-
خسروا اول مرا گردن بزن ** تا نبیند این مذلت چشم من
- Padişahım, önce benim boynumu vur da bu alçalmayı gözlerim görmesin!
-
خود نبودست و مبادا این چنین ** که زمین گردون شود گردون زمین
- Böyle bir şey olmamıştır ya, fakat olmasın da! Yer, gök olacak, gökyüzü yer ha!
-
بندگانمان خواجهتاش ما شوند ** بیدلانمان دلخراش ما شوند 2735
- Kullarımız, bizimle kapı yoldaşı olacaklar, esirlerimiz, gönüllerimizi yaralayacak, öyle mi?
-
چشمروشن دشمنان و دوست کور ** گشت ما را پس گلستان قعر گور
- Düşmanların gözleri aydın olacak da dost körleşecek. Sonra da bize mezarın dibi, gül bahçesi kesilecek ha!
-
تزییف سخن هامان علیهاللعنه
- Allah lanet etsin, Haman'ın sözlerinin bayağılığı
-
دوست از دشمن همی نشناخت او ** نرد را کورانه کژ میباخت او
- Hamam, dostla düşmanı tanımıyor, tavlayı körcesine ters oynuyordu.
-
دشمن تو جز تو نبود این لعین ** بیگناهان را مگو دشمن به کین
- A melun, senin düşmanın senden başkası değil., kinine uyup da suçsuzlara düşman deme!
-
پیش تو این حالت بد دولتست ** که دوادو اول و آخر لتست
- Sence bu körü hal devlettir... Yani evveli "Dev-koş", sonu da "Let- dayak ye!"
-
گر ازین دولت نتازی خز خزان ** این بهارت را همی آید خزان 2740
- Bu devletten sürüne sürtüne kaçmazsan şu baharın daima güz olur gider!
-
مشرق و مغرب چو تو بس دیدهاند ** که سر ایشان ز تن ببریدهاند
- Doğu ve batı, senin gibi niceleri görmüştür, sonunda hepsinin de başı, bedeninden kesilmiş gitmiştir!
-
مشرق و مغرب که نبود بر قرار ** چون کنند آخر کسی را پایدار
- Doğuyla batının bile kararı yokken nasıl olur da bir adamı ebedî edebilirler?
-
تو بدان فخر آوری کز ترس و بند ** چاپلوست گشت مردم روز چند
- Korkudan, zindana girmekten ürkme yüzünden halk, sana birkaç günceğiz yaltaklandı, onunla öğünüyorsun ha!
-
هر کرا مردم سجودی میکنند ** زهر اندر جان او میآکنند
- Fakat halk, kime secde ederse onun canını zehirliyor demektir.
-
چونک بر گردد ازو آن ساجدش ** داند او کان زهر بود و موبدش 2745
- 2745.Bir kere devlet, yüz çevirdi, bir kere bahtı döndü mü kendisine secde edenin kendisini zehirlediğini o da anlar, bilgi sahibi olan adam da!
-
ای خنک آن را که ذلت نفسه ** وای آنک از سرکشی شد چون که او
- Ne mutlu ona ki nefsini aşağılatmıştır. Vay o kişiye ki serkeşlikle dağ gibi başkaldırmıştır!
-
این تکبر زهر قاتل دان که هست ** از می پر زهر شد آن گیج مست
- Bu ululuk, bil ki zehirli bir şaraptır, o şarapla aptal kişi sarhoş olur.
-
چون می پر زهر نوشد مدبری ** از طرب یکدم بجنباند سری
- Bir devletsiz, zehirli şarabı içti mi bir zamancağız neşeden başını sallar ama
-
بعد یکدم زهر بر جانش فتد ** زهر در جانش کند داد و ستد
- Bir an sonra zehir, canına tesir eder; can verip can almaya başlar!
-
گر نذاری زهریاش را اعتقاد ** کو چه زهر آمد نگر در قوم عاد 2750
- Onun zehirli olduğuna inanmıyorsan bak da gör; Ad kavmine o zehir neler etti?
-
چونک شاهی دست یابد بر شهی ** بکشدش یا باز دارد در چهی
- Bir padişah, başka bir padişahı tuttu mu ya öldürür, ya bir zindana hapseder!
-
ور بیابد خستهی افتاده را ** مرهمش سازد شه و بدهد عطا
- Fakat bir düşkün dertliyi görse derdine merhem bulur, ona ihsanlarda bulunur!
-
گر نه زهرست آن تکبر پس چرا ** کشت شه را بیگناه و بیخطا
- O ululanma zehir değilse neden padişah, onu suçsuz, hatasız öldürüyor?
-
وین دگر را بی ز خدمت چون نواخت ** زین دو جنبش زهر را شاید شناخت
- Öbürüne de, kendisine bir kullukta bulunmadığı halde neden iltifat ediyor? Bu iki harekete bakıp zehiri anlamak mümkündür!
-
راهزن هرگز گدایی را نزد ** گرگ گرگ مرده را هرگز گزد 2755
- Yol kesen, asla bir yoksulu dövüp vurmaz. Kurt ölü kurdu katiyen ısırmaz!
-
خضر کشتی را برای آن شکست ** تا تواند کشتی از فجار رست
- Hızır, gemiyi kötü kişilerin ellerinden kurtarabilmek için deldi, kırdı.
-
چون شکسته میرهد اشکسته شو ** امن در فقرست اندر فقر رو
- Mademki kırık gemi kurtuluyor, sen de kırıl! Emniyet, yoksulluktadır, yürü, yoksul ol!