-
دوستی و وهم صد یوسف تند ** اسحر از هاروت و ماروتست خود 3260
- Dostluk ve vehim,yüzlerce Yusuf yaratır.Büyü zaten Harut'la Murat'tan kalmadır.
-
صورتی پیدا کند بر یاد او ** جذب صورت آردت در گفت و گو
- İnsan,sevgilinin hatırasiyle bir suret yaratır.O suretin çekişi,seni dedikoduya sevk eder.
-
رازگویی پیش صورت صد هزار ** آن چنان که یار گوید پیش یار
- Suretin önüne varır,yüz binlerce sır dökersin,dostun dosta sır söylemesi gibi.
-
نه بدانجا صورتی نه هیکلی ** زاده از وی صد الست و صد بلی
- Halbuki orada ne bir suret vardır ,ne bir heykel.Öyle olduğu halde ondan yüzlerce Elest duyulur,bundan yüzlerce Bela.
-
آن چنان که مادری دلبردهای ** پیش گور بچهی نومردهای
- Nitekim gönlü yaralı bir ana da yeni ölmüş yavrusunun yanına,
-
رازها گوید به جد و اجتهاد ** مینماید زنده او را آن جماد 3265
- Candan yürekler sırlar söyler.O cansız toprak,ona diri görünür.
-
حی و قایم داند او آن خاک را ** چشم و گوشی داند او خاشاک را
- O toprağı diri ve canlı sanır,o toprak yığınının gözü,kulağı vardır zannına kapılır.
-
پیش او هر ذرهی آن خاک گور ** گوش دارد هوش دارد وقت شور
-
مستمع داند به جد آن خاک را ** خوش نگر این عشق ساحرناک را
- Onca o toprağın her zerresi duyar,o coştu mu,feryadını iştir,anlar.
-
آنچنان بر خاک گور تازه او ** دمبدم خوش مینهد با اشک رو
- Ana,çocuğunun yeni mezarının toprağına anbean gözyaşlarıyla kapanır,yüzünü,gözünü sürer.
-
که بوقت زندگی هرگز چنان ** روی ننهادست بر پور چو جان 3270
- Oğlu diriyken bile o canının canına, o can yavrusuna asla böyle yüzünü,gözünü sürmemiştir.
-
از عزا چون چند روزی بگذرد ** آتش آن عشق او ساکن شود
- Fakat bu ölümden birkaç gün geçti mi sevgisinin ateşi yatışır.
-
عشق بر مرده نباشد پایدار ** عشق را بر حی جانافزای دار
- Ölüye karşı aşk ebedi olmaz ki.Sen,cana canlar katan diriyi sev.
-
بعد از آن زان گور خود خواب آیدش ** از جمادی هم جمادی زایدش
- Bu acı geçti mi o mezarın karşısında durmaktan yorgunluk gelir,uykusu gelir.Cansız bir şeyden ancak cansız bir şey doğar.
-
زانک عشق افسون خود بربود و رفت ** ماند خاکستر چو آتش رفت تفت
- Çünkü aşk,afsununu çalmış,gitmiştir.Ateş sönüverdi mi kül almıştır.
-
آنچ بیند آن جوان در آینه ** پیر اندر خشت میبیند همه 3275
- Gencin aynada gördüğünü ihtiyar,tamamiyle kerpiçte görür.
-
پیر عشق تست نه ریش سپید ** دستگیر صد هزاران ناامید
- Pir,senin aşkındır,sakalı da ak olan değil.Pir,yüz binlerce ümitsizin elinden tutandır.
-
عشق صورتها بسازد در فراق ** نامصور سر کند وقت تلاق
- Aşk,ayrılık aleminde suretler düzer.Fakat insan,hakiki sevgiliyle buluştu mu tasavvur bile edilmiyen,tasvire bile sığmayan hakikat meydana çıkar da,
-
که منم آن اصل اصل هوش و مست ** بر صور آن حسن عکس ما بدست
- Der ki:Aklın ve akıllının da aslının aslı benim,sarhoşun da.Suretlerdeki o güzellik,bizim aksimizdir.
-
پردهها را این زمان برداشتم ** حسن را بیواسطه بفراشتم
- Şimdi perdelerini kaldırarak,güzelliğimizi vasıtasız gösterdik.
-
زانک بس با عکس من در بافتی ** قوت تجرید ذاتم یافتی 3280
- Çünkü benim aksimle çok uğraştın,nihayet zatının tecrit kuvvetini buldun.
-
چون ازین سو جذبهی من شد روان ** او کشش را مینبیند در میان
- Bu taraftan benim cezbem gelince Hıristiyan,arada papazı görmez.
-
مغفرت میخواهد از جرم و خطا ** از پس آن پرده از لطف خدا
- Halbuki o,papaz perdesinin ardındaki Tanrı lutfundan bağışlanmasını,o lutuftan cürüm ve hatanın yargılanmasını,diler.
-
چون ز سنگی چشمهای جاری شود ** سنگ اندر چشمه متواری شود
- Bir taştan bir kaynak çıkıp aksa taş,artık o akar suyun içinde gizli kalır.
-
کس نخواهد بعد از آن او را حجر ** زانک جاری شد از آن سنگ آن گهر
- Ondan sonra artık kimse ona taş demez.Çünkü o taştan o inci çıkıp akmaktadır.