وآنک سنگ انداخت داودی بدست ** گشت شصد پاره و لشکر شکست
Davud, eliyle koca taşı kaldırıp atınca taş tam altı yüz parçaya bölündü, ordu da bozguna uğradı!
سنگ میبارید بر اعدای لوط ** تا که در آب سیه خوردند غوط
Lût’un düşmanlarına taş yağdı da nihayet kara su içinde dalga yutup boğuldular!
گر بگویم از جمادات جهان ** عاقلانه یاری پیغامبران
Âlemdeki cansız şeylerin akıllıca peygamberlere ettikleri yardımları söylemeye kalkışsam,
مثنوی چندان شود که چل شتر ** گر کشد عاجز شود از بار پر 790
Mesnevi o kadar büyük ki kırk deve bile âciz olur, çekemez!
دست بر کافر گواهی میدهد ** لشکر حق میشود سر مینهد
El, kâfirin aleyhine şahadette bulunur; Allah askeri olur, Allah’ın buyruğuna baş kor!
ای نموده ضد حق در فعل درس ** در میان لشکر اویی بترس
Ey işte, güçte Allah’ın zıddına ders gösteren, kork... Sen de Allah askerleri arasındasın.
جزو جزوت لشکر از در وفاق ** مر ترا اکنون مطیعاند از نفاق
Cüz’ünün cüz’ü bile ona uymuştur, onun askeridir. Şimdi nifak yüzünden sana muti görünür!
گر بگوید چشم را کو را فشار ** درد چشم از تو بر آرد صد دمار
Allah, gözüne, “Onu sık” dese göz ağrısı senin yüzlerce defa kökünü kazır!
ور به دندان گوید او بنما وبال ** پس ببینی تو ز دندان گوشمال 795
Dişine “Ona bir ceza ver” dese bir de bakarsın ki dişin, kulağını çekip burmaya başlar!
باز کن طب را بخوان باب العلل ** تا ببینی لشکر تن را عمل
Tıp kitabını aç da hastalıklar bahsini oku... Ten askerinin neler yaptığını gör!
چونک جان جان هر چیزی ویست ** دشمنی با جان جان آسان کیست
Mademki her şeyin canının canı odur, canın canıyla düşmanlığa girişmek kolay mıdır?
خود رها کن لشکر دیو و پری ** کز میان جان کنندم صفدری
Belkıs, cin ve şeytan askerlerini bir tarafa bırak, çünkü onlar, benim emrime canla başla uyarlar, benim hükmümle saflar yararlar!
ملک را بگذار بلقیس از نخست ** چون مرا یابی همه ملک آن تست
Belkıs, önce saltanatı bırak... Çünkü beni buldun mu bütün devlet ve mal, mülk senin olur!
خود بدانی چون بر من آمدی ** که تو بی من نقش گرمابه بدی 800
Yanıma gelince zaten anlayacaksın ki bensiz bir hamam nakşından, hamamdaki bir resimden ibaretmişsin!
نقش اگر خود نقش سلطان یا غنیست ** صورتست از جان خود بی چاشنیست
Resim, ister padişah resmi olsun, ister zengin resmi... Değil mi ki resimdir, candan nasibi yoktur!
زینت او از برای دیگران ** باز کرده بیهده چشم و دهان
O, başkaları için bezenmiştir... Beyhude yere ağzını, gözünü açmıştır.
ای تو در بیگار خود را باخته ** دیگران را تو ز خود نشناخته
Sen, kendi kendine savaşa girişmişsin... Başkalarını kendin olarak tanımamış, anlamamışsın!
تو به هر صورت که آیی بیستی ** که منم این والله آن تو نیستی
Sen hangi surette rastlasan, bu, benim diye durup kalıyorsun ama vallahi o, sen değilsin!
یک زمان تنها بمانی تو ز خلق ** در غم و اندیشه مانی تا به حلق 805
Bir zamancağız halktan uzaklaşsan, yapayalnız kalsan ta boğazına kadar gama, endişeye batarsın.
این تو کی باشی که تو آن اوحدی ** که خوش و زیبا و سرمست خودی
Hâlbuki bu, nasıl sen olabilir? Sen o tek kişisin; Sen kendinin güzelisin, kendinin dilberisin, kendinin sarhoşusun!
مرغ خویشی صید خویشی دام خویش ** صدر خویشی فرش خویشی بام خویش
Kendinin kuşu, kendinin avı, kendinin tuzağısın... Kendinin başköşesi, kendinin döşemesi, kendinin damısın!
جوهر آن باشد که قایم با خودست ** آن عرض باشد که فرع او شدست
Cevher ona derler ki varlığı, kendi kendine olsun... Onunla var olan, onun feri bulunan şey, arazdır.
گر تو آدمزادهای چون او نشین ** جمله ذریات را در خود ببین
Sen de Âdemoğluysan onun gibi ol, bütün zürriyetleri kendinde gör!
چیست اندر خم که اندر نهر نیست ** چیست اندر خانه که اندر شهر نیست 810
Testide ne vardır ki nehirde olmasın... Evde ne vardır ki şehirde bulunmasın!
این جهان خمست و دل چون جوی آب ** این جهان حجرهست و دل شهر عجاب
Bu âlem bir testidir, gönül de ırmak suyuna benzer. Bu âlem odadır, gönülse görülmedik ve şaşılacak şeylerle dolu bir şehir!
پیدا کردن سلیمان علیهالسلام کی مرا خالصا لامر الله جهدست در ایمان تو یک ذره غرضی نیست مرا نه در نفس تو و حسن تو و نه در ملک تو خود بینی چون چشم جان باز شود به نورالله
Süleyman aleyhisselâm’ın, benim senin imana gelmeni istemem; ancak Allah rızası içindi; ne nefsinde, ne güzelliğinde, ne de saltanatında bir zerre garezim yok. Allah nuruyla gözüm açılsın, sen de görürsün demesi