English    Türkçe    فارسی   

4
1992-2016

  • یک سریه می‌فرستادش رسول ** به هر جنگ کافر و دفع فضول
  • Peygamber, kâfilerle savaşmak, abes şeyleri gidermek için bir ordu gönderiyordu.
  • یک جوانی را گزید او از هذیل ** میر لشکر کردش و سالار خیل
  • Huzeyl kabilesinden bir genci seçti, orduya emir etti.
  • اصل لشکر بی‌گمان سرور بود ** قوم بی‌سرور تن بی‌سر بود
  • Askerin aslı kumandandır... Kumandansız kavim, başsız bedene benzer!
  • این همه که مرده و پژمرده‌ای ** زان بود که ترک سرور کرده‌ای 1995
  • Şu ölüşün, solup gidişin, hep başbuğu terk etmendendir.
  • از کسل وز بخل وز ما و منی ** می‌کشی سر خویش را سر می‌کنی
  • Usançtan, nekeslikten, benlikten baş çekmede, kendini başbuğ saymadasın!
  • هم‌چو استوری که بگریزد ز بار ** او سر خود گیرد اندر کوهسار
  • Tıpkı yükten kaçan katır gibi... O da başını alır, dağları boylar!
  • صاحبش در پی دوان کای خیره سر ** هر طرف گرگیست اندر قصد خر
  • Sahibi, a sersem... Her tarafta eşek avlamak üzere sinmiş bir kurt var...
  • گر ز چشمم این زمان غایب شوی ** پیشت آید هر طرف گرگ قوی
  • Şimdi gözümden kayboldun mu her yandan kuvvetli bir kurt çıkagelir.
  • استخوانت را بخاید چون شکر ** که نبینی زندگانی را دگر 2000
  • Kemiklerini şeker gibi ezer, ufalar... Artık bir daha diriliği göremezsin bile!
  • آن مگیر آخر بمانی از علف ** آتش از بی‌هیزمی گردد تلف
  • Hadi kurdu bir tarafa bırak... Od’suz kalırsın ya! Ateş, odun olmadı mı söner gider.
  • هین بمگریز از تصرف کردنم ** وز گرانی بار که جانت منم
  • Kendine gel de sahipliğimden kaçma, yükün ağırlığından çekinme... Senin canın benim diye ardına düşer, koşar durur!
  • تو ستوری هم که نفست غالبست ** حکم غالب را بود ای خودپرست
  • Sen de bir katırsın... Çünkü nefsin üstün. A kendisine tapan, hüküm üstünündür.
  • خر نخواندت اسپ خواندت ذوالجلال ** اسپ تازی را عرب گوید تعال
  • Fakat ululuk ıssı Allah, sana eşek demedi at dedi... Arap, arap atına “Taal” der.
  • میر آخر بود حق را مصطفی ** بهر استوران نفس پر جفا 2005
  • Cefakâr nefis katırlarını bakmak, yola getirmek için Mustafa, Hakk’ın imrahorudur.
  • قل تعالوا گفت از جذب کرم ** تا ریاضتتان دهم من رایضم
  • Kerem ve ihsan çekişiyle “Kul tealev” dedi... “Gelin de sizi riyazetle terbiye edeyim dedi, azgın ve serkeş atları alıştırır, yola getiririm ben.
  • نفسها را تا مروض کرده‌ام ** زین ستوران بس لگدها خورده‌ام
  • Nefisleri azgınlıktan geçinceye dek bu katırlardan ne tekmeler yedim.
  • هر کجا باشد ریاضت‌باره‌ای ** از لگدهااش نباشد چاره‌ای
  • Nerede azgınları yumuşatan bir er varsa onların tekmelerinden kurtulmasına bir çare yoktur!
  • لاجرم اغلب بلا بر انبیاست ** که ریاضت دادن خامان بلاست
  • Hâsılı belâların çoğu peygamberlere gelir. Çünkü ham kişileri yola getirmek, zaten bir belâdır.
  • سکسکانید از دمم یرغا روید ** تا یواش و مرکب سلطان شوید 2010
  • Siz, kaidesiz, nizamsız gitmektesiniz; sözüme uyun da rahvan gidin... Bu suretle de uysal bir hale gelin, padişahın bineceği bir at olun!
  • قل تعالوا قل تعالو گفت رب ** ای ستوران رمیده از ادب
  • Allah dedi ki: “onlara gelin de, ey terbiyeye alışkın olmayan katırlar, gelin de!
  • گر نیایند ای نبی غمگین مشو ** زان دو بی‌تمکین تو پر از کین مشو
  • Fakat gelmezlerse gamlanma... O iki temkinsiz için kinlenme!
  • گوش بعضی زین تعالواها کرست ** هر ستوری را صطبلی دیگرست
  • Bazılarının kulakları bu, gelin sözüne karşı sağırdır... Her hayvanın ayrı ahırı vardır.
  • منهزم گردند بعضی زین ندا ** هست هر اسپی طویله‌ی او جدا
  • Bazıları bu sesten ürker, kaçarlar... Her atın ahırı ayrıdır.
  • منقبض گردند بعضی زین قصص ** زانک هر مرغی جدا دارد قفص 2015
  • Bazılarının de bu hikâyelerden canı sıkılır... Çünkü her kuşun kafesi başkadır.
  • خود ملایک نیز ناهمتا بدند ** زین سبب بر آسمان صف صف شدند
  • Melekler bile bir cinsten değildirler; bu yüzden göklerde saf saf dururlar.