همچو آن چوپان که میگفت ای خدا ** پیش چوپان و محب خود بیا 3320
Hani o çoban gibi.O da yarabbi,seni arayan çobana gel.
تا شپش جویم من از پیراهنت ** چارقت دوزم ببوسم دامنت
Gel de gömleğindeki bitleri ayıklıyayım,kırayım.Çarığımı dikeyim,eteğini öpeyim diyordu ya.
کس نبودش در هوا و عشق جفت ** لیک قاصر بود از تسبیح و گفت
Kimse aşk ve muhabbette ona eş olamazdı,fakat Tanrı'yı tesbih etmeyi,ona söz söylemeyi bilmiyordu.
عشق او خرگاه بر گردون زده ** جان سگ خرگاه آن چوپان شده
Onun aşkı,gökyüzüne çadır kurmuştu.Köpeğe benzeyen can,o çobanın önünde bir köpek kesilmişti.
چونک بحر عشق یزدان جوش زد ** بر دل او زد ترا بر گوش زد
Tanrı aşkının denizi coşunca onun gönlüne vurdu,senin kulağına değdi.
حکایت جوحی کی چادر پوشید و در وعظ میان زنان نشست و حرکتی کرد زنی او را بشناخت کی مردست نعرهای زد
Cuha'nın çarşaf giyip kadınlar arasına karışarak vaz dinlemesi ve bir harekette bulunması yüzünden kadının birinin onu tanıyıp erkektir diye nara atması.
واعظی بد بس گزیده در بیان ** زیر منبر جمع مردان و زنان 3325
Sözü kuvvetli,cerbezesi yerinde bir vazeden vardı.Mimbere çıkmış vaız ediyordu.Kadın,erkek herkes mimberin dibine toplanmıştı.
رفت جوحی چادر و روبند ساخت ** در میان آن زنان شد ناشناخت
Cuha da bir çarşaf giyip yüzünü örttü,kadınlar arasına karıştı.Kimse onu tanımıyordu.
سایلی پرسید واعظ را به راز ** موی عانه هست نقصان نماز
Bir kadın,vaız edene gizlice sordu:Kasıktaki kıllar,namazın bozulmasına sebep olur mu?
گفت واعظ چون شود عانه دراز ** پس کراهت باشد از وی در نماز
Vaiz dedi ki:Uzun olursa namaz mekruh olur.
یا به آهک یا ستره بسترش ** تا نمازت کامل آید خوب و خوش
Ya hamam otuyla,ya ustra ile traş etmen lazım ki namazın tamam olsun,kabul edilsin.
گفت سایل آن درازی تا چه حد ** شرط باشد تا نمازم کم بود 3330
Kadın:Ne kadar uzun olursa namazın kabul olmaz dedi.
گفت چون قدر جوی گردد به طول ** پس ستردن فرض باشد ای سول
Vaız eden dedi ki:Bir arpa boyu uzun olursa traş etmek farzdır.
گفت جوحی زود ای خوهر ببین ** عانهی من گشته باشد این چنین
Cuha,hemen kızkardeş dedi,bak bakalım,benim kasığımın kılı o kadar olmuş mu?
بهر خشنودی حق پیش آر دست ** که آن به مقدار کراهت آمدست
Tanrı rızası için elini uzat da bir yokla. Bakalım,mekruh olacak kadar uzamış mı?
دست زن در کرد در شلوار مرد ** کیر او بر دست زن آسیب کرد
Yanındaki kadın,Cuhanın şalvarına el atar atmaz eline aleti geldi.
نعرهای زد سخت اندر حال زن ** گفت واعظ بر دلش زد گفت من 3335
Derhal şiddetli bir nara attı.Hoca,sözüm gönlüne tesir etti dedi.
گفت نه بر دل نزد بر دست زد ** وای اگر بر دل زدی ای پر خرد
بر دل آن ساحران زد اندکی ** شد عصا و دست ایشان را یکی
O büyücülerin gönlüne birazcık tesir etti de onlarca sopa da bir oldu,el de.
گر عصا بستانی از پیری شها ** بیش رنجد که آن گروه از دست و پا
Padişahım,bir ihtiyarın sopasını alsan o sopa,onun eli ayağı olduğu için pek incinir.
نعرهی لاضیر بر گردون رسید ** هین ببر که جان ز جان کندن رهید
Halbuki onlar,elleri,ayakları kesileceği halde "Bize zarar olmaz ki"diye nara attılar,naraları gökyüzüne vardı.Hadi,gel kes dediler,can,can çekişmeden kurtulur.
ما بدانستیم ما این تن نهایم ** از ورای تن به یزدان میزییم 3340
Biz bildik ki şu tenden ibaret değiliz.Beden olmaksızın da Tanrı ile yaşarız.
ای خنک آن را که ذات خود شناخت ** اندر امن سرمدی قصری بساخت
Ne mutlu o kişiye ki kendi zatını tanıdı,ebedi emniyet sahasında bir köşk kurdu.
کودکی گرید پی جوز و مویز ** پیش عاقل باشد آن بس سهل چیز
Çocuk,ceviz ve kuru üzüm için ağlar.Halbuki bu,büyük adama göre hiçbir şey değildir
پیش دل جوز و مویز آمد جسد ** طفل کی در دانش مردان رسد
Gönüle göre de beden,cevizle kuru üzümdür.Çocuk,nerden büyüklerin bilgisine sahip olacak?
هر که محجوبست او خود کودکست ** مرد آن باشد که بیرون از شکست
Kim,perde ardındaysa zaten çocuktur.Er ona derler ki kırılmaz.