بحثشان بسیار شد اندر خطاب ** مانده گشتند از سال و از جواب
Aralarındaki bahis uzadı. Nihayet sualden de kaldılar, cevaptan da.
بعد از آن گفتش بدان در مملکه ** نهی لا تلقوا بایدی تهلکه
Tilki, bundan sonra ona "Nefislerinizi, ellerinizle tehlikeye atmayın" emrini söyledi.
صبر در صحرای خشک و سنگلاخ ** احمقی باشد جهان حق فراخ
Kuru ve kayalık bir sahrada sabretmek ahmaklıktır. Tanrı'nın âlemi geniş.
نقل کن زینجا به سوی مرغزار ** میچر آنجا سبزه گرد جویبار 2430
Buradan çayırlığa göç. Orada ırmak kenarında yeşil otlar otla.
مرغزاری سبز مانند جنان ** سبزه رسته اندر آنجا تا میان
Cennet gibi yemyeşil bir çayırlık. Orada yeşillikler bitmiş, ta bele kadar büyümüş.
خرم آن حیوان که او آنجا شود ** اشتر اندر سبزه ناپیدا شود
Ne mutlu o hayvana ki oraya varır. Deve bile o yeşillikte kaybolur.
هر طرف در وی یکی چشمهی روان ** اندرو حیوان مرفه در امان
Orada her yanda bir kaynak akmada. Orada hayvanlar, amana kavuşmuş, hepsi rahattaydı.
از خری او را نمیگفت ای لعین ** تو از آنجایی چرا زاری چنین
Eşek, eşekliğinden "A melun, sen oradasın da neden böyle zayıfsın?
کو نشاط و فربهی و فر تو ** چیست این لاغر تن مضطر تو 2435
Nerde neşen, semizliğin, nerde nurun, ferin? Neden bu sıkıntılara düşmüş bedenin böyle zayıf?
شرح روضه گر دروغ و زور نیست ** پس چرا چشمت ازو مخمور نیست
Bu aç gözlülük, bu görmemezlik, senin yoksuzluğundandır, beylerbeyi olduğundan değil.
این گدا چشمی و این نادیدگی ** از گدایی تست نه از بگلربگی
Madem kaynaktan geldin, neden kurusun?
چون ز چشمه آمدی چونی تو خشک ** ور تو ناف آهویی کو بوی مشک
Madem misk ceylânısın, nerde sende misk kokusu?
زانک میگویی و شرحش میکنی ** چون نشانی در تو نامد ای سنی
Söylediğin, anlattığın şeylerden neden sende bir nişane yok ey yüce kişi?" diyemedi.
مثل آوردن اشتر در بیان آنک در مخبر دولتی فر و اثر آن چون نبینی جای متهم داشتن باشد کی او مقلدست در آن
Bir devleti haber verende o devletin eserini ve nurunu göremezsen onun mukallit olduğuna hükmetmen lâzımdır. Bu hususta bir deve hikâyesini örnek getiriyoruz.
آن یکی پرسید اشتر را که هی ** از کجا میآیی ای اقبال پی 2440
Birisi, deveye "Ey izi kutlu, nerden geliyorsun?" dedi.
گفت از حمام گرم کوی تو ** گفت خود پیداست در زانوی تو
Deve dedi ki: Senin civarında bulunan sıcacık hamamdan. Adam, evet dedi, zaten dizinden belli!
مار موسی دید فرعون عنود ** مهلتی میخواست نرمی مینمود
İnatçı Firavun, Musa'nın ejderhasını görünce mühlet istedi, yumuşaklık gösterdi.
زیرکان گفتند بایستی که این ** تندتر گشتی چو هست او رب دین
Akıllılar dediler ki: Bu, daha fazla sertleşmeliydi. Hani ya Tanrıydı ya!
معجزهگر اژدها گر مار بد ** نخوت و خشم خداییاش چه شد
Mucize ister ejderha olsun, ister yılan. Onun Tanrılık kibri, Tanrılık hışımı ne oldu?
رب اعلی گر ویست اندر جلوس ** بهر یک کرمی چیست این چاپلوس 2445
Oturunca "Ben yüce Tanrıyım" diyordu. Bir kurtcağız için bu yaltaklanma neden?
نفس تو تا مست نقلست و نبید ** دانک روحت خوشهی غیبی ندید
Senin nefsin, mezeyle, hurma şarabiyle sarhoşsa bil ki gayıp salkımını görmemiştir.
که علاماتست زان دیدار نور ** التجافی منک عن دار الغرور
Çünkü o nuru görenlerde alâmetler vardır. Onlar, bu gurur yüzünden uzaklaşırlar.
مرغ چون بر آب شوری میتند ** آب شیرین را ندیدست او مدد
Acı suyun etrafında dönüp dolaşan kuş, tatlı suyu görmemiştir.
بلک تقلیدست آن ایمان او ** روی ایمان را ندیده جان او
Onun imanı da taklitten ibarettir. Canı, iman yüzünü görmemiştir.
پس خطر باشد مقلد را عظیم ** از ره و رهزن ز شیطان رجیم 2450
Mukallide yoldan da büyük bir tehlike vardır" yol kesen taşlanmış Şeytandan da.
چون ببیند نور حق آمن شود ** ز اضطرابات شک او ساکن شود
Fakat hak nurunu görünce emin olur. Ondaki şüphe ıstırapları yatışır.