در فلان وادیست زیر آن درخت ** پس روان شد زود پیر نیکبخت
Filan vadide, falan ağacın altında!” O iyi bahtlı, bu sesi duyunca hemen yürüdü.
در رکاب او امیران قریش ** زانک جدش بود ز اعیان قریش1035
Ardınca da Kureyş emirleri gidiyorlardı. Çünkü Peygamber’in atası Kureyş ulularındandı.
تا به پشت آدم اسلافش همه ** مهتران بزم و رزم و ملحمه
Âdem Peygamber’e kadar bütün geçmişleri, mecliste de en ulu kişilerdi, savaşta da!
این نسب خود پوست او را بوده است ** کز شهنشاهان مه پالوده است
Bu soy, zahiri soyuydu... Ulu padişahlar padişahından süzülmeydi.
مغز او خود از نسب دورست و پاک ** نیست جنسش از سمک کس تا سماک
İçiyse zaten soydan, soptan uzaktı, paktı... Balıktan “simak” denilen yıldıza kadar onunla cins ve eşit olacak kimse yoktu!
نور حق را کس نجوید زاد و بود ** خلعت حق را چه حاجت تار و پود
Hak nurunun kimden doğduğunu, nasıl vücut bulduğunu kimse aramaz. Allah halkının nescini arayıp sormaya ne lüzum var?
کمترین خلعت که بدهد در ثواب ** بر فزاید بر طراز آفتاب1040
Allah’ın sevap karşılığı olarak verdiği en bayağı hil’at bile güneş ziyasından daha parlak, daha üstündür!
بقیهی قصهی دعوت رحمت بلقیس را
Belkıs’ı rahmete çağırma hikâyesinin arta kalanı
خیز بلقیسا بیا و ملک بین ** بر لب دریای یزدان در بچین
Kalk ey Belkıs, gel de devleti, saltanatı gör... Allah denizi kıyısında inciler topla!
خواهرانت ساکن چرخ سنی ** تو بمرداری چه سلطانی کنی
Kız kardeşlerin, yüce göklerde oturuyor... Sen neden murdar bir şeye padişahlık eder durursun?
خواهرانت را ز بخششهای راد ** هیچ میدانی که آن سلطان چه داد
O padişahın, kız kardeşlerine yüce ve bol bahşişlerden neler verdiğini hiç bilir misin?
تو ز شادی چون گرفتی طبلزن ** که منم شاه و رئیس گولحن
Hâlbuki sen neş’e ile “Külhanın padişahı ve başbuğu benim” diye davul dövmedesin!
مثل قانع شدن آدمی به دنیا و حرص او در طلب دنیا و غفلت او از دولت روحانیان کی ابنای جنس ویاند و نعرهزنان کی یا لیت قومی یعلمون
İnsanın dünyaya kâni olup hırsla dünyayı dilemesi ve kendi cinsinden olan ruhaniler “Ne olurdu, kavmimiz halimizi bilse” diye bağırıp dururken onların devletinden gafil olması
آن سگی در کو گدای کور دید ** حمله میآورد و دلقش میدرید1045
Hani bir köpek, çukur içinde kör dilenciyi gördü de saldırdı, hırkasını yırttıydı ya!
گفتهایم این را ولی باری دگر ** شد مکرر بهر تاکید خبر
Bunu söyledik ama tenkit için bir kere daha söylüyoruz.
کور گفتش آخر آن یاران تو ** بر کهند این دم شکاری صیدجو
Kör dedi ki: Senin dostların şimdi dağlarda av arıyorlar...
قوم تو در کوه میگیرند گور ** در میان کوی میگیری تو کور
Hısımların dağda yaban eşeği avlıyorlar... Sense köy ortasında kör tutuyorsun!
ترک این تزویر گو شیخ نفور ** آب شوری جمع کرده چند کور
A yücelerden kaçan şeyh, bu hileyi bırak! Sen, başına birkaç körü toplamış acı suya benziyorsun!
کین مریدان من و من آب شور ** میخورند از من همی گردند کور1050
Âdeta bunlar benim dervişlerimdir... Ben de acı suyum. Benden içerler de böyle kör olurlar diyorsun!
آب خود شیرین کن از بحر لدن ** آب بد را دام این کوران مکن
Suyunu Ledün denizinden tatlı bir hale getir. Kötü suyu bu körlere tuzak yapma!
خیز شیران خدا بین گورگیر ** تو چو سگ چونی بزرقی کورگیر
Kalk, yaban eşeği avlayan Allah aslanlarını gör... Sen, neden köpek gibi hileyle kör avlamadasın?
گور چه از صید غیر دوست دور ** جمله شیر و شیرگیر و مست نور
Onlara yaban eşeği avlıyorlar dedim... Fakat yaban eşeği de nedir ki? Onlar sevgiliden başkasını avlamazlar... Hepsi de aslandır, aslan avcısıdır, nur sarhoşudur!
در نظاره صید و صیادی شه ** کرده ترک صید و مرده در وله
Avı ve padişahın avcılığını seyrederken hepsi de avlanmayı bırakmışlar, hayran olup can vermişlerdir!
همچو مرغ مردهشان بگرفته یار ** تا کند او جنس ایشان را شکار1055
O cinsten olan kuşları avlamak için avcılar nasıl ellerine ölü bir kuş alırlarsa sevgili de onları eline almıştır.
مرغ مرده مضطر اندر وصل و بین ** خواندهای القلب بین اصبعین
O ölü kuş vuslat ve firkat arasında ihtiyarsız bir haldedir. “Kalp, Allah’ın iki parmağı arasındadır” hadisini okumadın mı?
مرغ مردهش را هر آنک شد شکار ** چون ببیند شد شکار شهریار
Ölü kuşa avlanan dikkat ederse görür ki padişaha avlanmıştır.
هر که او زین مرغ مرده سر بتافت ** دست آن صیاد را هرگز نیافت
Bu ölü kuştan baş çeken, asla avcının elini bulamaz!