بانگ آبش میرسد در گوش من ** مست میگردد ضمیر و هوش من
Bu suların sesleri kulağıma geldikçe aklımı gönlümü sarhoş etmede!
شاخهها رقصان شده چون تایبان ** برگها کفزن مثال مطربان
Dallar tövbekar dervişler gibi oynuyor... yapraklar, çalgıcılar ve şarkı okuyanlar gibi el çırpıyor.
برق آیینهست لامع از نمد ** گر نماید آینه تا چون بود
Ayna, keçeden yapılma kılıf içindeki şimşek gibi parlayıp durmada... artık ayna görünürse nasıl olur?
از هزاران مینگویم من یکی ** ز آنک آکندست هر گوش از شکی
Ben, bunun binde birini bile söyleyemiyorum; çünkü her kulak, şüphelerle dolu!
پیش وهم این گفت مژده دادنست ** عقل گوید مژده چه نقد منست3270
Vehme göre bu söz müjdedir... fakat akıl der ki: Müjde ne demek bu benim halimdir zaten.
قصهی فرزندان عزیر علیهالسلام کی از پدر احوال پدر میپرسیدند میگفت آری دیدمش میآید بعضی شناختندش بیهوش شدند بعضی نشناختند میگفتند خود مژدهای داد این بیهوش شدن چیست
Uzeyr aleyhisselâm’ın oğullarının,kendisinden babalarının ahvalini sormaları,Uzeyr’in evet gördüm demesi..bazılarının onu tanıyıp kendisinden geçmesi,tanımıyanların da “Bu ,bize müjde verdi,ş kendinden geçme de ne oluyor ?”demeleri
همچو پوران عزیز اندر گذر ** آمده پرسان ز احوال پدر
Hani Üzeyr’in çocukları gibi... yolda babalarının ahvalini soruşturmaktaydılar.
گشته ایشان پیر و باباشان جوان ** پس پدرشان پیش آمد ناگهان
Onlar ihtiyarlamışlardı, babaları ise gençti... derken babaları ansızın önlerine çıkıverdi.
پس بپرسیدند ازو کای رهگذر ** از عزیر ما عجب داری خبر
Ona “Ey yolcu bizim azizimizden bir haberin var mı acaba?
که کسیمان گفت که امروز آن سند ** بعد نومیدی ز بیرون میرسد
Birisi bize onun bugün geleceğini, bizi ümitsizliğe düşürdükten sonra bugün erişeceğini söyledi” dediler.
گفت آری بعد من خواهد رسید ** آن یکی خوش شد چو این مژده شنید3275
Üzeyr dedi ki: Evet benden sonra gelecek... çocuklardan biri bu müjdeyi işitince sevindi.
بانگ میزد کای مبشر باش شاد ** وان دگر بشناخت بیهوش اوفتاد
Ey muştucu şadol diye bağırdı. Bir tanesi Üzeyr’i tanıdı;
که چه جای مژده است ای خیرهسر ** که در افتادیم در کان شکر
A sersem, müjdenin yeri mi ki? Şeker madeninin tam içine düştün deyip kendisinden geçti, yere yığıldı.
وهم را مژدهست و پیش عقل نقد ** ز انک چشم وهم شد محجوب فقد
Bu, vehme müjdedir ama akla göre vuslatın ta kendisi... çünkü vehim gözü perdelidir, hakikati göremez.
کافران را درد و مومن را بشیر ** لیک نقد حال در چشم بصیر
Kâfirlere derttir, müminlere muştucu... fakat işin iç yüzünü gören göz göre vuslatın ta kendisi.
زانک عاشق در دم نقدست مست ** لاجرم از کفر و ایمان برترست3280
Çünkü âşık, anı daimde daima sarhoştur... hâsılı küfürden de yücedir o, imândan da!
کفر و ایمان هر دو خود دربان اوست ** کوست مغز و کفر و دین او را دو پوست
Küfür, içteki kuru kabuktur, imân içteki lezzetli kabuk!
کفر قشر خشک رو بر تافته ** باز ایمان قشر لذت یافته
Küfür de, imân da... ikisi de onun kapıcısıdır... çünkü o içtir küfürle din, ikisi de kabuktur.
قشرهای خشک را جا آتش است ** قشر پیوسته به مغز جان خوش است
Kuru kabukların yeri ateştir... içe yapışık kabuksa hoştur lezzetlidir.
مغز خود از مرتبهی خوش برترست ** برترست از خوش که لذت گسترست
İçe gelince: Zaten o, hoşluk mertebesinden de yüksektir... lezzetler veren odur.
این سخن پایان ندارد باز گرد ** تا برآرد موسیم از بحر گرد3285
Bu sözün sonu yoktur; geri dön de Musa’m denizin dibinde toz koparsın!
درخور عقل عوام این گفته شد ** از سخن باقی آن بنهفته شد
Bu sözler alelâde halkın aklına göre söylendi... geri kalanı ise gizlenmiştir!
زر عقلت ریزه است ای متهم ** بر قراضه مهر سکه چون نهم
A töhmetli kişi, senin akıl altının paramparça... böyle bir altına nasıl mühür ve damga vurayım?
عقل تو قسمت شده بر صد مهم ** بر هزاران آرزو و طم و رم
Aklın yüzlerce mühim işe dağılmış... binlerce isteğe mala mülke bölünmüş!
جمع باید کرد اجزا را به عشق ** تا شوی خوش چون سمرقند و دمشق
Bu cüzleri âşkla bir araya toplamak gerek ki Semerkant ve Dımışk gibi hoş bir hale gelsin!
جو جوی چون جمع گردی ز اشتباه ** پس توان زد بر تو سکهی پادشاه3290
Onları en küçük parçasına kadar toplar şüpheden arınırsan sana padişah sikkesi basılabilir.