-
ور سخنکش یابم آن دم زن به مزد ** میگریزد نکتهها از دل چو دزد 1320
- Fakat söz söylerken de nefes öldüren bir pezevenk olsa gönüldeki nükteler hırsız gibi kaçar.
-
جنبش هر کس به سوی جاذبست ** جذب صدق نه چو جذب کاذبست
- Herkesin hareketi kendisini çeken ne yandaysa o taraftadır... Doğru adamın çekişi, yalancının çekişine benzemez.
-
میروی گه گمره و گه در رشد ** رشته پیدا نه و آنکت میکشد
- Gâh sapık bir halde, gâh doğru yolu bulmuş olarak gider durursun... Ne seni sürükleyen ip meydandadır, ne çeken adam!
-
اشتر کوری مهار تو رهین ** تو کشش میبین مهارت را مبین
- Kör bir deveye benzersin... Boynundaki yular seni yeder durur; fakat sen çekeni gör, yuları değil!
-
گر شدی محسوس جذاب و مهار ** پس نماندی این جهان دارالغرار
- Çekeni ve yuları görsen senin için bu âlem aldanma yurdu olmazdı.
-
گبر دیدی کو پی سگ میرود ** سخرهی دیو ستنبه میشود 1325
- Kâfir, köpeğin ardına düşüp gittiğini görseydi güçlü kuvvetli Şeytan’a maskara olur muydu hiç?
-
در پی او کی شدی مانند حیز ** پی خود را واکشیدی گبر نیز
- Onun ardına bir namussuz gibi düşer miydi hiç? Hemencecik ayağını çeker, kurtulurdu!
-
گاو گر واقف ز قصابان بدی ** کی پی ایشان بدان دکان شدی
- Sığır kasapların ne yapacağını bilseydi hiç onların peşine düşer, dükkâna gider miydi?
-
یا بخوردی از کف ایشان سبوس ** یا بدادی شیرشان از چاپلوس
- Yahut ellerinden kepek yer miydi? Yahut da onların yüze gülücüğüne aldanır onlara süt verir miydi?
-
ور بخوردی کی علف هضمش شدی ** گر ز مقصود علف واقف بدی
- Hatta ot yese bile, neden beslendiğini bilseydi hiç o otu hazmedebilir miydi?
-
پس ستون این جهان خود غفلتست ** چیست دولت کین دوادو با لتست 1330
- Şu halde âlemin direği gafletten ibarettir... Devlet nedir? Dev yani koş kelimesiyle let yani dayak kelimesinden meydana gelme bir kelime!
-
اولش دو دو به آخر لت بخور ** جز درین ویرانه نبود مرگ خر
- Önce koş... Koş da sonunda dayak ye! Bu yıkık yerde devlet sahibine eşekçesine ölümden başka hiçbir şey yok!
-
تو به جد کاری که بگرفتی به دست ** عیبش این دم بر تو پوشیده شدست
- Sen, bir işe el atar, o işe iyice sarılırsın... O işteki ayıp ve noksan o anda sana örtülüdür.
-
زان همی تانی بدادن تن به کار ** که بپوشید از تو عیبش کردگار
- Allah, senden o işin ayıbını örttüğünden canla başla o işe girişebilirsin.
-
همچنین هر فکر که گرمی در آن ** عیب آن فکرت شدست از تو نهان
- Hararetle sahip olduğun fikrin de ayıbı senden gizlidir.
-
بر تو گر پیدا شدی زو عیب و شین ** زو رمیدی جانت بعد المشرقین 1335
- Sana o fikirdeki ayıp ve kusur belli olsaydı ondan kaçardın... Canın, bu fikirle aramda keşke mağriple maşrik arası kadar uzaklık olsaydı der!
-
حال که آخر زو پشیمان میشوی ** گر بود این حال اول کی دوی
- Nihayet ondan usanır, pişman olursun ya... Bu hal, evvel olsaydı hiç ona koşar mıydın?
-
پس بپوشید اول آن بر جان ما ** تا کنیم آن کار بر وفق قضا
- Şu halde ona girişelim, kaza ve kadere uygun olarak o işi görelim diye önce ondaki ayıbı, kusuru, bizden gizlemiştir.
-
چون قضا آورد حکم خود پدید ** چشم وا شد تا پشیمانی رسید
- Kaza ve kader, hükmünü izhar edince göz açılır, pişmanlık gelir, çatar!
-
این پشیمانی قضای دیگرست ** این پشیمانی بهل حق را پرست
- Bu pişmanlıkta ayrı bir kaza ve kaderdir... Bu pişmanlığı bırak da Allah’a tap!
-
ور کنی عادت پشیمان خور شوی ** زین پشیمانی پشیمانتر شوی 1340
- Pişman olmayı kendine âdet edinirsen boyuna pişman olur durur, nihayet bu pişmanlığı da daha ziyade pişman olursun!
-
نیم عمرت در پریشانی رود ** نیم دیگر در پشیمانی رود
- Ömrünün yarısı perişanlıkta geçer, öbür yarısı da pişmanlıkta heder olur gider!
-
ترک این فکر و پریشانی بگو ** حال و یار و کار نیکوتر بجو
- Bu fikri, bu pişmanlığı terk et de daha iyi bir hal, daha iyi bir dost ve daha iyi bir iş ara!
-
ور نداری کار نیکوتر به دست ** پس پشیمانیت بر فوت چه است
- Elinde daha iyi bir iş yoksa pişmanlığın neye? Neyi fevt ettin de pişman oluyorsun ki?
-
گر همی دانی ره نیکو پرست ** ور ندانی چون بدانی کین به دست
- Eğer biliyorsan bilirsin ki doğru yol, Allah’a tapmaktan ibarettir... Yok bilmiyorsan herhangi bir şeyin kötü olduğunu nasıl bilirsin ki?