-
آفتاب از ذره کی مدهوش شد ** شمع از پروانه کی بیهوش شد 3790
- Hiç güneş zerreden kendini kaybeder mi? Hiç ışık pervaneye bakıp da kendinden geçer mi?
-
جسم احمد را تعلق بد بدآن ** این تغیر آن تن باشد بدان
- Hazreti Ahmet'in bedeninin o yüce ruhla alâkası vardı... bu değişme, bil ki bedene ait bir haldir.
-
همچو رنجوری و همچون خواب و درد ** جان ازین اوصاف باشد پاک و فرد
- Hastalık gibi, uyku ve ağrı gibi... can bu sıfatlardan arıdır.
-
خود نتانم ور بگويم وصف جان ** زلزله افتد در اين كون و مكان
- Anlatamam... yoksa canın vasfına bir girişsem bu dünyaya da deprenti düşer, oluş âlemine de!
-
روبهش گر یک دمی آشفته بود ** شیر جان مانا که آن دم خفته بود
- Onun tilkisi bir an perişan olduysa can aslanı o anda uykuda olmalı herhalde.
-
خفته بود آن شیر کز خوابست پاک ** اینت شیر نرمسار سهمناک 3795
- Uykudan münezzeh olan o aslan uykudaydı. İşte sana hem yumuşak ve hilm, hem de korkunç ve heybetli bir aslan!
-
خفته سازد شیر خود را آنچنان ** که تمامش مرده دانند این سگان
- Aslan kendini öylece uyur gösterir... bütün bu köpekler de sahiden uyuyor, hatta ölmüş sanırlar!
-
ورنه در عالم کرا زهره بدی ** که ربودی از ضعیفی تربدی
- Yoksa âlemde kimin ne kudreti olurdu ki bir zayıftan en ehemmiyetsiz şeyi bile çalıp çırpsın!
-
کف احمد زان نظر مخدوش گشت ** بحر او از مهر کف پرجوش گشت
- Cebrail'e baktı da Hazreti Ahmet'in ancak köpüğü yaralandı... denizi köpük sevgisiyle coştu, köpürdü.
-
مه همه کفست معطی نورپاش ** ماه را گر کف نباشد گو مباش
- Ay, baştan başa eldir, avuçtur, vericidir, nurlar saçar. Ayın eli, avucu yoksa ne zararı var ki? Varsın olmasın!
-
احمد ار بگشاید آن پر جلیل ** تا ابد بیهوش ماند جبرئیل 3800
- Hazreti Ahmet eğer o ulu ve yüce kanadını açarsa Cebrail, ebedi olarak kendisinden geçip gider.
-
چون گذشت احمد ز سدره و مرصدش ** وز مقام جبرئیل و از حدش
- Ahmet, sidreden ve Cebrail'in gözetme yerinden, makamından sınırından geçince,
-
گفت او را هین بپر اندر پیم ** گفت رو رو من حریف تو نیم
- Cebrail'e "Hadi ardımca uç" dedi. Cebrail dedi ki: "Yürü, yürü ben senin eşin, eşitin değilim!"
-
باز گفت او را بیا ای پردهسوز ** من باوج خود نرفتستم هنوز
- Hazreti Ahmet tekrar "Ey perdeleri yakan, gel... ben daha kendi yüce makamıma gitmedim ki" dedi.
-
گفت بیرون زین حد ای خوشفر من ** گر زنم پری بسوزد پر من
- Cebrail dedi ki: "A benim güzel nurlu arkadaşım, bir kanat çırpıp buradan ileriye geçsem kolum kanadım yanar!"
-
حیرت اندر حیرت آمد این قصص ** بیهشی خاصگان اندر اخص 3805
- Bu hikayeler hayret içinde hayrettir... Allah hasları, daha has olanların ahvalini görünce kendilerinden geçerler.
-
بیهشیها جمله اینجا بازیست ** چند جان داری که جان پردازیست
- Bütün kendinden geçişler, burada oyundan ibarettir... ne kadar canın var ki senin? Burası can verme makamıdır!
-
جبرئیلا گر شریفی و عزیز ** تو نهای پروانه و نه شمع نیز
- Ey Cebrail, ister yüce ol, ister büyük... sen ne pervanesin ne de mum!
-
شمع چون دعوت کند وقت فروز ** جان پروانه نپرهیزد ز سوز
- Mum yanınca pervaneyi çağırdı mı pervanenin canı yanmadan çekinmez!
-
این حدیث منقلب را گور کن ** شیر را برعکس صید گور کن
- Bu ters sözü göm de aksine olarak aslanı, yaban eşeğine av yap.
-
بند کن مشک سخنشاشیت را ** وا مکن انبان قلماشیت را 3810
- İçinden sözler alıp âleme saçtığın tulumun ağzını kapa... saçma sapan sözler dağarcığını açma!
-
آنک بر نگذشت اجزاش از زمین ** پیش او معکوس و قلماشیست این
- Gözleri yeryüzünden geçememiş, yükselmemiş olan kişiye bu sözler ters ve saçma gelir.
-
لا تخالفهم حبیبی دارهم ** یا غریبا نازلا فی دارهم
- Onlara aykırı harekette bulunma; onlarla hoş geçinmeye bak ey garip olarak onların evlerine konmuş olan sevgili.
-
اعط ما شائوا وراموا وارضهم ** یا ظعینا ساکنا فیارضهم
- Diledikleri, istedikleri şeyi ver, onları razı et, ey onların yurtlarına konmuş, orayı yurt edinmiş olan dost!
-
تا رسیدن در شه و در ناز خوش ** رازیا با مرغزی میساز خویش
- Padişaha ulaşıncaya dek, onun güzelim naz ve edalarını görünceye kadar ey Rey'li, Maragal'lıyla hoş geçin!