گر تو میخواهی که سر را بشکنی ** آب را و خاک را بر هم زنی
Baş yarmak istiyorsan suyla toprağı birbirine katıp kerpiç yapman gerek.
چون شکستی سر رود آبش به اصل ** خاک سوی خاک آید روز فصل
Baş yardın mı o kerpiçin suyu,aslına gider,ayrılış gününde toprak da toprağa kavuşur.
حکمتی که بود حق را ز ازدواج ** گشت حاصل از نیاز و از لجاج
Tanrı'nın suyla toprağı birleştirmesindeki hikmeti,niyazla,inattan hasıl olur.
باشد آنگه ازدواجات دگر ** لا سمع اذن و لا عین بصر
Ondan sonra daha başka birleşmeler meydana gelir ki onları ne kulak duymuştur,ne göz görmüştür.
گر شنیدی اذن کی ماندی اذن ** یا کجا کردی دگر ضبط سخن 3430
Kulak duysaydı kulak olarak kalır, yahut artık başka sözleri duyabilir miydi?
گر بدیدی برف و یخ خورشید را ** از یخی برداشتی اومید را
Kar ve buz, güneşi görseydi buzluktan ümidini keser giderdi.
آب گشتی بیعروق و بیگره ** ز آب داود هوا کردی زره
Damarlarına, iliklerine kadar su kesilirdi de bava Davud'u, ondan zırh yapardı.
پس شدی درمان جان هر درخت ** هر درختی از قدومش نیکبخت
Her ağacın canına derman olurdu. Her ağaç, onun kudumiyle devlet bulurdu.
آن یخی بفسرده در خود مانده ** لا مساسی با درختان خوانده
Halbuki o donmuş buz, öylece kalakaldı da ağaçlara, bana dokunmayın demeye başladı.
لیس یالف لیس یلف جسمه ** لیس الا شح نفس قسمه 3435
O buz gibi donup kalan adamın cismi de ne bir şeyle uyuşup birleşir, ne de bir şey, onunla uzlaşır.O, ancak kendi nefsinin hırsı peşindedir.
نیست ضایع زو شود تازه جگر ** لیک نبود پیک و سلطان خضر
O da faydasız değildir, ondan da ciğerler tazelenir. Fakat yeşillik çavuşu da değildir, yeşillik padişahı da değil.
ای ایاز استارهی تو بس بلند ** نیست هر برجی عبورش را پسند
Eyaz, senin yıldızın, pek yücedir. Her burç, ona durak olamaz.
هر وفا را کی پسندد همتت ** هر صفا را کی گزیند صفوتت
Himmetin öyle her vefayı beğenir, saflığın, öyle her saflığı seçip kabul eder mi hiç?
حکایت آن امیر کی غلام را گفت کی می بیار غلام رفت و سبوی می آورد در راه زاهدی بود امر معروف کرد زد سنگی و سبو را بشکست امیر بشنید و قصد گوشمال زاهد کرد و این قصد در عهد دین عیسی بود علیهالسلام کی هنوز می حرام نشده بود ولیکن زاهد تقزیزی میکرد و از تنعم منع میکرد
Bir beyin, kölesine, git, şarap getir demesi. Köle şarap testisiyle şarap getirirken doğrulukla emreden bir zahidin, yolda bir taşla testiyi kırması. Emîrin, duyunca zahidi tedibe gitmesi. Bu vak'a Isa aleyhisselâm zamanında oldu. O vakit daha şarap haram edilmemişti. Fakat zahit, takva göstermede ve halkı zevkten alıkoymaktaydı
بود امیری خوش دلی میبارهای ** کهف هر مخمور و هر بیچارهای
Neşeli ve şaraba düşkün bir bey vardı.Her mahmurun, her çaresiz kişinin sığındığı bir zattı.