English    Türkçe    فارسی   

4
353-377

  • مرتضی را گفت روزی یک عنود ** کو ز تعظیم خدا آگه نبود
  • Allah’ı ululamayı bilmeyen bir inatçı, bir gün Murtaza’ya dedi ki:
  • بر سر بامی و قصری بس بلند ** حفظ حق را واقفی ای هوشمند
  • “Peki yüksek bir yapının damındasın... Ey aklı başında olan, Allah’ın koruyacağını biliyorsun değil mi?”
  • گفت آری او حفیظست و غنی ** هستی ما را ز طفلی و منی 355
  • Murtaza, evet dedi... O koruyucudur, ganidir... Bizim varlığımızı, bizi ta çocukluğumuzdan adamlığımıza kadar hep o korur, o görüp gözetir!
  • گفت خود را اندر افکن هین ز بام ** اعتمادی کن بحفظ حق تمام
  • Yahudi, peki dedi... Mademki öyledir, kendini bu damdan aşağıya at... Allah’ın koruyuculuğuna tamamı ile güven!
  • تا یقین گرددمرا ایقان تو ** و اعتقاد خوب با برهان تو
  • Kendini aşağıya at da ben de adamakıllı inandığını anlayayım, güzelim inanışını, deliliyle göreyim!
  • پس امیرش گفت خامش کن برو ** تا نگردد جانت زین جرات گرو
  • Müminler emiri ona dedi ki: sus, defol git de bu cüret yüzünden canın belaya sataşmasın!
  • کی رسد مر بنده را که با خدا ** آزمایش پیش آرد ز ابتلا
  • Kulun, iptilalara düşerek Allah’ı sınaması hiç yaraşır mı?
  • بنده را کی زهره باشد کز فضول ** امتحان حق کند ای گیج گول 360
  • A nadan, a budala, kulun ne haddi vardır ki edepsizliğe kalkışıp Allah’ı sınamaya girişsin?
  • آن خدا را می‌رسد کو امتحان ** پیش آرد هر دمی با بندگان
  • Sınama Allah’a yaraşır... O, kullarını her an sınar durur.
  • تا به ما ما را نماید آشکار ** که چه داریم از عقیده در سرار
  • Bu sınamayla da içimizde gizlediğimiz inanışlarımızı bize apaçık gösterir.
  • هیچ آدم گفت حق را که ترا ** امتحان کردم درین جرم و خطا
  • Âdem, bu suçla, bu hata ile Hakk’ı sınadım dedi mi hiç?
  • تا ببینم غایت حلمت شها ** اه کرا باشد مجال این کرا
  • “Padişahım, senin hilmin nereye kadardır? Onu görmek istedim” gibi bir söz söyledi mi hiç? Ah, bu mecal kimde var, kimde?
  • عقل تو از بس که آمد خیره‌سر ** هست عذرت از گناه تو بتر 365
  • Senin aklın şaşmış, pek sersemlemişsin... özrün günahından beter!
  • آنک او افراشت سقف آسمان ** تو چه دانی کردن او را امتحان
  • Gök kubbeyi yücelteni sınamak ha! Sen, bunu ne bilirsin ki?
  • ای ندانسته تو شر و خیر را ** امتحان خود را کن آنگه غیر را
  • A hayrı, şerri bilmeyen, sen kendini sına, başkasını değil!
  • امتحان خود چو کردی ای فلان ** فارغ آیی ز امتحان دیگران
  • Kendini sınadın mı başkalarını sınamadanvazgeçersin.
  • چون بدانستی که شکردانه‌ای ** پس بدانی کاهل شکرخانه‌ای
  • Şeker parçası olduğunu bildin mi, şeker yapılan ve satılan yere layık olduğunu da bilirsin.
  • پس بدان بی‌امتحانی که اله ** شکری نفرستدت ناجایگاه 370
  • Sınamaksızın şunu bil ki Allah, yersiz, zamansız şeker göndermez sana.
  • این بدان بی‌امتحان از علم شاه ** چون سری نفرستدت در پایگاه
  • Sınamaksızın şunu bil ki eğer başsan Allah, seni ayakkabı konan yere göndermez!
  • هیچ عاقل افکند در ثمین ** در میان مستراحی پر چمین
  • Akıllı kişi, hiç değerli bir inciyi abdes hane de sidik gölcüğüne atar mı?
  • زانک گندم را حکیم آگهی ** هیچ نفرستد به انبار کهی
  • Anlayışlı hâkim bile buğdayı saman ambarına göndermez.
  • شیخ را که پیشوا و رهبرست ** گر مریدی امتحان کرد او خرست
  • Mürit, önden giden, kılavuz olan şeyhi sınamaya kalkışırsa eşektir.
  • امتحانش گر کنی در راه دین ** هم تو گردی ممتحن ای بی‌یقین 375
  • Din yolunda onu sınamaya kalkıştın mı a hakikatten haberi olmayan, sen sınanmış olursun...
  • جرات و جهلت شود عریان و فاش ** او برهنه کی شود زان افتتاش
  • Senin cüretin, senin bilgisizliğin çırçıplak olur, âleme yayılır... Yoksa o, bu araştırmayla nereden anlaşılır; nasıl meydana çıkar?
  • گر بیاید ذره سنجد کوه را ** بر درد زان که ترازوش ای فتی
  • A yiğidim, bir zerre, kalkar da dağı tartmağa girişirse terazisi parçalanır gider!