-
هر که او سویی گلویش زخم برد ** حلق خود ببریده دید و زار مرد 2130
- Boynuna bıçak saplayanın kendi boynu kesildi, ağlaya inleye yıkılıp öldü.
-
وآنک او را زخم اندر سینه زد ** سینهاش بشکافت و شد مردهی ابد
- Göğsünü yaralayanın göğsü yarıldı, ebedi bir surette geberip gitti.
-
وآنک آگه بود از آن صاحبقران ** دل ندادش که زند زخم گران
- O sahipkıranın mertebesini bilen ise onu yaralamaya hiç yeltenmedi, böyle şeye gönül vermedi.
-
نیمدانش دست او را بسته کرد ** جان ببرد الا که خود را خسته کرد
- Yarı aklı onun elini bağladı; canını kurtardı... Yoksa oda kendisini perişan ederdi.
-
روز گشت و آن مریدان کاسته ** نوحهها از خانهشان برخاسته
- Sabah oldu o dervişler eksilmişti... Evlerinden bir feryat-ı figan yüceldi.
-
پیش او آمد هزاران مرد و زن ** کای دو عالم درج در یک پیرهن 2135
- Bayezid huzuruna binlerce kadın, erkek üşüştü. Dediler ki: “Ey iki âlemi de gömleğe sığdıran er!
-
این تن تو گر تن مردم بدی ** چون تن مردم ز خنجر گم شدی
- Senin şu bedenin insan bedeni olsaydı insanların bedenleri gibi hançer yaraları ile mahvolur giderdi.
-
با خودی با بیخودی دوچار زد ** با خود اندر دیدهی خود خار زد
- Kendisinden olan kendinden geçmişe gelip çattı... Kendisinde olan, kendi gözüne diken batırdı.
-
ای زده بر بیخودان تو ذوالفقار ** بر تن خود میزنی آن هوش دار
- Ey kendinde olmayanlara Zülfikar vuran, aklını başına al, o Zülfikarı sen, kendi kendine vurmaktasın.
-
زانک بیخود فانی است و آمنست ** تا ابد در آمنی او ساکنست
- Çünkü kendinden gecen fânidir, kurtulmuştur... Ebedi olarak emniyet bucağında oturur.
-
نقش او فانی و او شد آینه ** غیر نقش روی غیر آن جای نه 2140
- Sureti fânidir; o bir ayna kesilmiştir... O aynada başkalarının yüzünden gayrı bir şey görünmez.
-
گر کنی تف سوی روی خود کنی ** ور زنی بر آینه بر خود زنی
- Tuh der tükürürsen kendi yüzüne tükürmüş olursun... Aynaya vurursan yine kendine vurursun.
-
ور ببینی روی زشت آن هم توی ** ور ببینی عیسی و مریم توی
- Orada çirkin bir surat görürsen gördüğünde sensin... İsa ve Meryem’i görürsen yine gördüklerin senden ibarettir.
-
او نه اینست و نه آن او ساده است ** نقش تو در پیش تو بنهاده است
- O ne budur, ne o... her şeyden arı durudur... Yalnız senin önüne senin suretini kor.
-
چون رسید اینجا سخن لب در ببست ** چون رسید اینجا قلم درهم شکست
- Söz buraya gelince dudak yumuldu... Kalem buraya gelince kırıldı, durdu!
-
لب ببند ار چه فصاحت دست داد ** دم مزن والله اعلم بالرشاد 2145
- Fasahat el verdi ama dudağını yum, sus; Allah, doğruyu daha iyi bilir!
-
برکنار بامی ای مست مدام ** پست بنشین یا فرود آ والسلام
- Ey daimi sarhoş, sen dam kenarındasın... Ya otur, ya aşağıya in vesselam!
-
هر زمانی که شدی تو کامران ** آن دم خوش را کنار بام دان
- Ne vakit muradına erersen o hoş zaman dam kıyısına gelişindir, böyle bil bunu.
-
بر زمان خوش هراسان باش تو ** همچو گنجش خفیه کن نه فاش تو
- İyi zamanda kork... O zamanı define gibi sakla, açığa vurma.
-
تا نیاید بر ولا ناگه بلا ** ترس ترسان رو در آن مکمن هلا
- Açığa vurma da sevgiye ansızın bir bela gelip çatmasın... Kendine gel de o gizlilik yerinde korka korka yürü.
-
ترس جان در وقت شادی از زوال ** زان کنار بام غیبست ارتحال 2150
- Neşeli zamanda neşenin geçip gitmesinden korkarsın... İşte bu, gayp damından canın göçüp gitmesidir.
-
گر نمیبینی کنار بام راز ** روح میبیند که هستش اهتزاز
- Sır damının kenarını, sen görmüyorsun ruh görüyor da tir tir titriyor.
-
هر نکالی ناگهان کان آمدست ** بر کنار کنگرهی شادی بدست
- Ansızın gelip çatan her belâ, neşe damının korkuluğu kıyısında gelip çatmıştır.
-
جز کنار بام خود نبود سقوط ** اعتبار از قوم نوح و قوم لوط
- İnsan, damın kenarında olmadıkça düşmez Nuh ve Lût kavimlerine bak da ibret al.
-
بیان سبب فصاحت و بسیارگویی آن فضول به خدمت رسول علیهالسلام
- O boşboğazın Rasul aleyhisselâm huzurunda fasih söz söylemesinin ve çok konuşmasının sebebi
-
پرتو مستی بیحد نبی ** چون بزد هم مست و خوش گشت آن غبی
- Peygamber’in hadsiz sarhoşluğundan o aptala bir ışık vurmuş, onu neşelendirmiş, sarhoş etmişti.