English    Türkçe    فارسی   

4
1260-1284

  • کین هوا پر حرص و حالی‌بین بود ** عقل را اندیشه یوم دین بود 1260
  • Çünkü bu heva ve heves, hırslarla doludur ve içinde bulunduğu hali görür... Aklın düşüncesiyse din gününün düşüncesidir.
  • عقل را دو دیده در پایان کار ** بهر آن گل می‌کشد او رنج خار
  • Aklın gözleri işin sonunu gözetir... Akıl, bir gül için diken zahmetini çeker durur!
  • که نفرساید نریزد در خزان ** باد هر خرطوم اخشم دور از آن
  • Fakat o gül, öyle bir güldür ki ne solar, ne de güzün dökülür... Koku almayan her kötü kişinin burnu ondan uzak olsun!
  • نشستن دیو بر مقام سلیمان علیه‌السلام و تشبه کردن او به کارهای سلیمان علیه‌السلام و فرق ظاهر میان هر دو سلیمان و دیو خویشتن را سلیمان بن داود نام کردن
  • Devin, Süleyman aleyhisselâm’ın makamına geçip oturması ve Süleyman aleyhisselâm işlerine benzer işler yapması, her ikisi arasında görünüp duran fark ve devin, kendisine Davut oğlu Süleyman adını takması
  • ورچه عقلت هست با عقل دگر ** یار باش و مشورت کن ای پدر
  • Aklın varsa başka bir akılla dost ol, görüş, danış!
  • با دو عقل از بس بلاها وا رهی ** پای خود بر اوج گردونها نهی
  • İki akılla birçok belâlardan kurtulur, ayağını göklerin ta yücesine korsun!
  • دیو گر خود را سلیمان نام کرد ** ملک برد و مملکت را رام کرد 1265
  • Dev kendine Süleyman adını taktı, devleti elde etti, ülkeyi hükmüne aldı.
  • صورت کار سلیمان دیده بود ** صورت اندر سر دیوی می‌نمود
  • Süleyman’ın yaptığı işleri görmüştü, onun gibi hareket ediyordu... Fakat iç yüzden yine devliği suratına vurmakta, devliği görünüp durmaktaydı!
  • خلق گفتند این سلیمان بی‌صفاست ** از سلیمان تا سلیمان فرقهاست
  • Halk, bu Süleyman’da o nur o temizlik yok; Süleyman’dan Süleyman’a ne farklar var.
  • او چو بیداریست این هم‌چون وسن ** هم‌چنانک آن حسن با این حسن
  • O uyanıklığa benziyordu, buysa derin bir uyku gibi. Âdeta o Hasanla bu Hasan gibi aralarında pek büyük bir fark var diyordu.
  • دیو می‌گفتی که حق بر شکل من ** صورتی کردست خوش بر اهرمن
  • Dev de, “Allah benim şeklimde güzel bir dev yaratmıştır.
  • دیو را حق صورت من داده است ** تا نیندازد شما را او بشست 1270
  • Bir dev’e benim suretimi vermiştir; sakın o, sizi aldatmasın.
  • گر پدید آید به دعوی زینهار ** صورت او را مدارید اعتبار
  • Meydana çıkar da Süleyman benim diye dâvaya kalkışırsa sakın onun suretine itibar etmeyin” diyordu.
  • دیوشان از مکر این می‌گفت لیک ** می‌نمود این عکس در دلهای نیک
  • Dev, hileyle onlara bu sözleri söylüyordu ama iyi adamların gönüllerinde bunun aksi görünmekteydi.
  • نیست بازی با ممیز خاصه او ** که بود تمییز و عقلش غیب‌گو
  • İyiyi kötüyü fark eden adamla oyun olmaz; hele o adamın bu fark edişi ve aklı, gaypları görür söylerse!
  • هیچ سحر و هیچ تلبیس و دغل ** می‌نبندد پرده بر اهل دول
  • Hiçbir büyü hiçbir şeytanlık ve hile, devlet sahibi olanların gönüllerine perde geremez.
  • پس همی گفتند با خود در جواب ** بازگونه می‌روی ای کژ خطاب 1275
  • Onlar, kendi kendilerine “A eğri sözlü, tersine gidiyorsun...
  • بازگونه رفت خواهی همچنین ** سوی دوزخ اسفل اندر سافلین
  • Böyle tersine tersine gide gide, ta cehennemin en dibine kadar gideceksin ya!
  • او اگر معزول گشتست و فقیر ** هست در پیشانیش بدر منیر
  • Süleyman, Süleymanlıktan kaldı, yoksul oldu ama alnında o aydın dolunay parlayıp durmada.
  • تو اگر انگشتری را برده‌ای ** دوزخی چون زمهریر افسرده‌ای
  • Sen, nihayet bir yüzüktür kapmışsın ama zemheri gibi donmuş kalmış bir cehennemsin yine!
  • ما ببوش و عارض و طاق و طرنب ** سر کجا که خود همی ننهیم سنب
  • Biz neredeyiz... Ululuk, sayvan ve kök önünde secde etmek nerede? Böyle şeylerin önüne baş koymak şöyle dursun, hayvan tırnağını bile komayız biz!
  • ور به غفلت ما نهیم او را جبین ** پنجه‌ی مانع برآید از زمین 1280
  • Hatta gaflete düşer de baş komaya kalkarsak bile bir pençe gelir, başımızı yerden iter, mâni olur...
  • که منه آن سر مرین سر زیر را ** هین مکن سجده مرین ادبار را
  • Bu aşağılık kişiye baş koymayın, kendinize gelin... Bu bayağı adama secde etmeyin der” demekteydiler.
  • کردمی من شرح این بس جان‌فزا ** گر نبودی غیرت و رشک خدا
  • Ben, bu cana canlar katan hikâyeyi anlatmaya kalkardım ama Allah gayreti olmasaydı!
  • هم قناعت کن تو بپذیر این قدر ** تا بگویم شرح این وقتی دگر
  • Kanaat et, bu kadarcığını kabul eyle de başka bir vakit bunu anlatayım!
  • نام خود کرده سلیمان نبی ** روی‌پوشی می‌کند بر هر صبی
  • Dev, adını Süleyman Peygamber taktı ama ancak çoluk çocuğu kandırmak için!