عاجزم من از منی خویشتن ** چه نشستی پر منی تو پیش من
Ben kendi benliğimden âciz kaldım. Sen neden benlikle dolu bir halde önümde duruyorsun?
بیمن و مایی همیجویم به جان ** تا شوم من گوی آن خوش صولجان
Canla başla benlikten, varlıktan kurtulmayı istiyorum ki onun o güzelim savlicanına top olayım.
هر که بیمن شد همه منها خود اوست ** دوست جمله شد چو خود را نیست دوست 2665
Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur. Kendisine dost olmadığı için herkese dost kesilir.
آینه بینقش شد یابد بها ** زانک شد حاکی جمله نقشها
Nakışsız bir ayna haline gelir, değer kazanır| Çünkü bütün nakışları aksettirir.
حکایت شیخ محمد سررزی غزنوی قدس الله سره
Tanrı sırrını kutlu etsin, Gazneli Şeyh Muhammed-i Serrezi'nin hikâyesi
زاهدی در غزنی از دانش مزی ** بد محمد نام و کفیت سررزی
Gazne'de bilgiler emen bir zahit vardı. Adı Muhammed'di, Künyesi Serrezi.
بود افطارش سر رز هر شبی ** هفت سال او دایم اندر مطلبی
Her gece üzüm çotuğunun ucunu yer, onunla iftar ederdi. Yedi yıl bu haldeydi.
بس عجایب دید از شاه وجود ** لیک مقصودش جمال شاه بود
Varlık padişahından birçok şaşılacak şeyler gördü. Fakat maksadı padişahın cemalini görmekti.
بر سر که رفت آن از خویش سیر ** گفت بنما یا فتادم من به زیر 2670
O kendine doymuş er, bir dağ başına çıktı. Dedi ki: Ya bana kendini göster, yahut kendimi dağdan atacağım.
گفت نامد مهلت آن مکرمت ** ور فرو افتی نمیری نکشمت
Tanrı dedi ki: O ihsanın zamanı gelmedi. Kendini atarsan da ölmezsin, ben seni öldürmem.
او فرو افکند خود را از وداد ** در میان عمق آبی اوفتاد
Şeyh, iştiyakından kendisini o yüce dağdan derin bir suya attı.
چون نمرد از نکس آن جانسیر مرد ** از فراق مرگ بر خود نوحه کرد
O canına doymuş er ölmedi. Ölümden kurtulduğuna feryadetmeğe başladı.
کین حیات او را چو مرگی مینمود ** کار پیشش بازگونه گشته بود
Çünkü bu yaşayış ona ölüm gibi görünmedeydi. İş onca tersineydi.
موت را از غیب میکرد او کدی ** ان فی موتی حیاتی میزدی 2675
O, gayb âleminden ölüm istiyor, hayatım ölümümdedir deyip duruyordu.
موت را چون زندگی قابل شده ** با هلاک جان خود یک دل شده
Ölümü, hayat gibi kabul etmede, helakine gönül vermedeydi.
سیف و خنجر چون علی ریحان او ** نرگس و نسرین عدوی جان او
Ali gibi kılıçla hançer, ona reyhan kesilmiş, nerkisle nesrin, canına düşman olmuştu.
بانگ آمد رو ز صحرا سوی شهر ** بانگ طرفه از ورای سر و جهر
Açıklıktan da ileri, gizlilikten de ileri bir duyulmamış ses geldi: Yürü, ovayı bırak, şehire git!
گفت ای دانای رازم مو به مو ** چه کنم در شهر از خدمت بگو
Dedi ki: Ey kıldan kıla bütün gizliliklerimi bilen Tanrı, şehirde ne yapayım? Söyle.
گفت خدمت آنک بهر ذل نفس ** خویش را سازی تو چون عباس دبس 2680
Tanrı dedi ki: Nefsini alçaltma için Abbas-ı Debs gibi rüsvay ol, dilen.
مدتی از اغنیا زر میستان ** پس به درویشان مسکین میرسان
Bir müddet zenginlerden para topla, yoksullara dağıt.
خدمتت اینست تا یک چند گاه ** گفت سمعا طاعة ای جانپناه
Bir müddet hizmetin budur. Şeyh, baş üstüne ey canımın sığındığı Tann dedi.
بس سال و بس جواب و ماجرا ** بد میان زاهد و رب الوری
Mahlûkatın Tanrısiyle o zahit arasında birçok sual cevap, birçok macera oldu.
که زمین و آسمان پر نور شد ** در مقالات آن همه مذکور شد
Öyle ki yerle gök bunlarla nurlandı. Bütün bu sözler, dillere destan oldu.
لیک کوته کردم آن گفتار را ** تا ننوشد هر خسی اسرار را 2685
Fakat ben, bu sözü kısa kesiyorum, her aşağılık kişi, sırları duymasın diye.
آمدن شیخ بعد از چندین سال از بیابان به شهر غزنین و زنبیل گردانیدن به اشارت غیبی و تفرقه کردن آنچ جمع آید بر فقرا هر که را جان عز لبیکست نامه بر نامه پیک بر پیکست چنانک روزن خانه باز باشد آفتاب و ماهتاب و باران و نامه و غیره منقطع نباشد
Şeyhin bunca yıldan sonra çölden Gaznenin şehrine gelip gayıptan gelen emirle zembil gezdirerek şunu bunu toplaması ve topladığını yoksullara dağıtması. Buyur kulum yüceliğini bulan cana mektup üstüne mektup gelir, haberci üstüne haberci. Evin penceresi açık olursa oradan güneş de girer, ay ışığı da, yağmur da, mektup da, başka şeyler de ve bunların ardı arası kesilmez.
رو به شهر آورد آن فرمانپذیر ** شهر غزنین گشت از رویش منیر
Şeyh, Tanrı buyruğunu kabul edip Gaznenin şehrini, yüzünün nuriyle aydınlattı.
از فرح خلقی به استقبال رفت ** او در آمد از ره دزدیده تفت
Bir bölük halk, ferahtan ona karşı vardılar. Fakat o, acele bilinmez bir yoldan şehre girdi.