English    Türkçe    فارسی   

5
3275-3299

  • آنچ بیند آن جوان در آینه  ** پیر اندر خشت می‌بیند همه  3275
  • Gencin aynada gördüğünü ihtiyar,tamamiyle kerpiçte görür.
  • پیر عشق تست نه ریش سپید  ** دستگیر صد هزاران ناامید 
  • Pir,senin aşkındır,sakalı da ak olan değil.Pir,yüz binlerce ümitsizin elinden tutandır.
  • عشق صورتها بسازد در فراق  ** نامصور سر کند وقت تلاق 
  • Aşk,ayrılık aleminde suretler düzer.Fakat insan,hakiki sevgiliyle buluştu mu tasavvur bile edilmiyen,tasvire bile sığmayan hakikat meydana çıkar da,
  • که منم آن اصل اصل هوش و مست  ** بر صور آن حسن عکس ما بدست 
  • Der ki:Aklın ve akıllının da aslının aslı benim,sarhoşun da.Suretlerdeki o güzellik,bizim aksimizdir.
  • پرده‌ها را این زمان برداشتم  ** حسن را بی‌واسطه بفراشتم 
  • Şimdi perdelerini kaldırarak,güzelliğimizi vasıtasız gösterdik.
  • زانک بس با عکس من در بافتی  ** قوت تجرید ذاتم یافتی  3280
  • Çünkü benim aksimle çok uğraştın,nihayet zatının tecrit kuvvetini buldun.
  • چون ازین سو جذبه‌ی من شد روان  ** او کشش را می‌نبیند در میان 
  • Bu taraftan benim cezbem gelince Hıristiyan,arada papazı görmez.
  • مغفرت می‌خواهد از جرم و خطا  ** از پس آن پرده از لطف خدا 
  • Halbuki o,papaz perdesinin ardındaki Tanrı lutfundan bağışlanmasını,o lutuftan cürüm ve hatanın yargılanmasını,diler.
  • چون ز سنگی چشمه‌ای جاری شود  ** سنگ اندر چشمه متواری شود 
  • Bir taştan bir kaynak çıkıp aksa taş,artık o akar suyun içinde gizli kalır.
  • کس نخواهد بعد از آن او را حجر  ** زانک جاری شد از آن سنگ آن گهر 
  • Ondan sonra artık kimse ona taş demez.Çünkü o taştan o inci çıkıp akmaktadır.
  • کاسه‌ها دان این صور را واندرو  ** آنچ حق ریزد بدان گیرد علو  3285
  • Bu suretleri kaseler bil.Bu kaselere,Hak ne dökerse o dolar.
  • گفتن خویشاوندان مجنون را کی حسن لیلی باندازه‌ایست چندان نیست ازو نغزتر در شهر ما بسیارست یکی و دو و ده بر تو عرضه کنیم اختیار کن ما را و خود را وا رهان و جواب گفتن مجنون ایشان را 
  • Mecnun'a akrabasının "Leyla'nın güzelliği pek o kadar fazla değil. Şehrimizde ondan daha güzel nice kızlar var. Sana bir tanesini,iki tanesini gösterelim de içlerinden birini seç,bizi de bu dertten kurtar,kendini de"demeleri.Mecnun'un onlara cevap vermesi.
  • ابلهان گفتند مجنون را ز جهل  ** حسن لیلی نیست چندان هست سهل 
  • Ahmaklar, bilgisizliklerinden Mecnun'a dediler ki:Leyla,pek o kadar ahım şahım bir şey değil.
  • بهتر از وی صد هزاران دلربا  ** هست هم‌چون ماه اندر شهر ما 
  • Şehrimizde ondan daha güzel ay gibi yüz binlerce kız var.
  • گفت صورت کوزه است و حسن می  ** می خدایم می‌دهد از نقش وی 
  • Mecnun dedi ki:Suret testidir,güzellik şarap,Tanrı,bana onun suretinden şarap içirmede.
  • مر شما را سرکه داد از کوزه‌اش  ** تا نباشد عشق اوتان گوش کش 
  • Halbuki onun testisinde size sirke verdi de onun için onun sevgisi,sizin kulağınızı tutup çekmede.
  • از یکی کوزه دهد زهر و عسل  ** هر یکی را دست حق عز و جل  3290
  • Tanrı,bir testiden hem zehir verir,hem bal.Onu,buna veren de ulu Tanrı'dır,bunu,şuna veren de.
  • کوزه می‌بینی ولیکن آب شراب  ** روی ننماید به چشم ناصواب 
  • Testiyi görüyorsun ama o şarap,doğru olmayan göze görünmez.
  • قاصرات الطرف باشد ذوق جان  ** جز به خصم خود بنماید نشان 
  • Can zevki,ehlinden başkasını bakmaz,hısmından başkasına nişane vermez.
  • قاصرات الطرف آمد آن مدام  ** وین حجاب ظرفها هم‌چون خیام 
  • O şarap,ehlinden başkasını görmez.Şu zarf hicapleriyse onu gizliyen çadırlara benzer.
  • هست دریا خیمه‌ای در وی حیات  ** بط را لیکن کلاغان را ممات 
  • O deniz,bir çadırdır ki onun içinde kaz yaşar.Fakat kuzgunlar ölürler.
  • زهر باشد مار را هم قوت و برگ  ** غیر او را زهر او دردست و مرگ  3295
  • Zehir,yılana gıdadır,azıktır.Ondan başkasınaysa yılanın zehiri,derttir,ölümdür.
  • صورت هر نعمتی و محنتی  ** هست این را دوزخ آن را جنتی 
  • Her nimetin,her mihnetin suresi,bana cennettir,ona cehennem.
  • پس همه اجسام و اشیا تبصرون  ** واندرو قوتست و سم لاتبصرون 
  • Şu halde gördüğünüz bütün cisimlerle bütün eşyada hem gıda vardır,hem zehir,fakat siz görmezsiniz.
  • هست هر جسمی چو کاسه و کوزه‌ای  ** اندرو هم قوت و هم دلسوزه‌ای 
  • Her cisim,bir kaseye,bir testiye benzer.Onda hem gıda vardır,hem gönül yakıcı bir hassa.
  • کاسه پیدا اندرو پنهان رغد  ** طاعمش داند کزان چه می‌خورد 
  • Kase meydandadır,içindeki gıda gizli.O kaseden ne yediğini,yalnız yiyen bilir.