Yine korkar, aydın yoldan kaçar, o ilim ve hüner silâhlarını atarsın.
-
سالها او را به بانگی بندهای ** در چنین ظلمت نمد افکندهای
- Yıllardır bir ses, bir bağırış yüzünden ona kulsun… Hırkanı böyle bir karanlığa atmışsın.
-
هیبت بانگ شیاطین خلق را ** بند کردست و گرفته حلق را
- Şeytanların bağırışlarındaki heybet, halkı kıskıvrak bağlamış, boğazlarını sıkmıştır.
-
تا چنان نومید شد جانشان ز نور ** که روان کافران ز اهل قبور
- Onların canları, nura kavuşmaktan öyle meyus olmuştur ki kâfirlerin ruhları da kabirdekilerin dirilmesinden ancak o kadar meyustur.
-
این شکوه بانگ آن ملعون بود ** هیبت بانگ خدایی چون بود
- O melunun sesinin heybeti bu olursa gayrı Allah’ın sesindeki heybet ne olur?
-
هیبت بازست بر کبک نجیب ** مر مگس را نیست زان هیبت نصیب 4340
- Doğandan aslı, nesli belli olan keklik korkar. Sineğe o korkudan pay yoktur.
-
زانک نبود باز صیاد مگس ** عنکبوتان می مگس گیرند و بس
- Çünkü doğan, sinek avlamaz ki… Sinekleri ancak örümcekler avlar.
-
عنکبوت دیو بر چون تو ذباب ** کر و فر دارد نه بر کبک و عقاب
- Şeytan örümcek, senin gibi sineğe galiptir. Keklikle, karakuşla işi yok!
-
بانگ دیوان گلهبان اشقیاست ** بانگ سلطان پاسبان اولیاست
- Şeytanların bağırışları, kötü kişilere çobanlık eder. Padişahın sesiyse velilerin bekçisidir.
-
تا نیامیزد بدین دو بانگ دور ** قطرهای از بحر خوش با بحر شور
- Bu suretle birbirinden uzak olan bu iki ses birbirine karışmaz… Tatlı denizden bir katra bile acı denize taşmaz.
-
رسیدن بانگ طلسمی نیمشب مهمان مسجد را
- Gece yarısı mescitteki konuğa tılsım sesinin gelmesi
-
بشنو اکنون قصهی آن بانگ سخت ** که نرفت از جا بدان آن نیکبخت 4345
- Şimdi o şiddetli ses hikâyesini dinle. O iyi bahtlı konuk, sesi duyunca yerinden bile kıpırdamadı.
-
گفت چون ترسم چو هست این طبل عید ** تا دهل ترسد که زخم او را رسید
- Dedi ki: “Bu ses, bayram davulu sesi… Neden korkacakmışım? Tokmağı yiyen davul; o korksun!
-
ای دهلهای تهی بی قلوب ** قسمتان از عید جان شد زخم چوب
- Ey kalbi olmayan boş davullar, can bayramınızdan kısmetiniz, tokmaktan ibaret.
-
شد قیامت عید و بیدینان دهل ** ما چو اهل عید خندان همچو گل
- Kıyamet bayramında dinsizler davul… Biz ise gül gibi gülmekteyiz, bayrama erişenlere benziyoruz.
-
بشنو اکنون این دهل چون بانگ زد ** دیگ دولتبا چگونه میپزد
- Şimdi duy da bak, bu davul nasıl ses vermekte… Devlet tenceresi nasıl kaynamakta