-
هست هر جزوی ز عالم جفتخواه ** راست همچون کهربا و برگ کاه
- Âlemde her cüz’ü de muhakkak kendi çiftini ister. Kehlibar nasıl saman çöpünü çekerse her cüz’ü de muhakkak kendi çiftini çeker.
-
آسمان گوید زمین را مرحبا ** با توم چون آهن و آهنربا
- Gökyüzü yere merhaba der, demirle mıknatıs nasılsa ben de seninle öyleyim.
-
آسمان مرد و زمین زن در خرد ** هرچه آن انداخت این میپرورد
- Gökyüzü aklen erkektir, yer kadın. Onun verdiğini bu, besler, yetiştirir.
-
چون نماند گرمیش بفرستد او ** چون نماند تری و نم بدهد او 4405
- Yerin harareti kalmadı mı gök hararet yollar… Rutubeti bitti mi rutubet verir.
-
برج خاکی خاک ارضی را مدد ** برج آبی تریش اندر دمد
- Gökyüzünde bulunan ve toprağa mensup olan burç, yere yardım eder… Suya mensup burç, yere rutubet verir, yeri terü taze bir hale sokar.
-
برج بادی ابر سوی او برد ** تا بخارات وخم را بر کشد
- Yele mensup burç yele bulutları sevk eder, yerdeki buharları ufunetleri çeker alır.
-
برج آتش گرمی خورشید ازو ** همچو تابهی سرخ ز آتش پشت و رو
- Ateş burcu da güneşe hararet verir… Güneşin önü de, ardı da o burçtan kızmış, tava gibi kızarmıştır.
-
هست سرگردان فلک اندر زمن ** همچو مردان گرد مکسب بهر زن
- Kadına nail olmak için kazancının etrafında dönüp dolaşan erkek gibi felek de zamane de dönüp dolaşmaktadır.
-
وین زمین کدبانویها میکند ** بر ولادات و رضاعش میتند 4410
- Bu yeryüzü, hanımlıklar etmekte, doğurduğu çocukları emzirip yetiştirmektedir.
-
پس زمین و چرخ را دان هوشمند ** چونک کار هوشمندان میکنند
- Şu halde yerle göğün de aklı var; böylece bil. Çünkü akıllıların işlerini işliyorlar.
-
گر نه از هم این دو دلبر میمزند ** پس چرا چون جفت در هم میخزند
- Bu iki güzel, birbirlerinden süt emmeseler, birbirlerini sevip koçmasalar nasıl olur da birbirlerinin muradına dolanırlardı?
-
بی زمین کی گل بروید و ارغوان ** پس چه زاید ز آب و تاب آسمان
- Yer olmasa güller, erguvanlar nasıl biter, gökyüzünün suyu, harareti olmasa yerden ne hâsıl olur?
-
بهر آن میلست در ماده به نر ** تا بود تکمیل کار همدگر
- Dişinin erkeğe meyli, ikisinin de işi tamamlansın diyedir.
-
میل اندر مرد و زن حق زان نهاد ** تا بقا یابد جهان زین اتحاد 4415
- Bu birlikte âlem baka bulsun diye Allah erkekle kadına da birbirlerine karşı bir meyil verdi.
-
میل هر جزوی به جزوی هم نهد ** ز اتحاد هر دو تولیدی زهد
- Her cüz’e de, diğer bir cüz’e meyil verdi… İkisinin birleşmesinden bir şey doğar, bir şey vücut bulur.
-
شب چنین با روز اندر اعتناق ** مختلف در صورت اما اتفاق
- Gece de böylece gündüzle sarmaş dolaş olmuştur. Geceyle gündüz, sureta birbirlerine aykırıdır ama hakikatte birdir.
-
روز و شب ظاهر دو ضد و دشمنند ** لیک هر دو یک حقیقت میتنند
- Geceyle gündüz görünüşte birbirine zıttır, düşmandır; fakat her ikisi de bir hakikatin etrafında dönmekte, ağ kurmaktadır.
-
هر یکی خواهان دگر را همچو خویش ** از پی تکمیل فعل و کار خویش
- İşini gücünü başarıp tamamlamak için her biri, canciğer gibi öbürünü ister.
-
زانک بی شب دخل نبود طبع را ** پس چه اندر خرج آرد روزها 4420
- Çünkü gece olmayınca insanın geliri, kuvveti olmaz… bu gelir olmayınca da gündüzler neyi harceder?
-
جذب هر عنصری جنس خود را کی در ترکیب آدمی محتبس شده است به غیر جنس
- İnsanın vücudunda, kendi cinsinden başka bir şeyle hapsedilmiş olan unsurların kendi cinslerini çekmeleri
-
خاک گوید خاک تن را باز گرد ** ترک جان کن سوی ما آ همچو گرد
- Toprak, bedenin toprağına “Dön geri, canı bırak, toz gibi bize gel.
-
جنس مایی پیش ما اولیتری ** به که زان تن وا رهی و زان تری
- Sen, bizim cinsimizdensin, bedenden, o rutubetli yurttan kurtulup bize gelmen daha doğru” der.
-
گوید آری لیک من پابستهام ** گرچه همچون تو ز هجران خستهام
- Beden de “Doğru… Ben de senin gibi ayrılıktan perişanım, fakat ayağım bağlı” diye cevap verir.
-
تری تن را بجویند آبها ** کای تری باز آ ز غربت سوی ما
- Sular, “Ey yaşlı gurbetten gel, bize ulaş” diye bedenin yaşlığını aramakta.
-
گرمی تن را همیخواند اثیر ** که ز ناری راه اصل خویش گیر 4425
- Esir, “Sen ateştensin… Aslına ulaşma yolunu tut” diye bedenin hararetini çağırıp durmaktadır.
-
هست هفتاد و دو علت در بدن ** از کششهای عناصر بی رسن
- Unsurların ipsiz, halatsız çekişleri yüzünden bedende yetmiş iki türlü illet vardır.