باغ پنهان گرد باغ آن خار فاش ** کای عدوی دزد زین در دور باش
Bahçe gizlidir de bahçenin çevresindeki diken meydanda... Yani ey düşman hırsız, bu kapıdan uzaklaş derler!
خارپشتا خار حارس کردهای ** سر چو صوفی در گریبان بردهای
Ey kirpi, kendine dikeni bekçi yapmışsın... Başını, sofiler gibi içine çekmişsin.
تا کسی دوچار دانگ عیش تو ** کم شود زین گلرخان خارخو
İstiyorsun ki şu gül yüzlü, fakat diken huylu kişilerden hiç kimse, senin azıcık bir zevkine bile ilişmesin!
طفل تو گرچه که کودکخو بدست ** هر دو عالم خود طفیل او بدست1030
Senin çocuğun, çocuk huylu ama iki âlem de onun yavrucağı... Onun için yaratılmış!
ما جهانی را بدو زنده کنیم ** چرخ را در خدمتش بنده کنیم
Biz, âlemi onunla diriltir, feleği onun hizmetine kul, köle ederiz!
گفت عبدالمطلب کین دم کجاست ** ای علیم السر نشان ده راه راست
Abdülmuttalip “şimdi nerede ey gizlileri bilen, bana ona varacak doğru yolu göster” dedi.
نشان خواستن عبدالمطلب از موضع محمد علیهالسلام کی کجاش یابم و جواب آمدن از اندرون کعبه و نشان یافتن
Abdülmuttalib’in, Muhammed aleyhisselâm nerede onu bildir de bulayım diye niyaz etmesi, Kâbe içinden ses gelip yerinin bildirilmesi
از درون کعبه آوازش رسید ** گفت ای جوینده آن طفل رشید
Kâbe içinden Abdülmuttalib’e ses geldi: “Ey o aklı başında olan çocuğu arayan,
در فلان وادیست زیر آن درخت ** پس روان شد زود پیر نیکبخت
Filan vadide, falan ağacın altında!” O iyi bahtlı, bu sesi duyunca hemen yürüdü.
در رکاب او امیران قریش ** زانک جدش بود ز اعیان قریش1035
Ardınca da Kureyş emirleri gidiyorlardı. Çünkü Peygamber’in atası Kureyş ulularındandı.
تا به پشت آدم اسلافش همه ** مهتران بزم و رزم و ملحمه
Âdem Peygamber’e kadar bütün geçmişleri, mecliste de en ulu kişilerdi, savaşta da!
این نسب خود پوست او را بوده است ** کز شهنشاهان مه پالوده است
Bu soy, zahiri soyuydu... Ulu padişahlar padişahından süzülmeydi.
مغز او خود از نسب دورست و پاک ** نیست جنسش از سمک کس تا سماک
İçiyse zaten soydan, soptan uzaktı, paktı... Balıktan “simak” denilen yıldıza kadar onunla cins ve eşit olacak kimse yoktu!
نور حق را کس نجوید زاد و بود ** خلعت حق را چه حاجت تار و پود
Hak nurunun kimden doğduğunu, nasıl vücut bulduğunu kimse aramaz. Allah halkının nescini arayıp sormaya ne lüzum var?
کمترین خلعت که بدهد در ثواب ** بر فزاید بر طراز آفتاب1040
Allah’ın sevap karşılığı olarak verdiği en bayağı hil’at bile güneş ziyasından daha parlak, daha üstündür!
بقیهی قصهی دعوت رحمت بلقیس را
Belkıs’ı rahmete çağırma hikâyesinin arta kalanı
خیز بلقیسا بیا و ملک بین ** بر لب دریای یزدان در بچین
Kalk ey Belkıs, gel de devleti, saltanatı gör... Allah denizi kıyısında inciler topla!
خواهرانت ساکن چرخ سنی ** تو بمرداری چه سلطانی کنی
Kız kardeşlerin, yüce göklerde oturuyor... Sen neden murdar bir şeye padişahlık eder durursun?
خواهرانت را ز بخششهای راد ** هیچ میدانی که آن سلطان چه داد
O padişahın, kız kardeşlerine yüce ve bol bahşişlerden neler verdiğini hiç bilir misin?
تو ز شادی چون گرفتی طبلزن ** که منم شاه و رئیس گولحن
Hâlbuki sen neş’e ile “Külhanın padişahı ve başbuğu benim” diye davul dövmedesin!
مثل قانع شدن آدمی به دنیا و حرص او در طلب دنیا و غفلت او از دولت روحانیان کی ابنای جنس ویاند و نعرهزنان کی یا لیت قومی یعلمون
İnsanın dünyaya kâni olup hırsla dünyayı dilemesi ve kendi cinsinden olan ruhaniler “Ne olurdu, kavmimiz halimizi bilse” diye bağırıp dururken onların devletinden gafil olması
آن سگی در کو گدای کور دید ** حمله میآورد و دلقش میدرید1045
Hani bir köpek, çukur içinde kör dilenciyi gördü de saldırdı, hırkasını yırttıydı ya!
گفتهایم این را ولی باری دگر ** شد مکرر بهر تاکید خبر
Bunu söyledik ama tenkit için bir kere daha söylüyoruz.