-
درک وجدانی به جای حس بود ** هر دو در یک جدول ای عم میرود
- Vicdanî anlayış, duygu yerine kaimdir. Her ikisi de bir arktan akar.
-
نغز میآید برو کن یا مکن ** امر و نهی و ماجراها و سخن
- Onun için bu anlayışa yap, yapma diye emir etmek, nehiyde bulunmak, onunla maceralara girişmek, söyleşmek yerindedir.
-
این که فردا این کنم یا آن کنم ** این دلیل اختیارست ای صنم
- Yarın bunu, yahut onu yapayım demek ihtiyara delildir güzelim.
-
وان پشیمانی که خوردی زان بدی ** ز اختیار خویش گشتی مهتدی 3025
- Yaptığın kötülük yüzünden pişman olman da ihtiyarına delâlet eder, demek ki kendi ihtiyarınla pişman oldun, doğru yolu buldun.
-
جمله قران امر و نهیست و وعید ** امر کردن سنگ مرمر را کی دید
- Bütün Kur'an, emirdir, nehiydir, korkutmadır. Mermer taşa kim emir verir, bunu kim görmüştür?
-
هیچ دانا هیچ عاقل این کند ** با کلوخ و سنگ خشم و کین کند
- Akıllı bilgili adam, toprak parçasına, taşa hükmeder mi ?
-
که بگفتم کین چنین کن یا چنان ** چون نکردید ای موات و عاجزان
- Ey ölüler, âcizler, böyle yapın, şöyle edin dedim, neden yapmadınız der mi?
-
عقل کی حکمی کند بر چوب و سنگ ** عقل کی چنگی زند بر نقش چنگ
- Akıl, tahta parçasına taşa hükmeder mi? Akıl sahibi, resme,
-
کای غلام بسته دست اشکستهپا ** نیزه برگیر و بیا سوی وغا 3030
- Be hey eli bağlı, ayağı kırık yiğit, mızrağı al; da savaşa gel diye el atar, buyruk yürütmeye kalkar mı?
-
خالقی که اختر و گردون کند ** امر و نهی جاهلانه چون کند
- Peki... Yıldızları ve gökyüzünü yaratan Tanrı,, cahilcesine nasıl emir ve nehiyde bulunur?
-
احتمال عجز از حق راندی ** جاهل و گیج و سفیهش خواندی
- Kulda ihtiyar yoktur diye Tanrı'dan güya âciz ihtimalini gidermeye kalkıştın ama onu cahil, ahmak ve aptal yaptın.
-
عجز نبود از قدر ور گر بود ** جاهلی از عاجزی بدتر بود
- Kader yoktur, kul, kendi ihtiyariyle iş yapar demekte hiç olmazsa aciz yoktur, hattâ olsa bile cahillik, acizlikten beterdir.
-
ترک میگوید قنق را از کرم ** بیسگ و بیدلق آ سوی درم
- Türk, kereminden konuğa der ki, kapıma köpeksiz gel, yırtık hırkayla gelme.
-
وز فلان سوی اندر آ هین با ادب ** تا سگم بندد ز تو دندان و لب 3035
- Falan yerden edeplice gel de köpeğim, senden ağzını, dudağını bağlasın.
-
تو به عکس آن کنی بر در روی ** لاجرم از زخم سگ خسته شوی
- Sense bu sözün tam aksini tutar, otağın kapısına gidersin. Elbette köpek seni yaralar.
-
آنچنان رو که غلامان رفتهاند ** تا سگش گردد حلیم و مهرمند
- Kullar nasıl gitmişlerse öyle git ki köpeği, sana karşı kin ve merhametli olsun.
-
تو سگی با خود بری یا روبهی ** سگ بشورد از بن هر خرگهی
- Sen tutar, kendinle beraber bir köpek, yahut tilki götürürsen elbette her çadırın altından bir köpek çıkar, başına üşüşürler.
-
غیر حق را گر نباشد اختیار ** خشم چون میآیدت بر جرمدار
- Tanrı'dan başkasında ihtiyar yoksa suçluya ne kızıyorsun?
-
چون همیخایی تو دندان بر عدو ** چون همی بینی گناه و جرم ازو 3040
- Neden düşmana karşı diş biler durursun? Nasıl onun suçunu, kusurunu görürsün?
-
گر ز سقف خانه چوبی بشکند ** بر تو افتد سخت مجروحت کند
- Evin damından bir odun kırılıp düşse de seni adamakıllı yaralasa,
-
هیچ خشمی آیدت بر چوب سقف ** هیچ اندر کین او باشی تو وقف
- Hiç o tahta parçasına kızar mısın, hiç ona kinlenir misin?
-
که چرا بر من زد و دستم شکست ** او عدو و خصم جان من بدست
- Neden bana vurdu da elimi kırdı? O benim can düşmanımmış der misin?
-
کودکان خرد را چون میزنی ** چون بزرگان را منزه میکنی
- Neden küçük çocukları döversin de büyüklere dokunmazsın?
-
آنک دزدد مال تو گویی بگیر ** دست و پایش را ببر سازش اسیر 3045
- Malını çalan hırsızı gösterir, tut şunu, elini ayağını kır, onu esir et dersin.
-
وآنک قصد عورت تو میکند ** صد هزاران خشم از تو میدمد
- Karına göz koyana karşı yüz binlerce defa coşar, köpürürsün.