بر جهید آن دلقک و در کنج رفت ** شش نمد بر خود فکند از بیم تفت
Delkak, sıçradı, bir köşeye kaçtı; korkusundan altı tane halının altına girdi.
زیر بالشها و زیر شش نمد ** خفت پنهان تا ز زخم شه رهد
Yastıklarla o altı halının altına gizlenip padişahın .satranç taşlarından aman buldu.
گفت شه هی هی چه کردی چیست این ** گفت شه شه شه شه ای شاه گزین
Padişah, ne yapıyorsun, bu ne? deyince, padişahım dedi. Tu Allah müstehakını versin!
کی توان حق گفت جز زیر لحاف ** با تو ای خشمآور آتشسجاف 3515
Ateşler püskürüyorsun. Senin gibi öfkeci bir padişaha döşeme altından başka bir yerde doğru söz söylenebilir mi?
ای تو مات و من ز زخم شاه مات ** میزنم شه شه به زیر رختهات
Sen mat oldun ama ben de şahın çarpmasından mat oluyorum. Onun için halıların altından Tu Allah müstehakını versin diyorum!
چون محله پر شد از هیهای میر ** وز لگد بر در زدن وز دار و گیر
Mahalle, o beyin bağrış, çağrışiyle, kapıyı tekmelemesi, vurun, tutun diye nara atmasiyle doldu..
خلق بیرون جست زود از چپ و راست ** کای مقدم وقت عفوست و رضاست
Sağdan, soldan halk dışarı fırladı. Ey ulumuz, af zamanıdır.
مغز او خشکست و عقلش این زمان ** کمترست از عقل و فهم کودکان
Onun beyni kurumuş. Şimdi onun aklı, fikri, çocukların aklından, fikrinden az.
زهد و پیری ضعف بر ضعف آمده ** واندر آن زهدش گشادی ناشده 3520
Hem zahit, hem ihtiyar. Bu halindeki şu zahitlik, onu kat kat zayıflatmış. Bu zahitlikten de bir feyze nail olamamış.
رنج دیده گنج نادیده ز یار ** کارها کرده ندیده مزد کار
Zahmetler çekmiş de sevgiliden bir hazine elde edememiş. İşler yapmış da bir pul kazanamamış.
یا نبود آن کار او را خود گهر ** یا نیامد وقت پاداش از قدر
Ya o iş, onun harcı değilmiş, ya henüz mükâfat vakti gelmemiş.
یا که بود آن سعی چون سعی جهود ** یا جزا وابستهی میقات بود
Ya o çalışma, çıfıtça bir çalışma, yahut da mükâfata erişmesinin bir zamanı, bir saati var.
مر ورا درد و مصیبت این بس است ** که درین وادی پر خون بیکس است
Ona bu dert, bu musibet yeter. Şu kanlı ovada kimsiz, kimsesiz kala kalmış.
چشم پر درد و نشسته او به کنج ** رو ترش کرده فرو افکنده لنج 3525
Gözleri ağrıklı, bir bucağa çekilip oturmuş, yüzünü ekşitmiş, suratını asmış.
نه یکی کحال کو را غم خورد ** نیش عقلی که به کحلی پی برد
Ne bir göz hekimi var ki derdine yansın, ne onun aklı var ki bir göz ilâcı arayıp bulsun, gözüne çeksin.
اجتهادی میکند با حزر و ظن ** کار در بوکست تا نیکو شدن
Kendi zannına uymuş, çalışıp çabalamaya koyulmuş, işim, iyileşecek diye bir ümide kapılmış.
زان رهش دورست تا دیدار دوست ** کو نجوید سر رئیسیش آرزوست
Halbuki onun tuttuğu yolla sevgilinin vuslatı arasında ne uzun bir mesafe var. Çünkü o, baş aramıyor, reis olmayı istiyor.
ساعتی او با خدا اندر عتاب ** که نصیبم رنج آمد زین حساب
Bir an, Tanrıyle, nasibim bu hesapta hep zahmet mi diye âdeta didişmede..
ساعتی با بخت خود اندر جدال ** که همه پران و ما ببریده بال 3530
Bir an hep uçuyor, ele geçmiyor, bizim kolumuzu kanadımızı kırıyorsun diye bahtiyle kavga etmede.
هر که محبوس است اندر بو و رنگ ** گرچه در زهدست باشد خوش تنگ
Kim, renge, kokuya mahpus kalırsa zahit olsa bile huyu iyi olmaz, dar canlıdır.
تا برون ناید ازین ننگین مناخ ** کی شود خویش خوش و صدرش فراخ
Bu daracık duraktan çıkmadıkça nasıl olur da ahlâkı düzelir, gönlü ferahlar?
زاهدان را در خلا پیش از گشاد ** کارد و استره نشاید هیچ داد
Zahitlere, genişliğe çıkmadan yalnız bulundukları zaman bıçak ve ustura vermeye hiç gelmez.
کز ضجر خود را بدراند شکم ** غصهی آن بیمرادیها و غم
Darlıklarından, muratlarına eremediklerinden, dertlerinden karınlarını deşiverirler.
قصد انداختن مصطفی علیهالسلام خود را از کوه حری از وحشت دیر نمودن جبرئیل علیهالسلام خود را به وی و پیدا شدن جبرئیل به وی کی مینداز کی ترا دولتها در پیش است
Mustafa aleyhisselâmın, Cebrail aleyhisselâmın geç görünmesi yüzünden daralıp kendisini Hıra dağından atmaya kalkışması ve Cebrail aleyhisselâmın kendini atma... önünde devletler var diye kendisini göstermesi
مصطفی را هجر چون بفراختی ** خویش را از کوه میانداختی 3535
Mustafa'yı ayrılık derdi kapladı, daraldı mı, kendisini dağdan atmaya kalkardı.
تا بگفتی جبرئیلش هین مکن ** که ترا بس دولتست از امر کن
Cebrail, sakın yapma. Kün emrinde sana nice devletler takdir edilmiştir deyince,