نه فدایی میستاند نه زری ** نه شفاعت میرسد از سروری
Ne yerlerine başkası kabul ediliyor, ne koyuverilmeleri için para alınıyor, ne de bir ulu kişi onlara şefaat ediyordu.
رحمت عالم همیگویند و او ** عالمی را میبرد حلق و گلو
Peygamber’e “Âlemlere rahmet” diyorlar ya… Öyle olduğu halde bütün bir âlemin boynunu, boğazını kesiyordu.
با هزار انکار میرفتند راه ** زیر لب طعنهزنان بر کار شاه4480
Onlar Peygamber’i binlerce defa inkâr ederek, ağızlarının içinden hareketini kınayarak gidiyorlardı.
چارهها کردیم و اینجا چاره نیست ** خود دل این مرد کم از خاره نیست
Diyorlardı ki: Nice çarelere başvurduk, çare olmadı. Zaten bu adamın yüreği taş gibi katı .
ما هزاران مرد شیر الپ ارسلان ** با دو سه عریان سست نیمجان
Biz, binlerce Alpaslan’ken iki üç çıplak ve yarı canlının elinde.
این چنین درماندهایم از کژرویست ** یا ز اخترهاست یا خود جادویست
Bu derece âciz kaldık… Uygunsuz hareketimizden mi, yıldızımızın düşüklüğünden mi… yoksa sihirden mi?
بخت ما را بر درید آن بخت او ** تخت ما شد سرنگون از تخت او
Bahtı, bahtımızı yırttı; tahtı, tahtımızı baş aşağı etti.
کار او از جادوی گر گشت زفت ** جادوی کردیم ما هم چون نرفت4485
İşi, sihirle yüceldi, büyüdüyse bir de sihir yaptık, neden tutmadı, neden tesir etmedi?
تفسیر این آیت کی ان تستفتحوا فقد جائکم الفتح ایهای طاعنان میگفتید کی از ما و محمد علیه السلام آنک حق است فتح و نصرتش ده و این بدان میگفتید تا گمان آید کی شما طالب حقاید بی غرض اکنون محمد را نصرت دادیم تا صاحب حق را ببینید
“Fetih istiyorsanız işte size Fetif ayetinin tefsiri… Ey kınayanlar, diyordunuz ki “Benimle Muhammed aleyhisselâm’dan hangimiz doğrucuysak Yarabbi, sen onu kazandır, ona yardım et!” Bu sözü, dinleyenler sizi doğruluk istiyorsunuz, bir gareziniz yok sansınlar diye söylemekteydiniz. Hak kimdedir, görün diye işte biz de şimdi Muhammed’e yardım ettik
از بتان و از خدا در خواستیم ** که بکن ما را اگر ناراستیم
Eğer dâvamız doğru değilse bizim kökümüzü sök diye putlara da dua ettik, Allah’a da.
آنک حق و راستست از ما و او ** نصرتش ده نصرت او را بجو
Hak kimdeyse, kim doğrucuysa ona yardım et, onun yardımında bulun, biz doğruysak bize, o doğruysa ona muin ol dedik.
این دعا بسیار کردیم و صلات ** پیش لات و پیش عزی و منات
Bu duada çok bulunduk, Lât, Uzzâ ve Menât’a nice secdeler ettik;
که اگر حقست او پیداش کن ** ور نباشد حق زبون ماش کن
Dedik ki: Eğer Muhammed haksa meydana çıkart, değilse onu bize zebun et.
چونک وا دیدیم او منصور بود ** ما همه ظلمت بدیم او نور بود4490
Şimdi onun Allah yardımına mazhar olduğunu gördük işte… Biz, umumiyetle zulmetmişiz, o nur!
این جواب ماست کانچ خواستید ** گشت پیدا که شما ناراستید
Bu, bize cevap: Dilediğiniz işte meydana çıktı, hanginizin doğru olduğu açığa vuruldu.”
باز این اندیشه را از فکر خویش ** کور میکردند و دفع از ذکر خویش
Sonra yine fikirlerindeki bu düşünceyi körletiyorlar, bu sözleri bırakarak diyorlardı ki:
کین تفکرمان هم از ادبار رست ** که صواب او شود در دل درست
“Bu düşüncemiz de işimizin tersine gitmesinden meydana geldi; gönlümüzde onun doğru olduğuna dair bir düşüncedir peydahlandı.
خود چه شد گر غالب آمد چند بار ** هر کسی را غالب آرد روزگار
Birkaç kere galip geldiyse ne oldu ki… Bundan ne çıkar? Zaman da herkese galebe çalıyor!
ما هم از ایام بختآور شدیم ** بارها بر وی مظفر آمدیم4495
Biz de zamaneden kâm aldık, bizim bahtımız da yaver oldu… Biz de ona birkaç kere üst geldik.”
باز گفتندی که گرچه او شکست ** چون شکست ما نبود آن زشت و پست
Sonra yine “O da mağlûp oldu ama mağlûp oluşu, bizim mağlup oluşumuz gibi çirkince, alçakça değildi.
زانک بخت نیک او را در شکست ** داد صد شادی پنهان زیردست
İyi bahtı o bozgunlukta, o mağlûbiyette bile ona el altından gizlice yüzlerce neşe verdi.
کو باشکسته نمیمانست هیچ ** که نه غم بودش در آن نه پیچ پیچ
Hatta o, hiç de mağlûba benzemiyordu. Ne gamı vardı, ne üzülüyordu” demekteydiler.
چون نشان مومنان مغلوبیست ** لیک در اشکست ممن خوبیست
Müminlerin nişanesi mağlûbiyettir ama müminin alt oluşunda da bir güzellik var!
گر تو مشک و عنبری را بشکنی ** عالمی از فوح ریحان پر کنی4500
Misk ve amberi kırsan dünyayı güzel kokularla doldurursun.
ور شکستی ناگهان سرگین خر ** خانهها پر گند گردد تا به سر
Fakat ansızın eşek tezeğini kırsan evler, baştanbaşa pis kokuyla dolar.
وقت واگشت حدیبیه بذل ** دولت انا فتحنا زد دهل
Peygamber, perişan bir halde Hudeybiye’den dönerken “İnna Fetahnâ” devletinin davulu çalındı.
سر آنک بیمراد بازگشتن رسول علیه السلام از حدیبیه حق تعالی لقب آن فتح کرد کی انا فتحنا کی به صورت غلق بود و به معنی فتح چنانک شکستن مشک به ظاهر شکستن است و به معنی درست کردنست مشکی او را و تکمیل فواید اوست
Rasûl aleyhisselâm’ın Hudeybiye’den dönüşüne Ulu Allah’ın “İnnâ fetahnâ” diye fetih demesindeki sır… o dönüş görünüşte muratsızlığın ta kendisiydi, fakat hakikatte fetihti. Nitekim miski kırmak da görünüşte kırma, hakikatte onun misk oluşunu bildirmek, faydalarını tamamlamaktır