-
بود مردی صالحی ربانیی ** عقل کامل داشت و پایان دانیی
- Temiz bir Tanrı adamı vardı. Aklı, her şeye erer, işin sonunu görürdü.
-
در ده ضروان به نزدیک یمن ** شهره اندر صدقه و خلق حسن
- Yemen ülkesine yakın Darvan şehrindendi, sadaka vermekle, güzel huylu olmakla şöhret kazanmıştı.
-
کعبهی درویش بودی کوی او ** آمدندی مستمندان سوی او 1475
- Civarı yoksullarla Kâbe kesilmişti. Bir şey umanlar hep onun civarına gelirlerdi.
-
هم ز خوشه عشر دادی بیریا ** هم ز گندم چون شدی از که جدا
- Riyasız olarak mahsulünün onda birini verir, buğday samandan ayrıldı mi tekrar,
-
آرد گشتی عشر دادی هم از آن ** نان شدی عشر دگر دادی ز نان
- Öğütülüp un haline geldi mi, ekmek pişirildi mi yine onda birini verirdi.
-
عشر هر دخلی فرو نگذاشتی ** چارباره دادی زانچ کاشتی
- Her elde ettiğinin onda birini verir, ektiğinin öşrünü dört kere yoksullara dağıtırdı.
-
بس وصیتها بگفتی هر زمان ** جمع فرزندان خود را آن جوان
- O, yiğit her zaman bütün oğullarına vasiyetlerde bulunur;
-
الله الله قسم مسکین بعد من ** وا مگیریدش ز حرص خویشتن 1480
- Tanrı hakkı için, Tanrı hakkı için benden sonra hırsınıza uyup yoksulların hakkını vermemezlikte bulunmayın.
-
تا بماند بر شما کشت و ثمار ** در پناه طاعت حق پایدار
- Bu onda birleri verin de Tanrı koruması ile mahsulünüz elinizde kalsın.
-
دخلها و میوهها جمله ز غیب ** حق فرستادست بیتخمین و ریب
- Tahmine şüpheye hacet yok, mahsulleri gayp âleminden veren de Tanrıdır, meyveleri veren de.
-
در محل دخل اگر خرجی کنی ** درگه سودست سودی بر زنی
- Gelir zamanında harcedersen bu harcetmen, kar kazancıdır, kar edersin.
-
ترک اغلب دخل را در کشتزار ** باز کارد که ویست اصل ثمار
- Köylünün çoğu tarlasından elde ettiği tohumu yine eker.
-
بیشتر کارد خورد زان اندکی ** که ندارد در بروییدن شکی 1485
- Yediğinden fazlasını yine tohumluk yapar. Çünkü tekrar mahsul elde edeceğinden şüphe etmez.
-
زان بیفشاند به کشتن ترک دست ** که آن غلهش هم زان زمین حاصل شدست
- Tohumu, o yerden elde ettiği için yine o yere saçmaktan çekinmez.
-
کفشگر هم آنچ افزاید ز نان ** میخرد چرم و ادیم و سختیان
- Kunduracı da ekmeğinden arttırdığı parayla gön ve sahtiyan satın alır.
-
که اصول دخلم اینها بودهاند ** هم ازینها میگشاید رزق بند
- Elime ne geçiyorsa bunlardan geçiyor. Kapalı rızkım bunlarla açılıyor der.
-
دخل از آنجا آمدستش لاجرم ** هم در آنجا میکند داد و کرم
- Eline geçen para o yüzden geçtiğinden parasını ona sarf eder.
-
این زمین و سختیان پردهست و بس ** اصل روزی از خدا دان هر نفس 1490
- Fakat bu yer ve deri, ancak perdedir. Asıl rızkı, her an Tanrıdan bil.
-
چون بکاری در زمین اصل کار ** تا بروید هر یکی را صد هزار
- Elde ettiğin karı, elde ettiğin yere ekersen birine karşılık yüz bin elde edersin.
-
گیرم اکنون تخم را گر کاشتی ** در زمینی که سبب پنداشتی
- Tutalım şimdi sebep sandığın yere tohumu ektin.
-
چون دو سه سال آن نروید چون کنی ** جز که در لابه و دعا کف در زنی
- İki üç yıl o tohum bitmez, mahsul vermezse ne yaparsın? Tanrıya yalvarmadan el açıp dua etmeden başka elinden ne gelir?
-
دست بر سر میزنی پیش اله ** دست و سر بر دادن رزقش گواه
- Tanrı huzurunda elini başına vurursun. Bu el ve baş, bu çırpınış, rızkı onun verdiğine tanıktır.
-
تا بدانی اصل اصل رزق اوست ** تا همو را جوید آنک رزقجوست 1495
- Bu suretle anlar bilirsin ki rızkın aslının aslı, odur. Rızık arayan da onu arar.
-
رزق از وی جو مجو از زید و عمرو ** مستی از وی جو مجو از بنگ و خمر
- Rızkı ondan ara, Zeyd’den, Amr’dan değil. Sarhoşluğu ondan iste esrardan, şaraptan değil.
-
توانگری زو خو نه از گنج و مال ** نصرت از وی خواه نه از عم و خال
- Zenginliği defineden, hazineden, maldan mülkten değil, ondan dile. Yardımı amcadan, dayıdan değil ondan iste.