-
دیو زان لوتی که مرده حی شود ** تا نیاشامد مسلمان کی شود 290
- Ölüyü dirilten o yemekten Şeytan yiyip içmese nasıl olur da Müslüman olur?
-
دیو بر دنیاست عاشق کور و کر ** عشق را عشقی دگر برد مگر
- Şeytan dünyaya aşıktır. Kördür, sağırdır. Bir aşkı başka bir aşk giderebilir.
-
از نهانخانهی یقین چون میچشد ** اندکاندک رخت عشق آنجا کشد
- Yakıynin gizli evinde yer, içerse yavaş yavaş aşk pılı pırtısını oraya çeker götürür.
-
یا حریص االبطن عرج هکذا ** انما المنهاج تبدیل الغذا
- Ey karnına haris olan böylece yücel. Bunun yolu, ancak yiyeceğini değiştirmedir.
-
یا مریض القلب عرج للعلاج ** جملة التدبیر تبدیل المزاج
- Ey kalp hastası, ilaca sarıl. Bütün tedbir, mizacı değiştirmeden ibarettir.
-
ایها المحبوس فی رهن الطعام ** سوف تنجو ان تحملت الفطام 295
- Ey yemeğe rehin düşüp hapiste kalan, sütten kesilmeye tahammül edersen yakında kurtulursun.
-
ان فیالجوع طعام وافر ** افتقدها وارتج یا نافر
- Açlıkta bir çok yemekler var. Onları ara, onları dile ey onlardan nefret eden.
-
اغتذ بالنور کن مثل البصر ** وافق الاملاک یا خیر البشر
- Nurla gıdalan, göze benze. Ey insanların hayırlısı meleklere uy.
-
چون ملک تسبیح حق را کن غذا ** تا رهی همچون ملایک از اذا
- Melek gibi Allahyı tesbih etmeyi kendine gıda yap da melekler gibi ezadan kurtul.
-
جبرئیل ار سوی جیفه کم تند ** او به قوت کی ز کرکس کم زند
- Cebrail murdar şeylere hiç bakmamakta, onların etrafında dönüp dolaşmamakta. Böyle olduğu halde kuvvet bakımından herkes den aşağı mıdır ki?
-
حبذا خوانی نهاده در جهان ** لیک از چشم خسیسان بس نهان 300
- Allah aleme ne de hoş, ne de güzel bir sofra yaymıştır. Fakat o sofra, aşağılık kişilerin gözlerinden pek gizlidir.
-
گر جهان باغی پر از نعمت شود ** قسم موش و مار هم خاکی بود
- Alem nimetlerle dolu bir bağ olsa fare ve yılan yine toprak yer.
-
انکار اهل تن غذای روح را و لرزیدن ایشان بر غذای خسیس
- Ten ehlinin ruh gıdasını inkar ederek adi yemeğe titremeleri
-
قسم او خاکست گر دی گر بهار ** میر کونی خاک چون نوشی چو مار
- İster kış olsun ister bahar, onların gıdası topraktır. Fakat sen varlığın beyisin, nasıl olur da yılan gibi toprak yersin?
-
در میان چوب گوید کرم چوب ** مر کرا باشد چنین حلوای خوب
- Tahtanın içindeki kurt, kimin böyle güzel helvası var der.
-
کرم سرگین در میان آن حدث ** در جهان نقلی نداند جز خبث
- Bok böceği, bok içinde yaşar ve alemde pislikten başka bir meze bilmez.
-
مناجات
- Münacat
-
ای خدای بینظیر ایثار کن ** گوش را چون حلقه دادی زین سخن 305
- Ey eşi, benzeri olamayan Allah, mademki bu sözü kulağımıza küpe yaptın, ihsanda bulun, bu sözleri bol bol saç!
-
گوش ما گیر و بدان مجلس کشان ** کز رحیقت میخورند آن سرخوشان
- Kulağımızı tut, bizi o sarhoşların halis şarabını içtikleri meclise çek, oraya götür.
-
چون به ما بویی رسانیدی ازین ** سر مبند آن مشک را ای رب دین
- Madem ki bize bundan bir koku duyurdun, ey din Allahsı o tulumun ağzını kapama.
-
از تو نوشند ار ذکورند ار اناث ** بیدریغی در عطا یا مستغاث
- Ey kendisine sığınılan Allah, ey kendisinden imdat istenen Rab, esirgeme, ihsan et de erkek, kadın herkes, senin şarabından içsin!
-
ای دعا ناگفته از تو مستجاب ** داده دل را هر دمی صد فتح باب
- Ey duaları duadan önce duyan, muratları istenmeden veren Allah, gönüle her an yüzlerce kapı açarsın.
-
چند حرفی نقش کردی از رقوم ** سنگها از عشق آن شد همچو موم 310
- Birkaç harftir yazdın. Taşlar bile o harflerin sevgisiyle eridi muma döndü.
-
نون ابرو صاد چشم و جیم گوش ** بر نوشتی فتنهی صد عقل و هوش
- Yüzlerce akla, fikre fitne olarak kaş nununu, göz sadını, kulak cimini yazdın.
-
زان حروفت شد خرد باریکریس ** نسخ میکن ای ادیب خوشنویس
- Akıl o harfler yüzünden ince eleyip sık dokumaya koyuldu. Ey yazısı güzel edip, bunları boz!
-
در خور هر فکر بسته بر عدم ** دم به دم نقش خیالی خوش رقم
- Yokluğa, her düşünceye göre an be an güzel bir hayal nakşetme;
-
حرفهای طرفه بر لوح خیال ** بر نوشته چشم و عارض خد و خال
- Hayal levhine göz, yanak, yüz ve ben gibi görülmemiş harfler yazmaktasın.