English    Türkçe    فارسی   

4
3170-3194

  • سوی گورستان برو وقت سحور ** پهلوی دیوار هست اسپید گور 3170
  • Seher çağında mezarlığa git de orada duvarın yanında kireçle boyanmış bir ak mezar var.
  • سوی قبله باز کاو آنجای را ** تا ببینی قدرت و صنع خدا
  • Orasını kıbleye doğru kaz; Tanrının kudretine, kuvvetine bak!
  • بس درازست این حکایت تو ملول ** زبده را گویم رها کردم فضول
  • Bu hikâye pek uzundur, sen de usandın... bari fazlasını bırakayım da hulâsasını söyleyeyim.
  • آن گره‌های گران را بر گشاد ** پس ز محنت پور شه را راه داد
  • O sıkı düğümleri çözdü şehzadeyi mihnetten kurtardı.
  • آن پسر با خویش آمد شد دوان ** سوی تخت شاه با صد امتحان
  • Çocuk kendisine gelince koşa, koşa babasının tahtına vardı, yüzlerce mihnetle,
  • سجده کرد و بر زمین می‌زد ذقن ** در بغل کرده پسر تیغ و کفن 3175
  • Secdeye kapandı, yüzünü yerlere sürdü... koltuğunda da bir kılıç ve bir kefen vardı.
  • شاه آیین بست و اهل شهر شاد ** وآن عروس ناامید بی‌مراد
  • Padişah şenlikler yaptırdı şehir halkı sevindi, o ümidini kesmiş gelinde muradına erdi.
  • عالم از سر زنده گشت و پر فروز ** ای عجب آن روز روز امروز روز
  • Âlem yeni baştan dirildi, parladı! Şaşarım doğrusu o günde bir gündü bugün de bir gün!
  • یک عروسی کرد شاه او را چنان ** که جلاب قند بد پیش سگان
  • Padişah ona öyle bir düğün yaptı ki köpeklerin önüne bile gülsuyu şerbeti kondu.
  • جادوی کمپیر از غصه بمرد ** روی و خوی زشت فا مالک سپرد
  • Büyücü kocakarı kederinden geberdi... çirkin yüzünü de cehennem Malikine tapşırdı çirkin huyunu da!
  • شاه‌زاده در تعجب مانده بود ** کز من او عقل و نظر چون در ربود 3180
  • Şehzade o kocakarı benim aklımı nasıl oldu da çeldi diye hayretlere düşmüştü!
  • نو عروسی دید هم‌چون ماه حسن ** که همی زد بر ملیحان راه حسن
  • Güzellikte aya benzeyen ve güzellerin güzellik yolunu kesip vuran gelini görünce,
  • گشت بیهوش و برو اندر فتاد ** تا سه روز از جسم وی گم شد فاد
  • Aklı başından gitti düşüp bayıldı... tam üç gün aklı başına gelmedi!
  • سه شبان روز او ز خود بیهوش گشت ** تا که خلق از غشی او پر جوش گشت
  • Üç gün üç gece kendisini kaybetti. Halk onun baygınlığından meraka düştü.
  • از گلاب و از علاج آمد به خود ** اندک اندک فهم گشتش نیک و بد
  • Gül suları ile, ilâçlarla nihayet kendisine geldi... yavaş yavaş açıldı, iyiyi, kötüyü anlamaya başladı.
  • بعد سالی گفت شاهش در سخن ** کای پسر یاد آر از آن یار کهن 3185
  • Bir yıl sonra padişah söz arasında ona dedi ki: Oğlum hele o eski sevgiliyi hatırla bakalım!
  • یاد آور زان ضجیع و زان فراش ** تا بدین حد بی‌وفا و مر مباش
  • O seninle beraber yatanı, o yatağı bir hatırla da bu derece vefasız ve acı sözlü olma.
  • گفت رو من یافتم دار السرور ** وا رهیدم از چه دار الغرور
  • Şehzade bırak baba dedi... ben, neşe yurdunu buldum, gurur yurdunun aldanma diyarının kuyusundan kurtuldum.
  • هم‌چنان باشد چو مومن راه یافت ** سوی نور حق ز ظلمت روی تافت
  • Mümin yol buldu da karanlıktan Hak nurunun bulunduğu tarafa yüz çevirdi mi öyle olur işte!
  • در بیان آنک شه‌زاده آدمی بچه است خلیفه‌ی خداست پدرش آدم صفی خلیفه‌ی حق مسجود ملایک و آن کمپیر کابلی دنیاست کی آدمی‌بچه را از پدر ببرید به سحر و انبیا و اولیا آن طبیب تدارک کننده
  • Şehzade,insanoğludur,Tanrı halifesidir,babasıda meleklerin secde ettikleri,Tanrı halifesi Âdem Safî’dir Kâbil’li kocakarı dünyadır;insanoğlunu babasından büyü yaparak ayırdı;peygamberle veliler de buna çare bulan o hekimdir.
  • ای برادر دانک شه‌زاده توی ** در جهان کهنه زاده از نوی
  • Kardeş bil ki şehzade sensin bu eski dünyada yeniden doğmuşsun!
  • کابلی جادو این دنیاست کو ** کرد مردان را اسیر رنگ و بو 3190
  • Kabil’li büyücü bu dünyadır... erleri bile rengine kokusuna esir etmiştir.
  • چون در افکندت دریغ آلوده روذ ** دم به دم می‌خوان و می‌دم قل اعوذ
  • Bu bulanık ırmağa düştün mü her an “Kul eüzü” leri oku kendine üfür de,
  • تا رهی زین جادوی و زین قلق ** استعاذت خواه از رب الفلق
  • Bu büyüden bu ıstıraptan kurtul, sabah, Tanrısına sığın ondan yardım iste!
  • زان نبی دنیات را سحاره خواند ** کو به افسون خلق را در چه نشاند
  • Dünya, halkı büyü yaparak kuyuya atmıştır da Peygamber onun için dünyaya büyücü demiştir.
  • هین فسون گرم دارد گنده پیر ** کرده شاهان را دم گرمش اسیر
  • Kendine gel bu kokmuş kocakarının kuvvetli büyüleri vardır... sıcak nefesi padişahları bile esir eder.