-
پس به صورت عالم اصغر توی ** پس به معنی عالم اکبر توی
- Surette sen küçük bir âlemsin ama hakikatte en büyük âlem sensin.
-
ظاهر آن شاخ اصل میوه است ** باطنا بهر ثمر شد شاخ هست
- Görünüşte dal, meyvenin aslıdır; fakat hakikatte dal meyve için var olmuştur.
-
گر نبودی میل و اومید ثمر ** کی نشاندی باغبان بیخ شجر
- Meyve elde etmeğe bir meyli, meyve vermeğe bir ümidi olmasaydı hiç bahçıvan, ağaç diker miydi?
-
پس به معنی آن شجر از میوه زاد ** گر به صورت از شجر بودش ولاد
- Şu halde meyve, görünüşte ağaçtan doğmuştur ama hakikatte ağaç, meyveden vücut bulmuştur.
-
مصطفی زین گفت که آدم و انبیا ** خلف من باشند در زیر لوا 525
- Mustafa, onun için ”Âdem’le bütün peygamberler, benim ardımda ve sancağımın altındadır” dedi.
-
بهر این فرموده است آن ذو فنون ** رمز نحن اخرون السابقون
- O hünerler sahibi, onun için “Biz, sonda gelen, fakat en ileri giden ve öndölü alanlarız” buyurdu.
-
گر بصورت من ز آدم زادهام ** من به معنی جد جد افتادهام
- Suret bakımından ben Âdem’den doğmuşum ama hakikatte onun atasının atasıyım ben!
-
کز برای من بدش سجدهی ملک ** وز پی من رفت بر هفتم فلک
- Melekler, bana secde ettiler... Âdem, benim ardımdan yürüdü, yedinci kat göğün üstüne çıktı!
-
پس ز من زایید در معنی پدر ** پس ز میوه زاد در معنی شجر
- Hakikatte babam, benden doğdu... Ağaç, meyveden vücut buldu.
-
اول فکر آخر آمد در عمل ** خاصه فکری کو بود وصف ازل 530
- İlk düşünce, iş âleminde son olarak zuhur etti. Hele vasfa mazhar olan düşünce!
-
حاصل اندر یک زمان از آسمان ** میرود میآید ایدر کاروان
- Hâsılı bir an içinde gökten nice kervanlar gelmekte, göğe nice kervanlar gitmektedir!
-
نیست بر این کاروان این ره دراز ** کی مفازه زفت آید با مفاز
- Bu yol, bu kervana uzun gelmez... Ova, üstün gelen kişiye geniş gelir mi hiç?
-
دل به کعبه میرود در هر زمان ** جسم طبع دل بگیرد ز امتنان
- Gönül, her an Kâbe’ye gitmekte... Benden de Allah lütfuyla gönlün tabiatına bürünmekte!
-
این دراز و کوتهی مر جسم راست ** چه دراز و کوته آنجا که خداست
- Bu uzunluk, kısalık, bedene göredir... Allah’ın bulunduğu yerde uzunun, kısanın lâfı mı olur ?
-
چون خدا مر جسم را تبدیل کرد ** رفتنش بیفرسخ و بیمیل کرد 535
- Allah, cismi tebdil etti mi gayrı fersaha bile bakmadan yürür gider!
-
صد امیدست این زمان بردار گام ** عاشقانه ای فتی خل الکلام
- Ey yiğit lâfı bırak gayrı! Şimdi yüzlerce ümit var, hemen adım ata gör!
-
گرچه پلهی چشم بر هم میزنی ** در سفینه خفتهای ره میکنی
- Gözünü bir yumdun mu bakarsın ki gemide oturmuşsun, uyuyorsun... Öyle olduğu halde yol almadasın!
-
تفسیر این حدیث کی مثل امتی کمثل سفینة نوح من تمسک بها نجا و من تخلف عنها غرق
- ”Ümmetim, Nuh gemisine benzer... O gemiye giren kurtuldu, girmeyen boğuldu gitti” hadisinin tefsiri
-
بهر این فرمود پیغامبر که من ** همچو کشتیام به طوفان زمن
- Peygamber, bunun için “Ben; zamane tufanına gemi gibiyim;
-
ما و اصحابم چو آن کشتی نوح ** هر که دست اندر زند یابد فتوح
- Biz ve ashabım, Nuh’un gemisine benzeriz. Kim bu gemiye el atar, kim bu gemiye girerse kurtulur” buyurdu.
-
چونک با شیخی تو دور از زشتیی ** روز و شب سیاری و در کشتیی 540
- Şeyh beraber olunca kötülüklerden uzaksın... Gece gündüz gitmektesin; gemidesin.
-
در پناه جان جانبخشی توی ** کشتی اندر خفتهای ره میروی
- Canlar bağışlayan cana sığınmışsın... Gemiye girmiş, uyuyorsun; öyle olduğu halde yol almaktasın!
-
مسکل از پیغامبر ایام خویش ** تکیه کم کن بر فن و بر کام خویش
- Zamanın peygamberinden ayrılma... Kendi hünerine, kendi dileğine pek güvenme!
-
گرچه شیری چون روی ره بیدلیل ** خویشبین و در ضلالی و ذلیل
- Aslan bile olsan değil mi ki kılavuzsuz yol almaktasın; kendini görüyorsun, sapıksın, hor hakirsin.
-
هین مپر الا که با پرهای شیخ ** تا ببینی عون و لشکرهای شیخ
- Ancak şeyhin kanatlarıyla uçta şeyhin askerlerinin yardımını gör!
-
یک زمانی موج لطفش بال تست ** آتش قهرش دمی حمال تست 545
- Bir zaman olur, onun lütuf dalgaları, sana kanat kesilir; bir an gelir, kahır ateşi seni taşır, götürür!