-
کی بری زان آب کان آبت برد ** کی کنی زان فهم فهمت را خورد
- Yüzünün suyunu döken sudan ne elde edebilirsin? Anlayışını mahveden şeyden ne anlarsın?
-
غیر این معقولها معقولها ** یابی اندر عشق با فر و بها
- Şu akılla anlaşılacak şeylerden başka aşkta, akılla anlaşılacak daha nice parlak ve güzel şeyler vardır.
-
غیر این عقل تو حق را عقلهاست ** که بدان تدبیر اسباب سماست
- Tanrı'da senin bu aklından başka akıllar var ki gökyüzünün sebepleri onlarla tedbire girer.
-
که بدین عقل آوری ارزاق را ** زان دگر مفرش کنی اطباق را 3235
- Rızıklarını bu akılla elde dersin. Öbür akla gelince: Onunla yedi kat gökleri, kendine bir döşeme yaparsın.
-
چون ببازی عقل در عشق صمد ** عشر امثالت دهد یا هفتصد
- Tanrı sevgisine düşer, aklınla oynarsan Tanrı, sana o aklın onlarca fazlasını, hattâ yedi yüzünü ihsan eder.
-
آن زنان چون عقلها درباختند ** بر رواق عشق یوسف تاختند
- O kadındır, akıllarıyle oynadılar da Yusuf'un aşk sayvanına sıçradılar.
-
عقلشان یکدم ستد ساقی عمر ** سیر گشتند از خرد باقی مرد
- Ömür sakisi, bir an onların akıllarını aldı, ömürlerinin sonuna kadar akla doydular, adını bile anmadılar.
-
اصل صد یوسف جمال ذوالجلال ** ای کم از زن شو فدای آن جمال
- Ululuk ıssı Tanrı'nın güzelliğiyse yüzlerce Yusuf güzelliğinin de aslıdır. Ey kadından aşağı adam, o güzelliğe feda ol.
-
عشق برد بحث را ای جان و بس ** کو ز گفت و گو شود فریاد رس 3240
- Ey can, bahsi ancak akıl keser. Nerde insanı dedikodudan kurtarıp feryada yetişen biri?
-
حیرتی آید ز عشق آن نطق را ** زهره نبود که کند او ماجرا
- O söze aşk yüzünden bir hayrettir gelir, macerayı nakletmeye takati kalmaz.
-
که بترسد گر جوابی وا دهد ** گوهری از لنج او بیرون فتد
- Çünkü bir cevap verirse içindeki incinin düşeceğinden korkar.
-
لب ببندد سخت او از خیر و شر ** تا نباید کز دهان افتد گهر
- O, hayırdan da adamakıllı dudağını yummuştur,, serden de. Ağzından incinin düşeceğinden ürker.
-
همچنانک گفت آن یار رسول ** چون نبی بر خواندی بر ما فصول
- Nitekim Peygamber'in dostu da demiştir ki: Peygamber, bize bir şeyden haber verdi, bir şey söyledi mi..
-
آن رسول مجتبی وقت نثار ** خواستی از ما حضور و صد وقار 3245
- O seçilmiş Peygamber, bu incileri saçtığı sırada bizden yüzlerce huzur, yüzlerce vekar isterdi.
-
آنچنان که بر سرت مرغی بود ** کز فواتش جان تو لرزان شود
- Hani başında bir kuş olur da uçmasın diye canin titrer.
-
پس نیاری هیچ جنبیدن ز جا ** تا نگیرد مرغ خوب تو هوا
- Yerinden bile kımıldamaz,o güzelim kuş havalanmasın dersin.
-
دم نیاری زد ببندی سرفه را ** تا نباید که بپرد آن هما
- Nefes alma,öksürüğün bile gelse kendini sıkar,o devlet kuşu uçar diye korkundan öksürmezsin bile.
-
ور کست شیرین بگوید یا ترش ** بر لب انگشتی نهی یعنی خمش
- O sırada birisi sana tatlı,yahut acı bir söz söylese ağzına parmağını kor,sus demek istersin.
-
حیرت آن مرغست خاموشت کند ** بر نهد سردیگ و پر جوشت کند 3250
- İşte o kuş hayrettir,seni susturur.Tencerenin ağzını kapatır,seni kaynatmaya başlar.
-
پرسیدن پادشاه قاصدا ایاز را کی چندین غم و شادی با چارق و پوستین کی جمادست میگویی تا ایاز را در سخن آورد
- Padişahın,Eyaz'ı söyletmek üzere mahsus 'Bunca gamı,neşeyi,cansız bir şey olan çarıkla pöstekiye neden söylersin?'diye sordu
-
ای ایاز این مهرها بر چارقی ** چیست آخر همچو بر بت عاشقی
- Ey Eyaz,bir çarık parçasına şu sevgi nedir?Neden bir put gibi ona aşıksın?
-
همچو مجنون از رخ لیلی خویش ** کردهای تو چارقی را دین و کیش
- Mecnun gibi kendi Leyla’ndan yüzünü çevirmişsin de bir çarığı kendine din,iman edinmişsin.
-
با دو کهنه مهر جان آمیخته ** هر دو را در حجرهای آویخته
-
چند گویی با دو کهنه نو سخن ** در جمادی میدمی سر کهن
- İki eski çarığa niceye kadar bir taze sözler söyleyerek,cansız bir şeye ezeli sırrı açacaksın?
-
چون عرب با ربع و اطلال ای ایاز ** میکشی از عشق گفت خود دراز 3255
- Ey ayaz,Araplar gibi sevginden çöllerde kalan çadır yerlerine,oralardaki döküntülere uzun uzun hitap ediyorsun.
-
چارقت ربع کدامین آصفست ** پوستین گویی که کرتهی یوسفست
- Çarığın göçüp giden hangi sevgilinden kalma?Pöstekin,sanki Yusuf'un gömleği!