-
حارسی از گرگ جستن شرط نیست ** جستن از غیر محل ناجستنیست
- Kurttan bekçilik istemek doğru bir şey değildir... Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, aramamak demektir.
-
من ترا بیهیچ شکی دشمنم ** من ترا کی ره نمایم ره زنم 1975
- Hiç şüphe etme ki ben sana düşmanım... Senin yolunu keserim ben, nasıl olur da sana yol gösteririm?
-
هر که باشد همنشین دوستان ** هست در گلخن میان بوستان
- Kim dostlarla düşer kalkarsa külhanda bile olsa gül bahçesindedir...
-
هر که با دشمن نشیند در زمن ** هست او در بوستان در گولخن
- Fakat zamanede düşmanla düşüp kalkan gül bahçesinde bile olsa külhandadır!
-
دوست را مازار از ما و منت ** تا نگردد دوست خصم و دشمنت
- Biz, ben diye varlığa düşerek dostu incitme de kimse, düşmanın olmasın!
-
خیر کن با خلق بهر ایزدت ** یا برای راحت جان خودت
- Allah için halka hayır yap yahut kendi canın için herkese hayırda bulun da.
-
تا هماره دوست بینی در نظر ** در دلت ناید ز کین ناخوش صور 1980
- Daima gözüne dost görünsün... Gönlüne kin yüzünden çirkin suretler gelmesin!
-
چونک کردی دشمنی پرهیز کن ** مشورت با یار مهرانگیز کن
- Fakat birisine düşmanlıkta bulundun mu ondan çekin... Seni seven bir dostla görüş, danışacağını ona danış!
-
گفت میدانم ترا ای بوالحسن ** که توی دیرینه دشمندار من
- Adam dedi ki: Ey iyi kişi, biliyorum seni... Sen benim eski düşmanımsın.
-
لیک مرد عاقلی و معنوی ** عقل تو نگذاردت که کژ روی
- Fakat akıllı ve manevi bir adamsın; aklın eğri gitmeme razı olmaz.
-
طبع خواهد تا کشد از خصم کین ** عقل بر نفس است بند آهنین
- Tabiat, düşmandan hıncını çıkartmak ister ama akıl, nefse demirden bir bağdır;
-
آید و منعش کند وا داردش ** عقل چون شحنهست در نیک و بدش 1985
- Gelir, onu kötülükten men eder, geri çeker... Akıl, onun iyi ve kötü hareketlerine adeta bir şahnedir.
-
عقل ایمانی چو شحنهی عادلست ** پاسبان و حاکم شهر دلست
- İmana mensup akıl adil bir şahneye benzer... Gönül şehrinin bekçisidir, hâkimidir.
-
همچو گربه باشد او بیدارهوش ** دزد در سوراخ ماند همچو موش
- Kedi gibi aklı uyanıktır onun... Hırsız, fare gibi delikte kalakalır!
-
در هر آنجا که برآرد موش دست ** نیست گربه یا که نقش گربه است
- Nerede fare çıkar, bir şeye el uzatırsa ya orada kedi yoktur yahut varsa bile sureti vardır!
-
گربهی چه شیر شیرافکن بود ** عقل ایمانی که اندر تن بود
- Kedi nedir? Aslanları yıkan aslan... Tendeki imana mensup akıl!
-
غرهی او حاکم درندگان ** نعرهی او مانع چرندگان 1990
- Onun görünüşü yırtıcı hayvanlara hâkimdir... Narası otlayan hayvanları men eder!
-
شهر پر دزدست و پر جامهکنی ** خواه شحنه باش گو و خواه نی
- Şehir, hırsızlarla, elbise soyanlarla dolu... Söyle, ister şahne olsun, ister olmasın!
-
امیر کردن رسول علیهالسلام جوان هذیلی را بر سریهای کی در آن پیران و جنگ آزمودگان بودند
- Rasul aleyhisselam’ın, bir savaşta, orduda ihtiyarlar ve savaşta tecrübeliler bulunduğu halde Huzeyil kabilesinden bir genci emir yapması
-
یک سریه میفرستادش رسول ** به هر جنگ کافر و دفع فضول
- Peygamber, kâfilerle savaşmak, abes şeyleri gidermek için bir ordu gönderiyordu.
-
یک جوانی را گزید او از هذیل ** میر لشکر کردش و سالار خیل
- Huzeyl kabilesinden bir genci seçti, orduya emir etti.
-
اصل لشکر بیگمان سرور بود ** قوم بیسرور تن بیسر بود
- Askerin aslı kumandandır... Kumandansız kavim, başsız bedene benzer!
-
این همه که مرده و پژمردهای ** زان بود که ترک سرور کردهای 1995
- Şu ölüşün, solup gidişin, hep başbuğu terk etmendendir.
-
از کسل وز بخل وز ما و منی ** میکشی سر خویش را سر میکنی
- Usançtan, nekeslikten, benlikten baş çekmede, kendini başbuğ saymadasın!
-
همچو استوری که بگریزد ز بار ** او سر خود گیرد اندر کوهسار
- Tıpkı yükten kaçan katır gibi... O da başını alır, dağları boylar!
-
صاحبش در پی دوان کای خیره سر ** هر طرف گرگیست اندر قصد خر
- Sahibi, a sersem... Her tarafta eşek avlamak üzere sinmiş bir kurt var...