جبرئیل ار سوی جیفه کم تند ** او به قوت کی ز کرکس کم زند
Cebrail murdar şeylere hiç bakmamakta, onların etrafında dönüp dolaşmamakta. Böyle olduğu halde kuvvet bakımından herkes den aşağı mıdır ki?
حبذا خوانی نهاده در جهان ** لیک از چشم خسیسان بس نهان 300
Allah aleme ne de hoş, ne de güzel bir sofra yaymıştır. Fakat o sofra, aşağılık kişilerin gözlerinden pek gizlidir.
گر جهان باغی پر از نعمت شود ** قسم موش و مار هم خاکی بود
Alem nimetlerle dolu bir bağ olsa fare ve yılan yine toprak yer.
انکار اهل تن غذای روح را و لرزیدن ایشان بر غذای خسیس
Ten ehlinin ruh gıdasını inkar ederek adi yemeğe titremeleri
قسم او خاکست گر دی گر بهار ** میر کونی خاک چون نوشی چو مار
İster kış olsun ister bahar, onların gıdası topraktır. Fakat sen varlığın beyisin, nasıl olur da yılan gibi toprak yersin?
در میان چوب گوید کرم چوب ** مر کرا باشد چنین حلوای خوب
Tahtanın içindeki kurt, kimin böyle güzel helvası var der.
کرم سرگین در میان آن حدث ** در جهان نقلی نداند جز خبث
Bok böceği, bok içinde yaşar ve alemde pislikten başka bir meze bilmez.
مناجات
Münacat
ای خدای بینظیر ایثار کن ** گوش را چون حلقه دادی زین سخن 305
Ey eşi, benzeri olamayan Allah, mademki bu sözü kulağımıza küpe yaptın, ihsanda bulun, bu sözleri bol bol saç!
گوش ما گیر و بدان مجلس کشان ** کز رحیقت میخورند آن سرخوشان
Kulağımızı tut, bizi o sarhoşların halis şarabını içtikleri meclise çek, oraya götür.
چون به ما بویی رسانیدی ازین ** سر مبند آن مشک را ای رب دین
Madem ki bize bundan bir koku duyurdun, ey din Allahsı o tulumun ağzını kapama.
از تو نوشند ار ذکورند ار اناث ** بیدریغی در عطا یا مستغاث
Ey kendisine sığınılan Allah, ey kendisinden imdat istenen Rab, esirgeme, ihsan et de erkek, kadın herkes, senin şarabından içsin!
ای دعا ناگفته از تو مستجاب ** داده دل را هر دمی صد فتح باب
Ey duaları duadan önce duyan, muratları istenmeden veren Allah, gönüle her an yüzlerce kapı açarsın.
چند حرفی نقش کردی از رقوم ** سنگها از عشق آن شد همچو موم 310
Birkaç harftir yazdın. Taşlar bile o harflerin sevgisiyle eridi muma döndü.
نون ابرو صاد چشم و جیم گوش ** بر نوشتی فتنهی صد عقل و هوش
Yüzlerce akla, fikre fitne olarak kaş nununu, göz sadını, kulak cimini yazdın.
زان حروفت شد خرد باریکریس ** نسخ میکن ای ادیب خوشنویس
Akıl o harfler yüzünden ince eleyip sık dokumaya koyuldu. Ey yazısı güzel edip, bunları boz!
در خور هر فکر بسته بر عدم ** دم به دم نقش خیالی خوش رقم
Yokluğa, her düşünceye göre an be an güzel bir hayal nakşetme;
حرفهای طرفه بر لوح خیال ** بر نوشته چشم و عارض خد و خال
Hayal levhine göz, yanak, yüz ve ben gibi görülmemiş harfler yazmaktasın.
بر عدم باشم نه بر موجود مست ** زانک معشوق عدم وافیترست 315
Halbuki ben, yokluğa aşığım, vara bakıp sarhoş olmam. Çünkü yokluk sevgilisi, bence daha vefalıdır.
عقل را خط خوان آن اشکال کرد ** تا دهد تدبیرها را زان نورد
Allah akıla o şekilleri okuttu, bu suretle onun tedbirlerden vazgeçip Allahsını dilemesini diledi.
تمثیل لوح محفوظ و ادراک عقل هر کسی از آن لوح آنک امر و قسمت و مقدور هر روزهی ویست هم چون ادراک جبرئیل علیهالسلام هر روزی از لوح اعظم عقل مثال جبرئیلست و نظر او به تفکر به سوی غیبی که معهود اوست در تفکر و اندیشهی کیفیت معاش و بیرون شو کارهای هر روزینه مانند نظر جبرئیلست در لوح و فهم کردن او از لوح
Levhi mahfuz ve herkesin, günlük nasibi ne kadarsa o levihten o kadarına akıl erdirmesi, Cebrail aleyhisselam’ın her gün o levihten bir şey anlamasına benzer
چون ملک از لوح محفوظ آن خرد ** هر صباحی درس هر روزه برد
Akıl, her sabah melek gibi o Levhi Mahfuz’dan bir ders alır.
بر عدم تحریرها بین بیبنان ** و از سوادش حیرت سوداییان
Yokluğu parmaksız olarak yazılmış yazılara bak; dünyaya dalanlar, o yazıların karartısına şaşırıp kalmışlar.
هر کسی شد بر خیالی ریش گاو ** گشته در سودای گنجی کنجکاو
Herkes bir hayale kapılmış, bir bucağı eşmede. Biri bir define bulmak için bir bucağı kazmada;
از خیالی گشته شخصی پرشکوه ** روی آورده به معدنهای کوه 320
Biri bir hayal peşine düşmüş, azamet sahibi olduğu halde dağlardaki madenlere yüz çevirmiş;
وز خیالی آن دگر با جهد مر ** رو نهاده سوی دریا بهر در
Öbürü, bir hayale düşmüş, sıkıntılı uğraşmalarla, didişmelerle inci çıkarmak için denize yönelmiş;
وآن دگر بهر ترهب در کنشت ** وآن یکی اندر حریصی سوی کشت
Bir başkası papaz olmak için kiliseye kapanmış, bir başkası da hırs içinde ekine tarlaya düşmüş!
از خیال آن رهزن رسته شده ** وز خیال این مرهم خسته شده
O yol kesen, kurtulduğunu hayal etmiş, bu ise hayalince bir hastaya merhem olmuş.