English    Türkçe    فارسی   

5
1367-1391

  • جز مگر بنده‌ی خدا یا جذب حق  ** با رهش آرد بگرداند ورق 
  • Yalnız Tanrı kulu böyle değildir. yahut da Tanrı birisini çeker çevirir de yola getirir, yaprağı döndürür bu da başka!
  • تا بداند که آن خیال ناریه  ** در طریقت نیست الا عاریه 
  • Böyle olan o ateş hayali bilir, o hayalin yolda eğreti olduğunu anlar.
  • زشتها را خوب بنماید شره  ** نیست چون شهوت بتر ز آفتاب ره 
  • Hırs çirkinleri güzel gösterir. Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.
  • صد هزاران نام خوش را کرد ننگ  ** صد هزاران زیرکان را کرد دنگ  1370
  • Şehvet yüz binlerce iyi adı kötüye çıkarmıştır. Yüz binlerce akıllı, fikirli adamı şaşkın bir hale getirmiştir.
  • چون خری را یوسف مصری نمود  ** یوسفی را چون نماید آن جهود 
  • Bir eşeği bile Mısır Yusuf’u gibi güzel gösterdikten sonra o çıfıt, bir Yusuf’u nasıl gösterir?
  • بر تو سرگین را فسونش شهد کرد  ** شهد را خود چون کند وقت نبرد 
  • Pisliği afsunu ile sana bal göstermede, iş inada bindi mi balı nasıl gösterir? Bir düşün artık.
  • شهوت از خوردن بود کم کن ز خور  ** یا نکاحی کن گریزان شو ز شر 
  • Şehvet yemeden olur, az ye. Yahut bir kadın nikahla da kötülükten kaç.
  • چون بخوردی می‌کشد سوی حرم  ** دخل را خرجی بباید لاجرم 
  • Yedin içtin mi şehvet, seni harama çeker. Ele gireni elbet harcetmek gerektir.
  • پس نکاح آمد چو لاحول و لا  ** تا که دیوت نفکند اندر بلا  1375
  • Şu halde nikah Lâhavle okumaya benzer. Oku, yani bir kadın nikahla da şehvet, seni belaya düşürmesin.
  • چون حریص خوردنی زن خواه زود  ** ورنه آمد گربه و دنبه ربود 
  • Madem ki, yemeye içmeye hırsın var, çabuk bir kadın al evlen. Yoksa bil ki kedi gelir yağlı kuyruğu kapar.
  • بار سنگی بر خری که می‌جهد  ** زود بر نه پیش از آن کو بر نهد 
  • Sıçrayan eşeğin sırtına taş yükü vur, o kaçmadan, sıçramadan önce sırtına yükü yükle.
  • فعل آتش را نمی‌دانی تو برد  ** گرد آتش با چنین دانش مگرد 
  • Ateşin ne yaptığını bilmezsin, savul oradan. Bu çeşit bilginle ateşin çevresinde dönüp dolaşma.
  • علم دیگ و آتش ار نبود ترا  ** از شرر نه دیگ ماند نه ابا 
  • Ateşe çömleği koyup çorba pişirmeyi bilmiyorsan bil ki ne çömlek kalır, ne çorba.
  • آب حاضر باید و فرهنگ نیز  ** تا پزد آب دیگ سالم در ازیز  1380
  • Su hazır olmalı, ahçılığı da bilmelisin ki o tenceredeki çorba, dökülmeden, bozulmadan pişsin.
  • چون ندانی دانش آهنگری  ** ریش و مو سوزد چو آنجا بگذری 
  • Demircilik sanatını bilmiyorsan demirci ocağından geçerken sakalını bıyığını yakarsın.
  • در فرو بست آن زن و خر را کشید  ** شادمانه لاجرم کیفر چشید 
  • Kadın kapıyı kapadı, sevine, sevine eşeği kendisine çekti, cezasını da tattı ya!
  • در میان خانه آوردش کشان  ** خفت اندر زیر آن نر خر ستان 
  • Eşeği çeke, çeke ahırın ortasına getirdi. O erkek eşeğin altına yattı.
  • هم بر آن کرسی که دید او از کنیز  ** تا رسد در کام خود آن قحبه نیز 
  • O kahpe de muradına ermek üzere halayığın yattığını gördüğü sekiye yatmıştı.
  • پا بر آورد و خر اندر ویی سپوخت  ** آتشی از کیر خر در وی فروخت  1385
  • Eşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı. Eşeğin aletinden kadının içine bir ateştir düştü.
  • خر مدب گشته در خاتون فشرد  ** تا بخایه در زمان خاتون بمرد 
  • Alışmış eşek kadına abandı, aletini ta hayalarına kadar sokar sokmaz kadın da geberdi.
  • بر درید از زخم کیر خر جگر  ** روده‌ها بسکسته شد از همدگر 
  • Eşeğin aletinin hızından ciğeri parçalandı, damarları koptu birbirinden ayrıldı.
  • دم نزد در حال آن زن جان بداد  ** کرسی از یک‌سو زن از یک‌سو فتاد 
  • Soluk bile alamadan derhal can verdi. Seki bir yana düştü o bir yana.
  • صحن خانه پر ز خون شد زن نگون  ** مرد او و برد جان ریب المنون 
  • Ahırın içi kanla doldu, kadın baş aşağı yıkıldı, öldü. Kötü bir ölüm, kadının canını aldı.
  • مرگ بد با صد فضیحت ای پدر  ** تو شهیدی دیده‌ای از کیر خر  1390
  • Kötü ölüm, yüzlerce rezillikle gelip çattı babacığım. Sen hiç eşeğin aletinden şehit olmuş insan gördün mü?
  • تو عذاب الخزی بشنو از نبی  ** در چنین ننگی مکن جان را فدی 
  • Kuran’dan rezillikle azap edilmeyi duy da böyle kepazelikle can verme.