-
روز و شب ظاهر دو ضد و دشمنند ** لیک هر دو یک حقیقت میتنند
- Geceyle gündüz görünüşte birbirine zıttır, düşmandır; fakat her ikisi de bir hakikatin etrafında dönmekte, ağ kurmaktadır.
-
هر یکی خواهان دگر را همچو خویش ** از پی تکمیل فعل و کار خویش
- İşini gücünü başarıp tamamlamak için her biri, canciğer gibi öbürünü ister.
-
زانک بی شب دخل نبود طبع را ** پس چه اندر خرج آرد روزها 4420
- Çünkü gece olmayınca insanın geliri, kuvveti olmaz… bu gelir olmayınca da gündüzler neyi harceder?
-
جذب هر عنصری جنس خود را کی در ترکیب آدمی محتبس شده است به غیر جنس
- İnsanın vücudunda, kendi cinsinden başka bir şeyle hapsedilmiş olan unsurların kendi cinslerini çekmeleri
-
خاک گوید خاک تن را باز گرد ** ترک جان کن سوی ما آ همچو گرد
- Toprak, bedenin toprağına “Dön geri, canı bırak, toz gibi bize gel.
-
جنس مایی پیش ما اولیتری ** به که زان تن وا رهی و زان تری
- Sen, bizim cinsimizdensin, bedenden, o rutubetli yurttan kurtulup bize gelmen daha doğru” der.
-
گوید آری لیک من پابستهام ** گرچه همچون تو ز هجران خستهام
- Beden de “Doğru… Ben de senin gibi ayrılıktan perişanım, fakat ayağım bağlı” diye cevap verir.
-
تری تن را بجویند آبها ** کای تری باز آ ز غربت سوی ما
- Sular, “Ey yaşlı gurbetten gel, bize ulaş” diye bedenin yaşlığını aramakta.
-
گرمی تن را همیخواند اثیر ** که ز ناری راه اصل خویش گیر 4425
- Esir, “Sen ateştensin… Aslına ulaşma yolunu tut” diye bedenin hararetini çağırıp durmaktadır.
-
هست هفتاد و دو علت در بدن ** از کششهای عناصر بی رسن
- Unsurların ipsiz, halatsız çekişleri yüzünden bedende yetmiş iki türlü illet vardır.
-
علت آید تا بدن را بسکلد ** تا عناصر همدگر را وا هلد
- İllet, unsurlar, birbirlerini bıraksınlar diye bedeni koparıp dağıtmak üzere gelir.
-
چار مرغاند این عناصر بستهپا ** مرگ و رنجوری و علت پاگشا
- Bu unsurlar ayakları bağlı dört kuştur. Ölüm, hastalık ve illet de onların ayak bağlarını çözer.
-
پایشان از همدگر چون باز کرد ** مرغ هر عنصر یقین پرواز کرد
- Birbirlerine bağlı olan ayakları çözüldü, açıldı mı her unsur kuşu hemencecik uçuverir.
-
جذبهی این اصلها و فرعها ** هر دمی رنجی نهد در جسم ما 4430
- Bu asıllarla feri’lerin birbirlerini çekişi yüzünden her an bedenimizde bir illet zuhur eder.
-
تا که این ترکیبها را بر درد ** مرغ هر جزوی به اصل خود پرد
- Kuşa benzeyen her cüz’ün aslına uçması için bu ulaşmayı bozup yırtmak ister
-
حکمت حق مانع آید زین عجل ** جمعشان دارد بصحت تا اجل
- Fakat Allah’ın hikmeti, bu aceleye mâni olur. Onları ecel gelinceye kadar sıhhat vasıtasıyla toplu tutar.
-
گوید ای اجزا اجل مشهود نیست ** پر زدن پیش از اجلتان سود نیست
- “Ey cüz’ler, daha ecel gelip görünmedi. Ecelden önce kanat çırpmanızda bir fayda yok” der.
-
چونک هر جزوی بجوید ارتفاق ** چون بود جان غریب اندر فراق
- Her cüz’ü, kendi aslına arkadaş olmayı diler, ararsa ayrılıkta kalan bu garip canın hali ne olur. Var, sen kıyas et!
-
منجذب شدن جان نیز به عالم ارواح و تقاضای او و میل او به مقر خود و منقطع شدن از اجزای اجسام کی هم کندهی پای باز روحاند
- Canın da ruhlar âlemine çekilmeyi dilemesi, onun da vatanına gitmeyi ve ayağının bağlayan şu cisme ait cüz’ülerden kurtulmayı istemesi
-
گوید ای اجزای پست فرشیم ** غربت من تلختر من عرشیم 4435
- Can der ki: “Ey benim şu yeryüzüne mensup cüz’ülerim benim garipliğim sizin garipliğinizden daha acı… Ben, arşa mensubum.”
-
میل تن در سبزه و آب روان ** زان بود که اصل او آمد از آن
- Tenin meyli, yeşilliğe, akarsuya… Çünkü aslı ondan.
-
میل جان اندر حیات و در حی است ** زانک جان لامکان اصل وی است
- Canın meyli ise diriliğe, diriye… Çünkü aslı Lâmekân’ın canı!
-
میل جان در حکمتست و در علوم ** میل تن در باغ و راغست و کروم
- Can, hikmete, bilgilere… Ten, bağa, bahçeye, üzüme meyleder.
-
میل جان اندر ترقی و شرف ** میل تن در کسب و اسباب علف
- Can, yücelmeye, yükselmeye can atar; ten, kazanca, ota, yiyeceğe, içeceğe!
-
میل و عشق آن شرف هم سوی جان ** زین یحب را و یحبون را بدان 4440
- O yücelmenin aşkı, o yücelmenin meylide canadır. “Allah onları sever onlarda Allah’ı” ayetini bundan anla!
-
حاصل آنک هر که او طالب بود ** جان مطلوبش درو راغب بود
- Bunu anlatmaya kalkışsam sonu, ucu gelmez… Mesnevi’ye, daha böyle sekiz misli kâğıt bile yetişmez!
-
گر بگویم شرح این بی حد شود ** مثنوی هشتاد تا کاغذ شود
- Hâsılı kim bir şey isterse istediği şey de ona rağbet eder.