-
زانک گفتن از برای باوریست ** جان شرک از باوری حق بریست 3295
- Çünkü söz söylemek, tasdik edilmek içindir... Tanrıya şirk koşan can, doğruya inanmaz.
-
جان قسمت گشته بر حشو فلک ** در میان شصت سودا مشترک
- Feleğin abes şeylerine bölünmüş olan can, altmış sevda ortasında müşterek bir hale gelmiştir.
-
پس خموشی به دهد او را ثبوت ** پس جواب احمقان آمد سکوت
- Artık, böyle kişiye bir şey söylenemez, ona karşı susmak daha iyidir... çünkü ahmaklara verilecek cevap sükûttur.
-
این همیدانم ولی مستی تن ** میگشاید بیمراد من دهن
- Bunu bilirim ben... bilirim ama ten sarhoşluğu ağzımı, ben istemediğim halde açar.
-
آنچنان که از عطسه و از خامیاز ** این دهان گردد بناخواه تو باز
- Aksırık ve esnemekle de bu ağzın, istemediğin halde açılır ya, işte öyle!
-
تفسیر این حدیث کی ائنی لاستغفر الله فی کل یوم سبعین مرة
- ”Ben her gün Tanrı’ya yetmiş kere istiğfar ederim”hadisinin tefsiri
-
همچو پیغامبر ز گفتن وز نثار ** توبه آرم روز من هفتاد بار 3300
- Peygamber gibi hani... “Söylemeden hakikatleri saçmadan dolayı her gün yetmiş kere tövbe ederim.
-
لیک آن مستی شود توبهشکن ** منسی است این مستی تن جامه کن
- Fakat o sarhoşluk tövbemi bozar... bu elbiseler soyan beden sarhoşluğu, tövbeni unutturur” dedi.
-
حکمت اظهار تاریخ دراز ** مستیی انداخت در دانای راز
- Çok eski zamanların ahvalini izhar etmek için Tanrının hikmeti, sır bilen kişiye bir unutkanlık verir.
-
راز پنهان با چنین طبل و علم ** آب جوشان گشته از جف القلم
- Gizli sırlar, “Yazılan yazıldı kalem de kurudu” kaynağından coşan bir ırmak kesilir, bunca davullarla, bayraklarla ortaya çıkar!
-
رحمت بیحد روانه هر زمان ** خفتهاید از درک آن ای مردمان
- Ey insanlar, sonsuz rahmet her an akmaktadır fakat siz uykudasınız, anlamıyorsunuz!
-
جامهی خفته خورد از جوی آب ** خفته اندر خواب جویای سراب 3305
- Uyuyan kişinin elbisesi, ırmak suyunu içer de uyuyan, uykuda serap arar!
-
میرود که آنجای بوی آب هست ** زین تفکر راه را بر خویش بست
- Orada belki su vardır ümidi ile koşar durur... ve bu düşünceyle suya varacak yolu kendi kendine kaybeder gider!
-
زانک آنجا گفت زینجا دور شد ** بر خیالی از حقی مهجور شد
- Çünkü orada der, buradan uzaklaşır... bu hayale kapılır, hakikatten ayrılır!
-
دوربینانند و بس خفتهروان ** رحمتی آریدشان ای رهروان
- Bunlar güya uzağı görürüler, fakat ruhları uykudadır... ey yolcular acıyın bunlara!
-
من ندیدم تشنگی خواب آورد ** خواب آرد تشنگی بیخرد
- Ben insana uyku getiren bir susuzluk görmedim... ancak akılsız kişinin susuzluğu uyku getirir!
-
خود خرد آنست کو از حق چرید ** نه خرد کان را عطارد آورید 3310
- Akıl zaten ona derler ki Tanrı yaylasında yayılmış, Tanrı nimetlerini yemiş olsun... Utaritten gelen akla akıl demezler!
-
بیان آنک عقل جزوی تا بگور بیش نبیند در باقی مقلد اولیا و انبیاست
- Aklı cüz’i mezara kadar olan şeyleri görür.. öbür kısım da velilerle peygamberleri taklideder.
-
پیشبینی این خرد تا گور بود ** وآن صاحب دل به نفخ صور بود
- Bu aklın ileri görüşü,mezara kadardır... fakat gönül sahibinin aklı sur üfürülünceye dek olacak şeyleri görür.
-
این خرد از گور و خاکی نگذرد ** وین قدم عرصهی عجایب نسپرد
- Bu akıl, mezardan, topraktan ileriye geçemez... bu ayak, şaşılacak şeylerin bulunduğu sahaya gidemez.
-
زین قدم وین عقل رو بیزار شو ** چشم غیبی جوی و برخوردار شو
- Bu ayaktan, bu akıldan bez, yürü... kendine gaybı görür bir göz ara da berhudar ol.
-
همچو موسی نور کی یابد ز جیب ** سخرهی استاد و شاگردان کتاب
- Üstada bağlanan kitap şakirdi olan kişi, Musa gibi yeninden, yakasından parlayacak nuru nereden bulacak?
-
زین نظر وین عقل ناید جز دوار ** پس نظر بگذار و بگزین انتظار 3315
- Bu bakış, bu akıl, adama ancak baş dönmesi verir... bırak görüşü artık da bekle bakalım!
-
از سخنگویی مجویید ارتفاع ** منتظر را به ز گفتن استماع
- Söz söylemeden yücelik aramayın... bekleyen kişiye dinlemek söylemekten yeğdir.
-
منصب تعلیم نوع شهوتست ** هر خیال شهوتی در ره بتست
- Belletme mevkii de bir nevi şehvettir ve her çeşit şehvet, yolda puttur.
-
گر بفضلش پی ببردی هر فضول ** کی فرستادی خدا چندین رسول
- Her fuzuli kişi, Tanrının fazlına, ihsanına erişebilseydi Tanrı, bunca peygamber yollar mıydı?
-
عقل جزوی همچو برقست و درخش ** در درخشی کی توان شد سوی وخش
- Cüz-i akıl, şimşek ve aydınlık gibidir... şimşeğin verdiği aydınlıkla vahye erişebilir misin hiç?