زانک دید او که نصیحتجو نهای ** تند و خونخواری و مسکینخو نهای
Çünkü gördüler ki sen öğüt istemiyorsun, kaba ve hoyratsın, kan içicisin... Yok, yoksul huylu değilsin!
پادشاهان خون کنند از مصلحت ** لیک رحمتشان فزونست از عنت2435
Padişahlar, bir iş için kan dökerler ama merhametleri kızgınlıklarından üstündür.
شاه را باید که باشد خوی رب ** رحمت او سبق دارد بر غضب
Padişahın Allah huyuyla huylanması gerektir. Allah’ın rahmeti, gazabından artıktır.
نه غضب غالب بود مانند دیو ** بیضرورت خون کند از بهر ریو
Şeytan gibi gazabının üstün olması gerekmez, öyle olursa hile yüzünden lüzum yokken kan döker!
نه حلیمی مخنثوار نیز ** که شود زن روسپی زان و کنیز
Namussuzların hilmi gibi halim olması da doğru değildir... Çünkü karısı da orospu olur cariyesi de!
دیوخانه کرده بودی سینه را ** قبلهای سازیده بودی کینه را
Hâlbuki sen, gönlünü şeytan evi haline getirdin... Kinini, kendine kıble yaptın.
شاخ تیزت بس جگرها را که خست ** نک عصاام شاخ شوخت را شکست2440
Keskin boynuzların nice ciğerleri deldi... İşte şu asam, senin küstah boynuzunu kırdı!
حمله بردن این جهانیان بر آن جهانیان و تاختن بردن تا سینور ذر و نسل کی سر حد غیب است و غفلت ایشان از کمین کی چون غازی به غزا نرود کافر تاختن آورد
Bu âlemdekilerin, o âlemdekilere saldırmaları, gayb âleminin sınırı olan nesillerine kadar hücum etmeleri, onların pusuda olmalarından gaflete düşmeleri. Zaten gazi de savaşa gitmezse kâfirler, Müslüman ülkesine ılgar eder, çapulda bulunurlar.
حمله بردند اسپه جسمانیان ** جانب قلعه و دز روحانیان
Cisme mensup askerler, ruhanilerin kalelerine saldırırlar.
تا فرو گیرند بر دربند غیب ** تا کسی ناید از آن سو پاکجیب
O taraftan tertemiz birisi gelmesin diye gayb derbendine hücum ederler.
غازیان حملهی غزا چون کم برند ** کافران برعکس حمله آورند
Gaziler, savaşa pek gitmediler mi kâfirler, yürür saldırılar.
غازیان غیب چون از حلم خویش ** حمله ناوردند بر تو زشتکیش
Gayb gazileri, hilimlerinden sana saldırmazlar kötü gidişli.
حمله بردی سوی دربندان غیب ** تا نیایند این طرف مردان غیب2445
Gayb derbentlerine saldırdın... gayb erlerinin bu tarafa gelmemesini diledin!
چنگ در صلب و رحمها در زدی ** تا که شارع را بگیری از بدی
Ata bellerine, ana rahimlerine pençe attın... Kötülükle yolu kesmek istedin!
چون بگیری شهرهی که ذوالجلال ** بر گشادست از برای انتسال
Ululuk ıssı Allahnın soy sop yetişmesi için açtığı ana yolu sen nasıl kapatabilirsin?
سد شدی دربندها را ای لجوج ** کوری تو کرد سرهنگی خروج
A inatçı, sen derbentleri tuttun ama körlüğüne rağmen, yine bir er çıktı işte.
نک منم سرهنگ هنگت بشکنم ** نک به نامش نام و ننگت بشکنم
İşte o çıkan er benim... Senin maksadını yıkıp yakarım; Allah’ın adı ile senin adını sanını yok ederim!
تو هلا در بندها را سخت بند ** چندگاهی بر سبال خود بخند2450
Sen var, derbentleri iyice tuta dur... Ne vakte dek sakalına bıyığına gülüp duracaksın?
سبلتت را بر کند یک یک قدر ** تا بدانی کالقدر یعمی الحذر
Kader bıyığını sakalını birer birer yolar... Nihayet kadere karşı çekinmenin fayda vermediğini anlarsın.
سبلت تو تیزتر یا آن عاد ** که همی لرزید از دمشان بلاد
Senin bıyığın sakalın mı daha kuvvetlidir, Ad’ın bıyığı sakalı mı? Onların nefesinden şehirler titrer dururdu.
تو ستیزهروتری یا آن ثمود ** که نیامد مثل ایشان در وجود
Sen mi daha inatçısın Semud mu? Varlık âlemine onlar gibisi gelmedi gitti.
صد ازینها گر بگویم تو کری ** بشنوی و ناشنوده آوری
Bunlardan yüz tanesini daha söylesem fayda yok; sen sağırsın... Duyarın da duymazlıktan gelirsin!
توبه کردم از سخن که انگیختم ** بیسخن من دارویت آمیختم2455
Söylediğim sözden tövbe ettim; tam senin ilacını yaptım.
که نهم بر ریش خامت تا پزد ** یا بسوزد ریش و ریشهت تا ابد
Bu ilacı senin ham sakalına korum da pişer yahut da yanar... Sen de ebedi olarak yaralı kalırsın.
تا بدانی که خبیرست ای عدو ** میدهد هر چیز را درخورد او
Bu suretle de bilirsin ki Allah, her şeyi bilir... Her şeye, ona layık olan ilacı verir ey düşman.
کی کژی کردی و کی کردی تو شر ** که ندیدی لایقش در پی اثر
Ne vakit bir eğrilik ettin, ne zaman bir kötülükte bulundun da onun ardından derhal layığını görmedin?