English    Türkçe    فارسی   

5
2147-2171

  • ژغژغ آن زان تحمل می‌کنی  ** تا که خاموشانه بر مغزی زنی 
  • Sen sükut ederek içi elde edesin diye o şakırtıya tahammül ediyorsun.
  • چند گاهی بی‌لب و بی‌گوش شو  ** وانگهان چون لب حریف نوش شو 
  • Bir müddet dudaksız, kulaksız ol da sonra dudak gibi tatlı şeylere eş ol.
  • چند گفتی نظم و نثر و راز فاش  ** خواجه یک روز امتحان کن گنگ باش 
  • Niceye bir nazım ve nesir söyleyecek, sırları açığa vuracaksın? Hocam, bir günceğiz de şunu sına, dilsiz ol bakalım.
  • حکایت در تقریر این سخن کی چندین گاه گفت ذکر را آزمودیم مدتی صبر و خاموشی را بیازماییم 
  • Bunca zamandır dedikoduyu sınadık, bir zaman da sükut etmeyi deneyelim.
  • چند پختی تلخ و تیز و شورگز  ** این یکی بار امتحان شیرین بپز  2150
  • Ne kadar zamandır kabız veren acı ve sert yemekler pişirdin, bir kere de tatlı yemekler pişirmeyi dene.
  • آن یکی را در قیامت ز انتباه  ** در کف آید نامه‌ی عصیان سیاه 
  • Birisi, kıyamette kendine gelir. İsyan defteri, eline simsiyah olarak verilir.
  • سرسیه چون نامه‌های تعزیه  ** پر معاصی متن نامه و حاشیه 
  • Yas mektupları gibi üstü simsiyah, içi kenarları suçlarla dolu.
  • جمله فسق و معصیت بد یک سری  ** هم‌چو دارالحرب پر از کافری 
  • Baştanbaşa kötülüklerle suçlarla dolu. Kafirle dolu olan savaş yeri gibi.
  • آنچنان نامه‌ی پلید پر وبال  ** در یمین ناید درآید در شمال 
  • Elbette pis ve veballe dolu olan öyle bir defter, sağlam gelmez sol yandan gelir.
  • خود همین‌جا نامه‌ی خود را ببین  ** دست چپ را شاید آن یا در یمین  2155
  • Peki, o halde burada da defterine bak, sol eline mi yaraşır sağ eline mi?
  • موزه‌ی چپ کفش چپ هم در دکان  ** آن چپ دانیش پیش از امتحان 
  • Dükkanda bir tek sol ayak mesti, bir tek de sol ayak ayakkabısı bulunsa sınamadan onların sol olduğunu anlarsın.
  • چون نباشی راست می‌دان که چپی  ** هست پیدا نعره‌ی شیر و کپی 
  • Sen de mademki sağ değilsin, bil ki solsun. Aslanla maymunun sesi anlaşılır.
  • آنک گل را شاهد و خوش‌بو کند  ** هر چپی را راست فضل او کند 
  • Fakat gülü güzelleştiren, ona güzel kokular veren Tanrının ihsanı, lütfu, her solu sağ yapar.
  • هر شمالی را یمینی او دهد  ** بحر را ماء معینی او دهد 
  • Her solağa o, sağlık verir. Denize duru suyu o ihsan eder.
  • گر چپی با حضرت او راست باش  ** تا ببینی دست‌برد لطفهاش  2160
  • Onun tapısında soldan sağ ol da onun lütuf ve ihsanlarını gör.
  • تو روا داری که این نامه‌ی مهین  ** بگذرد از چپ در آید در یمین 
  • Reva görür müsün şu bayağı defter, soldan sağa geçsin? Sen söyle.
  • این چنین نامه که پرظلم و جفاست  ** کی بود خود درخور اندر دست راست 
  • Zulüm ve cefalarla dolu olan böyle bir defter, nasıl olur da sağ ele layık olur?
  • در بیان کسی کی سخنی گوید کی حال او مناسب آن سخن و آن دعوی نباشد چنان که کفره و لن سالتهم من خلق السموات والارض لیقولن الله خدمت بت سنگین کردن و جان و زر فدای او کردن چه مناسب باشد با جانی کی داند کی خالق سموات و ارض و خلایق الهیست سمیعی بصیری حاضری مراقبی مستولی غیوری الی آخره 
  • Kafirler hakkında “Onlara gökleri ve yeryüzünü kim yarattı, diye sorarsan Tanrı yarattı derler” demiştir. Haline uygun söz söylemeyen ve kendisine uygun davada bulunmayan adam da bunlara benzer. Gökleri, yeryüzünü ve bütün mahlukatı yaratan duyar, görür, hazır, nazır, her şeyi gözetir ve her yerde bulunur, kudret sahibi bir tek Tanrı’nın varlığını kabul eden nasıl olur da taştan yontulan bir puta tapar, malını,canını, ona feda eder?
  • زاهدی را یک زنی بد بس غیور  ** هم بد او را یک کنیزک هم‌چو حور 
  • Bir zahidin pek kıskanç bir karısı, bir de huri gibi güzel bir halayığı vardı.
  • زان ز غیرت پاس شوهر داشتی  ** با کنیزک خلوتش نگذاشتی 
  • Kadın, kıskançlığından kocasını gözetir, halayıkla hiç yalnız bırakmazdı.
  • مدتی زن شد مراقب هر دو را  ** تاکشان فرصت نیفتد در خلا  2165
  • Kadın, bir zaman onların ikisini de gözetti, yalnız kalmalarına fırsat vermedi.
  • تا در آمد حکم و تقدیر اله  ** عقل حارس خیره‌سر گشت و تباه 
  • Nihayet Tanrının kaza ve kaderi gelip çattı. Koruyucu akıl, şaşırdı gitti.
  • حکم و تقدیرش چو آید بی‌وقوف  ** عقل کی بود در قمر افتد خسوف 
  • Tanrı hükmü, Tanrı takdiri gelince akıl kim oluyor ki? Ay bile tutulur.
  • بود در حمام آن زن ناگهان  ** یادش آمد طشت و در خانه بد آن 
  • Kadın, hamama gitmişti. Birden aklına geldi hamam tasını evde unutmuştu.
  • با کنیزک گفت رو هین مرغ‌وار  ** طشت سیمین را ز خانه‌ی ما بیار 
  • Kuş gibi hemencecik koş. Evden o gümüş hamam tasını getir dedi.
  • آن کنیزک زنده شد چون این شنید  ** که به خواجه این زمان خواهد رسید  2170
  • Halayık bu sözü duyunca efendisiyle buluşabileceğini düşünüp adeta canlandı.
  • خواجه در خانه‌ست و خلوت این زمان  ** پس دوان شد سوی خانه شادمان 
  • Efendi şimdi evde yalnızdır deyip sevine, sevine hemen eve koştu.