همچنین موسی کرامت میشمرد ** که نگردد صاف اقبال تو درد2595
Musa da, senin saf ikbaline bir dert erişmez diye bu tarzda kerametler sayıp dökmekteydi.
گفت احسنت و نکو گفت ولیک ** تا کنم من مشورت با یار نیک
Firavun, pek güzel, iyi söyledin ama bir de iyi bir dostla görüşeyim, danışayım dedi.
مشورت کردن فرعون با ایسیه در ایمان آوردن به موسی علیهالسلام
Firavun'un, Masa aleyhisselâm'a inanma hususunda Asiye'ye danışması
باز گفت او این سخن با ایسیه ** گفت جان افشان برین ای دلسیه
Firavun, bu sözü Asiye'ye açtı. Asiye dedi ki: A gönlü kararmış, bu vaatlere can ver!
بس عنایتهاست متن این مقال ** زود در یاب ای شه نیکو خصال
Bu sözlerde ne büyük inayetler var, ey iyi huylu padişah, durma, hemen bunları elde et!
وقت کشت آمد زهی پر سود کشت ** این بگفت و گریه کرد و گرم گشت
Ekim zamanı geldi., hem de ne faydalı ekim ya! Bu sözleri söyledi ve iştiyakından ağlamaya başladı.
بر جهید از جا و گفتا بخ لک ** آفتابی تاجر گشتت ای کلک2600
Yerinden sıçradı, ne mutlu sana dedi... A kelceğiz, güneş, başına taç oldu!
عیب کل را خود بپوشاند کلاه ** خاصه چون باشد کله خورشید و ماه
Kelin ayıbını külah örter. Hele o külah güneş ve ay olursa ne mutlu!
هم در آن مجلس که بشنیدی تو این ** چون نگفتی آری و صد آفرین
Daha o mecliste bunu duyunca neden evet, yüzlerce hamdolsun demedin?
این سخن در گوش خورشید ار شدی ** سرنگون بر بوی این زیر آمدی
Bu söz, güneşin kulağına değseydi buna nail olmak ümidiyle baş aşağı yere inerdi!
هیچ میدانی چه وعدهست و چه داد ** میکند ابلیس را حق افتقاد
Hiç bildin mi, ne vaattir bu, ne lütuf tur? Hak, İblis' i arayıp soruyor âdeta!
چون بدین لطف آن کریمت باز خواند ** ای عجب چون زهرهات بر جای ماند2605
O kerem sahibi, seni böyle bir lütfa, böyle bir ihsana çağırdı da nasıl tahammül ettin? Şaşılacak şey
زهرهات ندرید تا زان زهرهات ** بودی اندر هر دو عالم بهرهات
Nasıl yüreğini eritmedi bu? Eritseydi iki cihandan da nasip alırdın!
زهرهای کز بهرهی حق بر درد ** چون شهیدان از دو عالم بر خورد
Adamın yüreği Allah için erirse şehitler gibi iki âlemde de lütfa, ihsana mazhar olur.
غافلی هم حکمتست و این عمی ** تا بماند لیک تا این حد چرا
Gafillik de hikmettir, bu kör oluşun da bir hikmeti var, var ama neden bu dereceye kadar olsun?
غافلی هم حکمتست و نعمتست ** تا نپرد زود سرمایه ز دست
Sermayenin çabucak elden uçamaması için gafillik, hem hikmettir, hem nimet!
لیک نی چندانک ناسوری شود ** زهر جان و عقل رنجوری شود2610
Fakat unulmaz bir yara haline gelmemeli... Aklın ve canın zehri olmamalı, adama eziyet vermemeli!
خود کی یابد این چنین بازار را ** که به یک گل میخری گلزار را
Kim böyle bir alışverişi edebilir? Bir gülle gül bahçesini satın alıyorsun!
دانهای را صد درختستان عوض ** حبهای را آمدت صد کان عوض
Bir taneye karşılık yüzlerce ağaçlık, bir habbeye karşılık yüzlerce maden!
کان لله دادن آن حبه است ** تا که کانالله له آید به دست
Kim her şeyi Allah için yapar, Allah' ya karşı ihlâs sahibi olursa demek, o taneyi vermektir... bu suretle de "Allah da onun olur, her dilediğini verir" sözünün hakikati elde edilir.
زآنک این هوی ضعیف بیقرار ** هست شد زان هوی رب پایدار
Çünkü bu arık ve kararsız varlık, o ebedî Allah’ın zevalsiz varlığından var olmuştur.
هوی فانی چونک خود فا او سپرد ** گشت باقی دایم و هرگز نمرد2615
Fâni varlık, kendisini ona verdi mi baki olur, asla ölmez.
همچو قطرهی خایف از باد و ز خاک ** که فنا گردد بدین هر دو هلاک
Yelden, topraktan korkan ve bu ikisi yüzünden helak olan katra gibi!
چون به اصل خود که دریا بود جست ** از تف خورشید و باد و خاک رست
Katra, aslı olan denize kavuştu mu güneşin? Hararetinden de kurtulur, yelden, topraktan da!
ظاهرش گم گشت در دریا و لیک ** ذات او معصوم و پا بر جا و نیک
Zahirî, denizde yok olur ama zatı yok olmaz, ebedîleşir, iyileşir!
هین بده ای قطره خود را بیندم ** تا بیابی در بهای قطره یم
Kendine gel ey katra da pişman olmaksızın varlığım ver, ver de bir katra ya karşılık uçsuz bucaksız denizi bul!