او که مضطر این چنین ترسان شدست ** تا که بر مجرم چهها خواهند بست
(Fakat ona sen mabut diyorsun, o da bunu reddediyor, kabul etmeye mecbur.) O, mecburken bu derecede korkarsa artık suçluya neler olacak, bir düşün!
خبر یافتن جد مصطفی عبدالمطلب از گم کردن حلیمه محمد را علیهالسلام و طالب شدن او گرد شهر و نالیدن او بر در کعبه و از حق درخواستن و یافتن او محمد را علیهالسلام
Mustafa’nın ceddi Abdülmuttalib’in Halime’nin Muhammed aleyhisselâm’ı kaybettiğini, şehrin etrafında dönüp dolaşarak aradığını ve Kâbe’de ağlayıp sızladığını, Allah’tan Muhammed aleyhisselâm’ı bulmayı niyaz ettiğini duyması
چون خبر یابید جد مصطفی ** از حلیمه وز فغانش بر ملا
Mustafa’nın ceddi, Halime’nin halini, halk içinde ağlayıp sızladığını,
وز چنان بانگ بلند و نعرهها ** که بمیلی میرسید از وی صدا
Sesi, bir millik mesafeye yetişecek kadar feryat ve figan ettiğini duyunca,
زود عبدالمطلب دانست چیست ** دست بر سینه همیزد میگریست 985
İşi anladı... eliyle göğsünü yumruklamaya, bağırıp ağlamaya koyuldu.
آمد از غم بر در کعبه بسوز ** کای خبیر از سر شب وز راز روز
Derken yana yakıla Kâbe kapısına gelip dedi ki: “Ey gece sırlarını da, gündüzün gizlenen işleri de bilen Allah!
خویشتن را من نمیبینم فنی ** تا بود همراز تو همچون منی
Kendimde bir hüner, bir marifet görmüyorum ki senin gibisiyle sırdaş olayım.
خویشتن را من نمیبینم هنر ** تا شوم مقبول این مسعود در
Kendimde bir ehliyet görmüyorum ki bu kutlu kapıda makbule geçeyim.
یا سر و سجدهی مرا قدری بود ** یا باشکم دولتی خندان شود
Ne başımda bir değer var, ne secdemde... Ne de ağlamamla bir devlet gülümser benim.
لیک در سیمای آن در یتیم ** دیدهام آثار لطفت ای کریم 990
Ancak o eşi bulunmaz tek incinin yüzünde senin lütuf eserlerini görmüşüm ey kerem sahibi Allah’ım.
که نمیماند به ما گرچه ز ماست ** ما همه مسیم و احمد کیمیاست
O bizden ama bize benzemiyor... Biz hep bakırız, Ahmet kimya!
آن عجایبها که من دیدم برو ** من ندیدم بر ولی و بر عدو
Onda gördüğüm şaşılacak şeyleri ne bir dostta gördüm ben, ne bir düşmanda!
آنک فضل تو درین طفلیش داد ** کس نشان ندهد به صد ساله جهاد
Bu çocuğa ihsan ettiğin faziletleri, birisi yüzyıl mücadelede bulunsa elde edemez”, nişanesini bile bulamaz.
چون یقین دیدم عنایتهای تو ** بر وی او دریست از دریای تو
Senin ona olan inayetlerini iyice gördüm... Anladım ki o senin denizinin biricik incisi!
من هم او را می شفیع آرم به تو ** حال او ای حالدان با من بگو 995
Ben de işte sana onu şefaatçi getirmedeyim... Onun yüzü suyu hürmetine ey herkesin halini bilen Allah, o ne haldedir; bana bildir!
از درون کعبه آمد بانگ زود ** که هماکنون رخ به تو خواهد نمود
Kâbe içinden derhal bir ses geldi: “şimdi sana yüz gösterecek!
با دو صد اقبال او محظوظ ماست ** با دو صد طلب ملک محفوظ ماست
O yüzlerce devletle bizden nasip almıştır... Yüzlerce bölük melek, onu korumadadır.
ظاهرش را شهرهی گیهان کنیم ** باطنش را از همه پنهان کنیم
Onun zahirini, âleme meşhur edeceğiz... bâtınını da herkes den gizleyeceğiz!
زر کان بود آب و گل ما زرگریم ** که گهش خلخال و گه خاتم بریم
Su ve toprak altın madeniydi; bizse kuyumcuyuz... Gâh onu halhal yaparız, gâh yüzük!
گه حمایلهای شمشیرش کنیم ** گاه بند گردن شیرش کنیم 1000
Gâh kılıç bağı yaparız... Gâh aslanın boynuna tasma!
گه ترنج تخت بر سازیم ازو ** گاه تاج فرقهای ملکجو
Gâh onu tahtı bezeyen turunç yaparız, gâh devlet isteyen padişahların başına taç ederiz!
عشقها داریم با این خاک ما ** زانک افتادست در قعدهی رضا
Bu toprakla aşklarımız vardır bizim... Çünkü o rıza ka’desine oturmuştur.
گه چنین شاهی ازو پیدا کنیم ** گه هم او را پیش شه شیدا کنیم
Gâh ondan böyle bir padişah çıkarırız... Gâh o padişahı da bir padişaha âşık ederiz!
صد هزاران عاشق و معشوق ازو ** در فغان و در نفیر و جست و جو
O topraktan yüz binlerce âşık, yüz binlerce maşuk yaratırız... Hepsi de feryad-ü figandadır, arayıp taramadadır!
کار ما اینست بر کوری آن ** که به کار ما ندارد میل جان 1005
Bizim işimize candan meyli olmayanın körlüğüne işimiz budur işte!
این فضیلت خاک را زان رو دهیم ** که نواله پیش بیبرگان نهیم
Nevaleyi azıksızlar önüne koruz... İşte o yüzden toprağa bu faziletleri veririz biz.