English    Türkçe    فارسی   

3
4677-4701

  • دست او بگرفت کین رفته دمش ** آنگهی آید که من دم بخشمش
  • Sadr-ı Cihan, bu nefesi kesilmiş âşık, ona ben nefes bağışlayınca dirilir, kendine gelir diye âşığın elini tuttu,
  • چون به من زنده شود این مرده‌تن ** جان من باشد که رو آرد به من
  • “Bu bedeni ölü, bu canı uyanık âşık, benimle diriliyor. Şu halde o, benim canım… Bana yüz tutuyor.
  • من کنم او را ازین جان محتشم ** جان که من بخشم ببیند بخششم
  • Ben onu bu candan yücelteyim, bu cana muhtaç olmasın. Ona bir can bağışlayayım da ihsanımı onunla görsün!
  • جان نامحرم نبیند روی دوست ** جز همان جان کاصل او از کوی اوست 4680
  • Nâmahrem can, sevgilinin yüzünü göremez. Dostun yüzünü ancak aslı onun civarında olan can görür.
  • در دمم قصاب‌وار این دوست را ** تا هلد آن مغز نغزش پوست را
  • Bu dosta kasap gibi üfüreyim de o lâtif ruhu derisinden çıksın deyip,
  • گفت ای جان رمیده از بلا ** وصل ما را در گشادیم الصلا
  • Âşıka “Ey belâlar yüzünden bedeni terk edip giden can, vuslat kapımızı açtık, gel gel!
  • ای خود ما بی‌خودی و مستی‌ات ** ای ز هست ما هماره هستی‌ات
  • Ey varlığımız, yokluğuna, sarhoşluğuna sebep olan… Ey varlığı, varlığımızdan ibaret bulunan âşık!
  • با تو بی لب این زمان من نو بنو ** رازهای کهنه گویم می‌شنو
  • Şimdi ben sana dilsiz, dudaksız yeniden yeniye eski sırlar söyleyeceğim dinle!
  • زانک آن لبها ازین دم می‌رمد ** بر لب جوی نهان بر می‌دمد 4685
  • Dilsiz, dudaksız söyleyeceğim, çünkü şu diller, dudaklar, bu nefesten ürkerler. Bu nefes, gizli bir ırmağın kıyısında yetişir, meyve verir!
  • گوش بی‌گوشی درین دم بر گشا ** بهر راز یفعل الله ما یشا
  • Şimdi can kulağını aç da “Allah dilediğini yapar sırrını duymaya hazırlan” dedi.
  • چون صلای وصل بشنیدن گرفت ** اندک اندک مرده جنبیدن گرفت
  • Âşık, vuslata çağrıldığını duyunca yavaş yavaş kımıldanmaya başladı.
  • نه کم از خاکست کز عشوه‌ی صبا ** سبز پوشد سر بر آرد از فنا
  • Âşık, topraktan da aşağıyı değil ya… Toprak bile sabah rüzgârının işvesiyle yeşiller giyinir, yokluktan başını kaldırır!
  • کم ز آب نطفه نبود کز خطاب ** یوسفان زایند رخ چون آفتاب
  • Meniden de aşağı değil ya… Meni bile Allah emrini duyar da güneş yüzlü Yusuflar meydana getirir!
  • کم ز بادی نیست شد از امر کن ** در رحم طاوس و مرغ خوش‌سخن 4690
  • Rüzgârdan da aşağı değil ya… Kün emrini işitir de rahimde tavus olur, güzel güzel söz söyleyen kuş kesilir!
  • کم ز کوه سنگ نبود کز ولاد ** ناقه‌ای کان ناقه ناقه زاد زاد
  • Taştan, topraktan meydana gelen dağdan da aşağı değil ya... Deve doğurur da o deveden de deve yavrusu doğar!
  • زین همه بگذر نه آن مایه‌ی عدم ** عالمی زاد و بزاید دم بدم
  • Bunların hepsini bir tarafa bırak, yokluk koskoca bir âlem doğurmadı mı? Hâlâ da her an bütün varlıklar ondan doğmuyor mu?
  • بر جهید و بر طپید و شاد شاد ** یک دو چرخی زد سجود اندر فتاد
  • Âşık, sıçradı, titredi, neşeli neşeli bir iki döndü, bir iki çark vurdu… Yere kapandı, secdeye vardı!
  • با خویش آمدن عاشق بیهوش و روی آوردن به ثنا و شکر معشوق
  • Âşığın kendine gelmesi ve sevgiliyi övmeye başlaması sevgilinin şükretmesi
  • گفت ای عنقای حق جان را مطاف ** شکر که باز آمدی زان کوه قاف
  • Dedi ki: “Ey çevresinde canın tavaf edip durduğu Allah ankası… Şükrolsun, kaf dağından geri döndük,
  • ای سرافیل قیامتگاه عشق ** ای تو عشق عشق و ای دلخواه عشق 4695
  • Ey aşkın kıyamet yerinde İsrafillik eden sevgili… Ey aşkın aşkı, ey aşkın dileği!
  • اولین خلعت که خواهی دادنم ** گوش خواهم که نهی بر روزنم
  • Bana hilât vermeden önce dilerim, kulağını pencereme daya…
  • گرچه می‌دانی بصفوت حال من ** بنده‌پرور گوش کن اقوال من
  • Kalbim tertemizdir, bu yüzden halimi bilirsin… Ey kulları yetiştiren, ey kullarına lütuflarda bulunan sevgili, sözlerimi duy!
  • صد هزاران بار ای صدر فرید ** ز آرزوی گوش تو هوشم پرید
  • Ey misli olmayan Sadr, nice zamandır halimi duymanı arzulayıp durdum. Bu arzuyla aklım, fikrim uçtu gitti.
  • آن سمیعی تو وان اصغای تو ** و آن تبسمهای جان‌افزای تو
  • Nice zamandır sözlerimi dinlemeni, derdimi duymanı, o cana canlar katan gülüşlerini,
  • آن بنوشیدن کم و بیش مرا ** عشوه‌ی جان بداندیش مرا 4700
  • Benim eksik, artık sözlerimi işitmeni, benim kötülükler düşünen canımın işvesini düşünüp durdum, özleyip yattım.
  • قلبهای من که آن معلوم تست ** بس پذیرفتی تو چون نقد درست
  • Benim sence mâlum olan kalp akçelerimi sağlam para gibi kabul ettin.